KUR’AN’A GÖRE EŞİTLİK KAVRAMI-1

  Bu yazıda eşitlik konusunu Kur’an temelli olmak üzere Kadının erkeğe göre olan konumuna ve seyrine, devamında, ister kadına, isterse de erkeğe olan hitapların aslında her iki cinse de hitap etmete olduğuna ve dolayısıyla Kur’an’ın aslında cins ayırımı yapmaksızın insana hitap eden bir kitap olduğuna değineceğim. Daha sonra Kur’an’ın eşitliğin ancak eşit konumda olanlar için […]

 

Bu yazıda eşitlik konusunu Kur’an temelli olmak üzere Kadının erkeğe göre olan konumuna ve seyrine, devamında, ister kadına, isterse de erkeğe olan hitapların aslında her iki cinse de hitap etmete olduğuna ve dolayısıyla Kur’an’ın aslında cins ayırımı yapmaksızın insana hitap eden bir kitap olduğuna değineceğim.

Daha sonra Kur’an’ın eşitliğin ancak eşit konumda olanlar için söz konusu edildiğine ilişkin yine ayetler ışığında açıklamalar yapacağım.

Allah, Rahman özelliği ile ve yaratılış projesi uyarınca bütün Evren’i yaratmış, Dünya Okulunu da öğrenci Ruhlar için bir Meleklik Eğitim okulu olarak düzenlemiştir. Rahim oluşu demek ise, bütün yarattıklarını gözettiği kollaması demektir.

Allah, bu kollayıcılığı çerçevesinde erkeğe kas gücü fazlalığı temelinde kavgacı ve savaşma özelliği, güç gerektiren işleri yerine getirme ayrıcalığı verirken, kadına ise çok daha fazla ve farklı ayrıcalıklar vermiş ve kadını erkeğin istismar edebileceği riskine karşı özellikle korumayı ve güçlü kılacak özellikler ile donatmayı ön planda tutmuştur. Örneğin şu satırbaşları ile konuyu toparlayabiliriz:

Al-i İmran-14. Örneğin Allah, sizlerden özellikle erkeklerinize, kadınlara olan şehveti, çocukları, yığınlarla altın ve gümüşü, eğitilmiş atları, davarları ve ekinleri /malları ve daha birçok dünya nimetini çekici kılmıştır. Erkekleriniz bunlara bakarak kendilerini güçlü görmektedirler. Hâlbuki bunlar, dünya hayatının ancak aldatıcı ve geçici malzemeleridir. Dolayısıyla daha önce bunlara öncelik verip yanlış yola sapanları helâk ettiğimizi hatırlayın ve aynı hataya düşmeyin. Çünkü esas ödül ve güzellikler Allah’ın Cennet katında olanlardır.

Dünya dengesi yönünden, kız ve erkek oranını belirleyenin tabii ki Allah’ın ezelî ilahî kuralları olduğu ayetlerde açıkça vurgulanmıştır.

Kıyamet-37. Hatırlasın bakalım! O başlangıçta, dökülen menide küçücük bir damla halinde değil miydi? 38. Sonra o küçücük damla, (kadının yumurtası ile birleşip) döllenmiş bir hücreye dönüştü, 39. Daha sonra Biz onu insan biçiminde şekillendirip, erkek veya kadın olmak üzere farklı iki cinsiyette oluşturmadık mı? 40. Ey insanlar! Şöyle bir düşünün ki, bütün bunları yapan Allah, ölüleri yeniden diriltemez mi?

Şura-49. Ey insanlar! Şüpheniz olmasın ki, göklerin ve yerin yöneticisi ve tek sahibi Allah’tır ve O, uygun bulduğunu yaratır. Uygun bulduğuna göre kız çocuk veya erkek çocuk verir. 50. Yahut çift olarak hem erkek hem kız çocuklar olarak verir. Gerek gördüğünü de kısır kılar. Çünkü Allah, her şeyi bilendir /Alim’dir ve her şeye gücü yetendir /Kadir’dir.

Son ayette cinsiyetin “Allah’ın uygun bulduğuna” ifadeleri ile “ilahi kurallara göre” denmek istenmektedir. Yoksa ilahî görevlilerin keyfî uygulamaları söz konusu değildir. Dolayısıyla bu ayetler ile ilahî güçlerin cinsiyetin belirlenmesini evrensel, ezelî ve ebedî ilahî kurallara göre düzenledikleri vurgulanmış olmaktadır. Çünkü yaratmada tesadüfe yer yoktur ve her yaratma, ilahî proje olan “Öğrenci Ruhların Meleklik Eğitimi Projesi” gereği olmaktadır. Ve görüldüğü gibi bu yaratmada cinsiyet ayırımı yoktur ve proje hangi cinsiyete ihtiyaç gösteriyorsa, çocuk o cinsiyete uygun yaratılmaktadır. Şura-49. ayetteki bu açıklama ile “İlahî sisteme göre, kadın ve erkek cinsiyet ayırımı kesinlikle söz konusu değildir ve Araplardaki cahiliye dönemi ayrıcalığına da evrensel ve zaman üstü olarak son verilmiştir”.

Kur’an’da birçok yerde ve özellikle kadınlara yönelik değişiklik öneren mesajlarda doğrudan ya Peygambere veya erkeğe veya kadın ve erkeğe birlikte hitap edilmektedir. Buradaki temel amaç, asırlardır erkek hâkimiyetli ve kadının zulmedilip, satılan eşya gibi muamele gördüğü bir toplumda, böylesi yanlış tutum sahibi olan erkek olduğu için ve onu ıslah etmek içindir. Diğer bir ifade ile kadını erkek ile eşit hale getirmek ve onu korumaktır. Yoksa asırlardır erkeklerin bu hitaptan kendilerine pay çıkarmaları ve Müslümanlığı erkek diniymiş gibi değerlendirdikleri gibi değildir.

Arapça’da kadın ve erkeğe hitap şekli, özellik gösterir. İngilizce ve Fransızca’da olduğu gibi, Arapça’da da üçüncü şahıs zamiri olarak erkek (eril /müzekker) ve kadın (dişil /müennes) ayırımı söz konusudur.

Örneğin;

Dolayısıyla Kur’an’da geçen tüm çoğul kelimeler ve eşya isimleri dişil, topluma yönelik Muhkem kurallar ise eril kelimelerle ifade edilmişlerdir. Bu nedenle de Kur’an’da geçen dişil veya eril kelimeler, sadece Arapça dilindeki bu kurallar gereği yer almışlar, anlam olarak dişil veya erillikle alakaları bulunmamakta, insana hitap etmektedirler.

Prof. Dr. Y. Nuri Öztürk bu konuya ilişkin şu açıklamayı yapmıştır: “Arap dilinde genel kurallar gramatik açıdan erkek kelimelerle verilir. Bu, Arapçanın dil olarak bir özelliğidir. Dolayısıyla da Kur’an’ın erkeklere hitap ettiğinin göstergesi değildir.” (6).

İbn-i Arabi de Yusuf-109, Ahzab-23, Nur-37, Tövbe-108. ayetlerde geçen “Rical” ifadesinin hem erkeği hem de kadını vurgulamış ve örneğin “Erler” kelimesinin de “insanlar, kişiler” anlamında olduğuna değinmiştir.

İlk defa Kur’an ile “Ey insanlar!” hitabı yapılmış ve bu hitap ile kadın, asırlardır dışlanmış olduğu insan oluşa dahil edilmiştir. Özellikle Nisa ve Hac surelerine bu hitap ile başlanmıştır.

Nisa-1. Ey İnsanlar! Sizi tek bir nefsten yaratan, ondan da erkek eşini var eden, ikisinden de pek çok erkek ve kadın üreten Rabbinize karşı takva sahibi olun.

Tarihte Kadına yönelik en önemli devrimi, doğru anlamlandırılıp yorumlanmış Kur’an ile Hz. Muhammed gerçekleştirmiş ve sıfırın çok altındaki kadının konumunu, 23 yıllık Kur’an’ın parça parça indirilişi ile paralel olmak üzere, eşit hale getirmiştir. Ancak vefatından hemen sonra başlamak üzere, kadının konumuna ilişkin ayetler, erkekler tarafından bilinçli olarak, yine Cahiliye dönemine dönüşü sağlamak üzere taraflı bir şekilde yorumlanmış, ek haramlaştırmalar ve şekilci geleneksel uygulamaları dinselleştirmelerle yine kadın hakları dejenere edilmiştir. Bu dejenerasyonu fark eden ve Kur’an’daki gerçek kadın konumuna dönüş için çabalayan tarihteki en büyük 2. Kadın Devrimcisi Atatürk olmuştur. Ancak maalesef, onun da vefatından hemen sonra yine sözde Kur’an’ı biliyorum diyenler tarafından aynı ayetler, yine kadınların aleyhine olacak şekilde yorumlanmış ve asırların yanlışlarının erkeklerin bilinç altlarında pekişmesini devam ettirmiştir.

Konuya devam etmek üzere inşallah.

NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız inşallah artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLȂNA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM”, “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”, “ALLAH’TAN ALACAKLI OL”, “ÖZDE DİNDAR, SÖZDE DİNDAR”, “ALLAH KİMİ SEVER, KİMİ SEVMEZ”, “HADİS VE SÜNNET GERÇEĞİ” ve “KUR’AN-İNCİL-TEVRAT ORTAK OLAN VE OLMAYANA MUHKEM KURALLAR”

 

 

Exit mobile version