Siyaset sahnesi toz duman içerisinde. Özelikle ülkenin kaderi ile oynayacak, geleceğini şekillendirecek kararlar alma yetkisini bir süredir elinde bulunduran iktidar partisinde, toz duman havası daha da belirgin bir şekilde kendini göstermektedir.
31 Martta yapılan yerel yönetimler seçimi ile başlayan seçmen uyanışı ve sonuç itibariyle ülke yönetimindeki yanlış uygulamalara, kararlara, ayrıştırıcı söylemlere karşı aldığı tavır sonucu, AKP’deki çöküş hızı, daha da artmış görünüyor.
Yokuş aşağı inen bir aracın freni boşaldığında, bu aracın inişini durdurmak nasıl mümkün olamazsa, siyasi iktidarın yanlışına karşı seçmendeki uyanışın hızlanışını da durdurmak mümkün olamayacaktır.
AKP’deki kan kaybı gözle görülür bir şekilde giderek artmaktadır.
Nitekim durumun vehametini gören ve ülkenin sorunlarının bu hale gelmesinde büyük payları da olan bazı AKP kurucularının ve ileri gelenlerinin, yeni bir parti ya da partiler kurma hazırlığında olmaları, bu kararlarını da net bir şekilde ortaya koyacak olan açıklamalar yapmaları da bu durumun göstergelerinden biri olarak kabul edilmelidir.
Sağduyu, yapılan yanlışların sağlıklı bir şekilde görülüp tespit edildikten sonra, bu yanlışlardan dönerek doğruya yönelinmesini gerektirir.
Ama görünen o ki; sağduyunun sesine ve gösterdiği doğru yola fazlaca itibar edilmemektedir.
Aksine yanlışta ısrar etmek, alınan kararların, yapılan uygulamaların doğru olduğunu ısrarla kabul etmek suretiyle, yanlışa halen devam ediliyor.
Bir tarafta milli iradenin sandıkta tecelli etmesini sağlayacak olan seçmenin görüşü, uyarışı ile uyanışı.
Öte yandan, tek adam ve çevresinin anlayışı ve bu anlayış doğrultusunda atılmakta olan adımların ufak rötuşlarla devam ettirilmesi.
İşte siyaset dünyasındaki toz duman havası bu anlayışla kaynaklanıyor.
Böyle olunca da yanlışı yanlışla düzeltmek yoluna gidiliyor.
Bu yola gidildikçe de çöküş, kan kaybı daha da belirgin bir hal alıyor.
Alıyor ama buna sebep olanların, bu yoldaki kararları alanların etrafını çevrelemiş olan bir grubun, her şeyi toz pembe göstermek suretiyle gerçek durumu ve mukadder akıbeti gözden saklama yolundaki çabaları sonucu, statü gereği karar verme yetkisinde olan kişiye, oluşan tablo gösterilmiyor. Aksine tablonun tersi gösterilmek suretiyle yanlışta ısrar edilmesi sağlanıyor.
Bu durumun oluşmasına, tablonun bu şekilde meydana gelmesine neden ise, bir asrı aşkın süredir uygulanan ve ulusça benimsenmiş bulunan parlamenter sistemden uzaklaşılması, bu sistem yerine bünyemize uymadığı kısa sürede anlaşılan Türk tipi başkanlık sistemine geçilmiş olması olsa gerek.
Zira dünyadaki siyasi gelişmeler, demokrasinin giderek daha yoğun ve etkin bir şekilde uygulandığı ülkelerdeki uygulamalar göz önünde tutulduğunda, tek adam rejiminin ve tek adam anlayışının demokrasi ile bağdaşmadığı açıkça görülüp anlaşılmaktadır.
Özgürlükçü, çoğulcu, eksiksiz demokrasilerin var olduğu ülkelerde, bizim yaşadığımız sorunların yaşanmadığı bilinen bir gerçektir.
Bırakın yaşadığımız sorunları, eğer bu sorunlardan herhangi birinin yaşanacağı ihtimali söz konusu olsa bile, kamuoyunun etkisi ve seçmenin uyarısı, akil adamların yol göstermesi sonucu, tehlike daha başından önlenir ve yanlışın yapılmaması sağlanır.
Oysaki tek adam anlayışı ile hareket eden ülkelerde, bunun olmadığı görülmektedir.
Nitekim tek adam anlayışı ile yönetilen ülkelerin hemen büyük çoğunluğunda, demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile işletilmemekte olduğu açıktır.
Milli iradeye, seçmenin kararlarına kulak tıkayan, dün ak denilene bugün kara denilmesini, bugün kara denilene yarın ak denilmesini kabul eden bir zihniyetle ülke yönetilmek istenirse, o ülkede gerçek demokrasinin var olduğundan söz etmek mümkün değildir.
Genç Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ile birlikte, egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu ilkesi de ödünsüz olarak benimsenmiştir.
Egemenliğin kayıtsız şartsız millette olduğu bir ortamda, milli irade kararlarına saygı göstermek, seçmenin uyarış ve uyanışını dikkate almak zorunludur.
Bu yola gidilmez, bu gerçekler görülmez ise, freni patlayan araç gibi bu anlayışta olanlarında çöküşü, bataklığa daha hızlı bir şekilde batışı hiçbir şekilde engellenemez.
Gerçeklerin görülmesi, doğruya yönelinmesi, bataklığa daha fazla saplanılmaması için seçmenin, vatandaşın, sağduyunun, akil insanların uyarışlarına kulak tıkayarak değil kulak vermek suretiyle hareket edilmelidir.
YORUMLAR