Orta oyunu havasında…
Doç. Dr. Necmettin Çalışkan: “Bir orta oyunu havasında geçen tartışmaya, Sayın Cumhurbaşkanı, önce dâhil olmamış gibi davrandı. Ancak daha sonra, partisinin grup toplantısında, ‘komşu komşu hu hu!’ tekerlemesi ile CHP’yi açıkçası iyice alaya aldı. Alaya almanın yakışıp yakışmadığını bir yana bırakırsak; CHP, bunu hak etti.
Külliye’de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşen CHP’li iddiası hakkında Ankara’da yaşanan tartışmalar ve söz konusu tartışmayı Türkiye siyasetinin gündemine sokan bir köşe yazısı ile başlatılan ‘gazetecilik etiği’ ve ‘haber kaynağı’ sorgulamaları geride kalsa da, yarattığı etki noktasında değerlendirme potasında tutulmaya devam ediliyor.
Bu başlıkta duran ve siyasetin Ankara’sında yaşananları AKP ve CHP üzerinden değerlendirmeye alan son isim, Saadet Partisi’nin Hatay’daki önemli ve deneyimli ismi, Doç. Dr. Necmettin Çalışkan oldu. Çalışkan, konuyu oldukça çarpıcı örneklemelerle resimlerken, ara başlıklar halinde, şunları söyledi:
-ORTA OYUNU!-
“Çocukken dilimize pelesenk olmuş bir sözün sevimli bir tekerlemesi, ‘ne şundadır ne bunda’ şeklindedir. Her iki yanlış tercih için kullanılan bir ifade, bugünlerdeki sıcak tartışmanın durumunu anlatması açısından, ‘Komşu komşu huu’ tekerlemesi kadar anlatıcıdır.
Son günlerde CHP ve AK Parti arasında cereyan eden karşılıklı atışmanın konusu; Külliye, Saray ya da anıldığı kudretli isimle o mekânı ziyaret eden gizemli CHP’linin kim olduğu? Gerçekten böyle bir görüşmenin gerçekleşip gerçekleşmediği tartışması…
Bir orta oyunu havasında geçen tartışmaya, Sayın Cumhurbaşkanı önce dâhil olmamış gibi davrandı. Ancak daha sonra, partisinin grup toplantısında, ‘komşu komşu hu hu!’ tekerlemesi ile CHP’yi açıkçası iyice alaya aldı. Alaya almanın yakışıp yakışmadığını bir yana bırakırsak; CHP bunu hak etti.
-SAKLI İSİM!-
Bir TV programında, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bir soruya karşılık aynen şöyle söyledi: ‘Evet, ben şaşırmadım. Adamların, bizi dağıtmak üzere kurulmuş ekipleri var. Devletin üst kademelerinde bununla görevli kişiler var. Kim bunlar? İsim veremem. Erdoğan, CHP’yi dağıtmak istiyor…’
Daha faciası; sunucu soruyor, ‘Bu gazete haberi doğru mu?’ diye. Kılıçdaroğlu, ‘Evet biri gitti, haber doğru’ diye cevaplıyor. Peki, kim bu milletvekili? Cevap, ‘İsim veremem.’
Ve perde açılır… Cumhurbaşkanı, ‘Bunca yıl Başbakanlık yaptım, Cumhurbaş-kanlığı yaptım, şöyle dişime göre bir ana muhalefet bulamadım.’
CHP’nin oy olarak onda biri büyüklü-ğündeki Saadet Partisi, muhalefet partisi olma noktasında, CHP’den on kat daha fazla etki oluşturuyor.
-BELGE VAR MI?-
Böyle bir görüşmenin olup olmadığı ayrı bir konu. Ama şayet ülkeyi ayağa kaldıracak bir iddiayla ortaya çıkıyorsanız, belgeli ve destekli olacaksınız. Ortada isim, kanıt, belge, hiçbir şey yok! Kuru bir iddia. Tabi burada fatura, doğal olarak, haberi yapan gazeteciye kesildi. O da, ‘Yanılmışım, özür dilerim!’ diyerek, işin içinden sıyrılmaya çalıştı. Eskiden böyle durumlarda, ‘mesleki etik’ falan gibi şeyler konuşulurdu. Şimdi etik, sadece kime karşı söylendiği ve kimi hedef aldığıyla ilgili…
Evet, tarafsız olması gereken saygıdeğer makamdan böyle bir icraatın beklenmesi ve olağanmış gibi karşılanması, ülke adına üzücü ve vahim bir durum. Ancak daha beteri şu ki… Muhatap taraf olan ana muhalefetin, hükümetin, partisini dağıtmak için her yolu denediğinden dem vurarak, mağdur-mazlum edebiyatı yapıyor olmasıdır.
Ana muhalefetin geldiği durumda, parti içi muhalefeti bir bakıma dizayn etme veya yok etme çabası, açıkçası duvara tosladı. Gazete haberinden politika üretilince, olacağı buydu.
-HEDEFLENEN Mİ?-
Mütemadiyen Cumhuriyet’le yaşıt olduğu vurgusunu yapan bir siyasi geleneğin bu tarz oyunlara düşmesi, pek de sağlam bir zemine oturmadığını gösterir. Belki de böyle bir durumda, Sayın Kılıçdaroğlu, ‘Böyle bir şeye ihtimal vermiyorum’ diyerek söze başlayıp, sonrasında ihtimaller üzerinden değerlendirme yapabilirdi. Konu uzadıkça uzadı, sonunda beklenmedik bir yere geldi. Belki de hedeflenen buydu!
-SİYASİ FIRSAT!-
Gelelim hükümete… Eline geçen her polemik unsuru haberi allayıp pullayıp, bir siyasi manevra haline getirip başarısızlıklarını perdeleme gayretine girmeleri, ülkenin bulunduğu acı tabloya tuz biber oluyor. Çözüm yerine kaos ve siyasi çıkmazlardan beslenip, tek alternatif olduklarını her durumda hissettirme ve kamuoyunu uyutma çabaları, artık bir uzmanlık olmuş gibi görünüyor.
Eski Türkiye’de (!), zıt kutuplardaki iki siyasi figürün görüşmesi gayet normal kabul edilirken, şimdi olay oluyor ve komplo teorileri alıp başını gidiyor.
Son olarak, ‘bu görüşme gerçekten yapılmış mıdır’ derseniz… Eskilerin, ‘Şüyuu vukuundan beter’ diye bir sözü vardır. Evet, şüyuu vukuundan beter olmuştur. Dedikodusu bile fazlasıyla yetti ve arttı.” -Tamer Yazar-