6 Şubat depremlerinin ardından üç yıl geçmesine rağmen Hatay hâlâ bir şantiye kenti. Toz, çamur, enkaz ve bitmeyen altyapı kazılarının ortasında çalışan moto kuryeler, hem geçimlerini hem hayatlarını riske atarak mücadele ediyor. “Bir saat sonramızın garantisi yok” diyen kuryeler, güvencesizliğe rağmen direnişin simgesi haline gelmiş durumda.
Hatay’da kuryeler enkazla birlikte yaşıyor
Bu haber, Bianet’ten Mesut Çeki’nin haberinden derlenmiş olup, Hatay’da deprem sonrası yaşam mücadelesi veren moto kuryelerin sesi olmayı amaçlıyor.
6 Şubat depremleri üzerinden neredeyse üç yıl geçti. Ancak Hatay hâlâ bir yeniden inşa sürecinin tozu, dumanı ve gürültüsü içinde nefes alıyor. Bu enkaz kentte her gün direksiyon başına geçen moto kuryeler, sadece sipariş değil, bir direnişi de taşıyor.
Depremin hemen ardından gönüllü olarak çalışan kuryelerin oluşturduğu dayanışma ağı bugün hâlâ hafızalarda. Ancak o günkü birlik duygusunun yerini şimdi ekonomik sıkıntılar, güvencesizlik ve umutsuzluk almış durumda.

“Günde 13 saat çalışıyorum, yollar tuzak gibi”
Hataylı kurye Soner, günde 12-13 saat çalıştığını söylüyor. “Hatay koca bir şantiye” diyor ve ekliyor:
“Çıkmaz sokaklar değişmiş, altyapı kazıları bitmiyor. Her yer hafriyat kamyonu, trafik düzeni yok. Açık yollar bile tuzak gibi. Bir saat sonramızın garantisi yok ama çalışmak zorundayız.”
Depremde evini kaybeden Soner, şimdi geçim derdini tozlu sokaklarda sürdürüyor.
“Oğluma daha iyi bir gelecek, eşime güvenli bir yaşam istiyorum. Ama sıfır aldığım motor iki ayda hurda oluyor. En zoru fiziksel değil, duygusal yorgunluk. Her sipariş bir hikâye, her sokak bir kayıp.”
“Her gün nefes almak bile mücadeleye dönüştü”
Bir diğer kurye Metin, pandemi döneminde başladığı mesleğini Hatay’da sürdürmeye devam ediyor. Ancak o da aynı dertten mustarip:
“Depremden önce ayda bir lastik patlardı, şimdi neredeyse her gün. Şantiye tozu yüzünden nefes almak bile zorlaştı. Boğaz yanıyor, ciğer doluyor. Şehrin her köşesi geçmişin hatırasıyla dolu.”
Metin’in sözleri Hataylı kuryelerin durumunu özetliyor: “Bu şehirde çalışmak bir iş değil, hayatta kalma savaşı.”

“Motor tamircisi bulmak bile lüks oldu”
Kuryeler için motosiklet, geçim aracından çok bir yaşam hattı. Ancak bakım ve onarım maliyetleri artık dayanılmaz noktada.
“Motorun jantı yamuk, lastikler fitil dolu. Ekipman eksik, sigorta yok,” diyor Soner.
“Bir çukura düşmek 2 bin TL demek. Bu şartlarda ev geçindirmek mucize.”
Metin ise tamirci sıkıntısına dikkat çekiyor:
“Eskiden 5 kilometrede bir usta olurdu, şimdi 20 kilometrede bir bulmak zor. Biz de ‘Acil Tamirci’ diye bir WhatsApp grubu kurduk. Ama maliyet her geçen gün artıyor.”
“Dayanışma azaldı ama yol kardeşliği bitmedi”
Deprem sonrası büyük bir dayanışma ağı oluştuğunu hatırlatan kuryeler, bugün o bağların zayıfladığını söylüyor.
“Eskiden bir kaza olduğunda konum atılırdı, herkes yardıma koşardı,” diyor Soner.
“Şimdi herkes kendi derdiyle uğraşıyor ama yine de birbirimize destek olmaya çalışıyoruz. Çünkü yol kardeşliği lafı boşuna değil.”

“Ne sigortamız var ne mesai tanımımız”
Kuryelerin en büyük şikâyeti, meslek olarak tanınmamaları ve hiçbir güvencelerinin olmaması.
“Firmalar bizi ‘bağımsız çalışan’ diye gösteriyor. Kaza yaparsan sahipsizsin,” diyen Soner, devletin bu duruma el atması gerektiğini belirtiyor.
Metin ise durumu özetliyor:
“Bu şehirde yaşamak değil, direnmek. Yollar bozuk, hava kirli, denetim yok. Ama biz hâlâ buradayız, çünkü başka çaremiz yok.”
“Yollar bozuk ama biz hâlâ yoldayız”
Tüm zorluklara rağmen Hataylı moto kuryeler pes etmiyor.
“Yollar hâlâ bozuk ama biz hâlâ yoldaysak, bu umudumuzdandır,” diyor Metin.
“Motosiklet bizim için sadece bir araç değil, bir dava. Bu şehir yedi kez yıkıldı, yine ayağa kalkacak. Biz o direnişin tekerindeyiz.”
Hatay’ın tozlu yollarında yankılanan motosiklet sesleri, hâlâ hayatta kalmaya çalışan bir şehrin nabzı gibi atıyor.

