Bazı tarihler vardır ki; hatırdan hiçbir zaman çıkmaz, önemli konular ve sorunlar gündeme geldiğinde de o tarihler örnek olarak gösterilir.
İşte 31 Mart ile 23 Haziran tarihleri de bunlardan biridir.
Bu iki tarihte yapılan seçimlerde, seçmen çok önemli mesajlar vermiştir.
Öncelikle seçmen kavga istemediğini, ayrıştırmaya, kutuplaşmaya, bölmeye, ülkenin birlik ve bütünlüğünü bozacak nitelikteki tutum ve davranışlara sıcak bakmadığını, aksine bu tür tutum ve davranışları eleştirdiğini belirtir şekilde sandık başına gitmiş, oylarını kullanmış ve böylece gereken mesajları vermiş idi.
Ama ne yazık ki aradan geçen süreç içerisinde, seçmenin bu mesajının algılanmadığı, başka bir anlatımla hiç hesaba katılmadığı ve bunun aksine eski tutum ve davranışların devam ettirilmesi yolunda adımlar atılmaktan çekinilmediği görülüp anlaşılmıştır.
Oysaki seçmen kucaklayıcı bir tutum istiyor.
Kibrin, kinin, kendini üstün görmenin, kavganın, sert söylemlerin, kırıcı tutum ve davranışların, kamplaştırmaya yönelik hareketlerin, bu doğrultuda atılan adımların hem bu yola tevessül edenlere zarar verdiği, hem de ülkenin yararına değil, zararına sonuçlar doğurduğu gelişmelerden net bir şekilde anlaşılmıştır.
Buna rağmen inadım inat misali eski alışkanlıkları, eski yanlış tutum ve davranışları devam ettirmeye çalışmanın, ne dereceye kadar doğru olduğunu gelişmeler açıkça ortaya koymaktadır.
Gerek çekilen ekonomik sıkıntı, gerekse üzerinde bulunduğumuz coğrafya nedeni ile dış ülkelerle yaşanan sorunlar göz önünde tutulduğunda, birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu net bir şekilde görülmektedir.
Bu gerekliliğin ayırdına varmadan, dediğim dedik anlayışı ile hareket etmenin yarar yerine zarar vermekte olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
Bakınız geçtiğimiz günlerdeki tutum ve davranışlara.
En çok birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyulan bir dönemde bile ,bana yakın olanlar yada olmayanılar diye bir ayrım yapılmaya kalkışılması hoş bir davranış olarak kabul edilemez.
Yerel yönetimlerde başarı kazanmak suretiyle, belediye başkanlıklarını alanların izledikleri politika ile bu kaybı hazmedemeyenlerin izlemekte olduğu politika arasındaki fark, taban tabana zıtlık teşkil etmektedir.
Bir tarafta, kucaklayıcı tutum ve davranışlar, ayrıştırma yerine birleştirme,kamplaştırma yerine ülke yararı etrafında birlikte hareket etme anlayışının uygulanması.
Öte yandan, bana destek verenler ile vermeyenler, benim her dediğimi doğru kabul edenler ile etmeyenler arasında bir ayrım yapmak suretiyle hareket etme görüşü .
Bu İki görüşü karşılaştırdığımızda bilinmelidir ki; kucaklayıcı, birleştirici, ülke yararı düşünülmek suretiyle birlikte hareket etme inancı doğrultusunda adımlar atılmasının, toplumdaki gerilen ortamı yatıştıracağı, çözümsüzlük yumağına dönmüş bulunan sorunların çözümüne önemli katkılar sağlayacağı bir gerçektir.
İşte bu gerçekler göz önünde tutulmak suretiyle, içinde bulunulan dar boğazdan çıkabilmek ,ülkenin esenliğe ulaşabilmesi için el birliği ile çalışmak gerekir iken, bunun aksine bir yol izlenmesinden, sadece bu yola tevessül edenler değil tüm ülke bundan zarar görecektir.
Bu nedenlerle kucaklayıcı bir anlayışın, ülke genelinde egemen olması, ayrışma yerine birleşme yolunda olumlu adımlar atılması gerekliliğinin ayırdına herkesin varması ve bu doğrultuda gereken olumlu adımları atması zorunludur.
Diliyoruz ki; vakit geçirilmeden bu zorunluluk anlaşılır ve gereken yapılır. Aksine hareket ise sadece çöküşü, tükenişi hızlandırır.
YORUMLAR