Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Kültürel Mirasımızı

Koruyor muyuz? Paris’teki Notre

Koruyor muyuz?

Paris’teki Notre Dame Katedrali’ndeki yangın, anıtsal yapılardaki risklerin ne kadar ciddi sonuçlar doğurabileceğini gözler önüne serdi. Kültürel Mirası Koruma Derneği, anıtsal yapıların korunması konusunda eğitim çalışması düzenlemeye hazırlanırken, birçok ilden katılımcılar konuyu masaya yatıracak. Peki, eski bir kentin tescilli mirası içinde yaşayanlar olarak, olası riskler noktasında ‘bizler neredeyiz’, biliyor muyuz?

Tarihi kentin tescilli evlerinin kalabalığı içinde ‘anıtsal’ değeri olan yapılara da ev sahipliği yapan Antakya özelindeki Hatay, kendi kültürel mirası adına şu ana kadar ‘bir risk analizi’ yaptı mı’ diye soralım mı? Kent turizminin ‘idarecileri’ konumundaki isimler, kültürel envanter içinde yer alan ‘mirasın’ korunması adına ‘atılması gereken adımları attılar mı’ diye de ekleyelim!
Konu, Kültürel Mirası Koruma Derneği tarafından İstanbul’da düzenlenecek olan ‘eğitim’ çalışması nedeniyle bir kez daha gündemde. Hamam, sarnıç, kilise, sinagog, medrese, cami ve türbe gibi tescilli ya da tescilsiz yapılarda çalışanlar için, yapıların korunmasına dair ücretsiz teorik ve uygulamalı eğitimin verileceği etkinlik için Hatay ve diğer kentlerden çok sayıda meraklı ve ilgili, katılımcılar arasında yer alacak.
-KORU PROJESİ-
Kültürel mirasın korunması üzerine çalışmalar yapan Kültürel Mirası Koruma Derneği (KMKD), Kültürel Mirasın Korunmasında Kapasite Geliştirme (KORU) Projesi yürütüyor. Proje kapsamında, tescilli ya da tescilsiz, anıt yapıların etkili şekilde kullanımı ve korunması için çalışanlara bu kapsamda ücretsiz eğitim verilecek. Teorik ve pratik uygulamaların da yapılacağı eğitim, 30 Mayıs’ta İstanbul yapılacak.
-TEORİ,PRATİK-
Konuya ilişkin konuşan KMKD Eğitim Koordinatörü Sena Kayasü, düzenlenecek olan eğitim çalışmasına ilişkin bilgi verdi. Kayasü şöyle konuştu:
“Eğitimde; hamam, sarnıç, kilise, sinagog, medrese, cami ve türbe gibi, tescilli veya tescilsiz tarihi anıtsal yapılarda çalışanlara kültürel mirasın korunması konusunda teorik ve uygulamalı giriş yapacağız. Eğitim, su sızıntılarının tespit edilmesinden ziyaretçilerin karşılanmasına, yapıların ve içlerindeki objelerin güvenliğinin sağlanmasına, anıtsal binalarda kullanılabilecek geniş bir konu yelpazesine sahip olacak. Yapısal bir sorun yaşanması durumunda çözüm için başvurulabilecek merciler gibi, tarihi anıtlarda yapılabilecek müdahalelerin çeşitleri ve izin süreçleri de dahil edilecek.”
-RİSKİ BİLMEK!-
KMKD Kültürel Miras ve Kapasite Geliştirme Yöneticisi Banu Pekol ise, anıt bakıcılarının kültürel mirası korumak için taşıdığı öneme dikkat çekti. Pekol şöyle konuştu:
“Anıt bakıcıları, yapılarını ne kadar iyi tanırsa onu o kadar iyi koruyabilir. Bu eğitimde aynı zamanda, yapılardaki su baskını ve yangın gibi çeşitli risklere hazırlıklı olmayı da anlatıyoruz. 2017’deki şiddetli yağmurlarda İstanbul’daki Küçük Ayasofya Camisi’ndeki su baskını ve geçtiğimiz haftalarda Paris’teki Notre Dame katedralindeki yangını, bu risklerin aslında ne kadar gerçek olduğunu bize gösteriyor.”
Bütün yapıların bakım gerektirdiğini söyleyen Pekol, “Aslında bakım gerektirmeyen yapı diye bir şey yoktur. Her yapı yıpranır, ancak doğru zamanda, belli aralıklarla yapılacak bakım faaliyetleri bu yıpranmanın sonuçlarını en aza indirir. Tarihi olsun ya da olmasın, tüm yapılar doğa şartları ve kullanım şekilleri sebebiyle bakıma ihtiyaç duyar. Ancak biz bu eğitimde 20. yüzyıl ortasından itibaren, yani beton ve çimento yoğun bir şekilde kullanılmaya başlamadan önceki tarihlerde, geleneksel malzeme ve tekniklerle yapılmış anıtların bakımını konu alıyoruz” diye konuştu.
-15 DAKİKA-
Tarihi yapılarda ortaya çıkan sorunların başkaca ciddi durumlara da işaret edebileceğin belirten Pekol, şunları söyledi:
“Bir tarihi anıttaki sorunu ilk fark eden kişiler, genelde oranın günlük bakımı ve güvenliğinden sorumlu kişilerdir. Bu sorunlar, özellikle de konu tarihi yapılar olduğunda çok ciddi başka durumlara da işaret edebilir. Örneğin bir türbenin duvarındaki taşın renginin koyulaşması, yapıya kontrolsüz bir şekilde su girdiğine işaret eder. Eğer bu durum zamanında fark edilmez ve müdahalesi gecikirse, sonradan düzeltmesi zor ve maliyetli sorunlara yol açar. Oysa bir anıt bakıcısı, duvarda bir kararma, tuzlanma, gider borularında bir bitkilenme, elektrik kablosunda kıvılcım, duvardaki çinilerin yerinden oynaması gibi durumlara gözünü açık tutarsa yapının bozulmalarını önleyebilir. Bugün, 15 dakikalarını alacak bir bakım, 6 ay sonra büyük maliyetli ve fazlaca zamanlarını alacak bir onarımı engelleyebilir.”
-BİZDE DURUM!-
‘Kültürel Mirasın Korunması’ her ne kadar Antakya gibi ‘kadim’ diye adlandırılan bir kent için ‘olmazsa olmaz’ bir başlık gibi sunulsa da, bugüne kadar yapılması gerekip de ‘yapılmayanların’ kalabalığında duranlar için söz konusu toplantı, yanlışlardan dönmek için de bir şans. Bilindiği gibi bu yanlışlardan biri, geçtiğimiz günlerde Antakya Belediyesi tarafından ‘tarihi çeşmeler’ için gerçekleştirilen bir ‘çalışma’ olmuş, temizlik, şekli itibariyle eleştirilmişti. Bu eleştiri sahiplerinden biri de Müzeler eski Genel Müdürü, Antakyalı Arkeolog Kenan Yurttagül olmuş ve şunları söylemişti:
“Buradaki enteresan olan şey şu ki… 24 kadar çeşmenin sadece 4 tanesi Vakıflar Müdürlüğü’ne aitmiş! Belki bir iki tanesi belediyeye aittir! Ama geriye kalanların akıbeti bilinmiyor! Ancak kim restorasyon ya da kim temizlik yaparsa yapsın, mutlaka, bu işi iyi bilen birisinin, bir uzmanın, bir restoratörün ya da taş ve mermerin nasıl temizlenmesi gerektiğini bilen birisinin orada olması lazım. Orada ifade edilen ‘özel bir deterjan’ın ne olduğunu bizler bilmiyoruz. İfade edildiği gibi
‘özel bir madde’ bile olsa, temizlik çalışmasına ekli o fırçanın, o taş ya da mermer üzerinde kullanılması bile bir teknik bilgi gerektirir. Yani ‘badana yapar’ gibi çeşme temizlenmez!”
-KMKD-
2014 yılında kurulan Kültürel Mirası Koruma Derneği (KMKD), Anadolu’da yaşamış tüm toplumların yaratmış oldukları kültürel varlıkların Türkiye’nin zenginliği ve bütün insanlığın mirası olduğu anlayışı ile faaliyetlerini sürdürür. Bu coğrafyadaki bütün anıtların ve eserlerin, gelecek nesiler için korunmasının ortak sorumluluğumuz olduğuna inanır.
KMKD, kültürel mirasın değerini anlamak için gerekli olan bilgi, yetenek ve uzmanlığın gelişmesini ve korunması için gereken önlemlerin alınmasını hedefler. Halkın katılımı, öğrenme ve eğitim, koruma projeleri etrafında eğitim içerikleri geliştirme, kültürel mirasın yorumlanması ve tarihi alanların yönetimi konusunda çalışmalar yapar. Yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan yapıları belgeler, risk analizi raporlarını hazırlar ve bu yapıların sürdürülebilir korunmaları için faaliyet yürütür.
KMKD, kültürel mirası gelecek kuşaklara aktarmak için yerel ve ulusal düzeyde farkındalık yaratmayı amaçlayarak, bu alanda yetkili kişileri daha nitelikli ve kapsamlı çalışmalar yapmaya davet eder.
-Tamer Yazar-