Kutlama değil, karşılama…

14 Şubatta sevgi gününü karşıladık. Dikkat ederseniz ne sevgililer günü, nede kutlama deyimlerini kullanmadım. Çünkü, 14 Şubatı yıllardan beri sevgi günü olarak tanımlıyor ve bu şekilde karşılanmasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Zira sevgililer günü denildiğinde akla iki farklı cins arasındaki duygusal ilişki ve bağ gelmektedir. Her insanın bir sevgilisi olmayabilir. Ama her bireyin sevdiği annesi, […]

14 Şubatta sevgi gününü karşıladık. Dikkat ederseniz ne sevgililer günü, nede kutlama deyimlerini kullanmadım.

Çünkü, 14 Şubatı yıllardan beri sevgi günü olarak tanımlıyor ve bu şekilde karşılanmasının daha doğru olacağını düşünüyorum.

Zira sevgililer günü denildiğinde akla iki farklı cins arasındaki duygusal ilişki ve bağ gelmektedir.

Her insanın bir sevgilisi olmayabilir. Ama her bireyin sevdiği annesi, babası, eşi, çocukları, akrabaları, yakın arkadaşları, dostları, özetle sevdiği, değer verdiği kişiler mutlaka olabilir.

Bu nedenle 14 Şubatı, sevgililer günü olarak değil, sevgi günü olarak karşılamanın daha doğru olacağı görüşündeyiz.

Yine dikkat ederseniz kutlama deyimini kullanmadım. Kutlama yerine karşılama dedim.

Çünkü bir şeyi kutlamak için mutlu, huzurlu olmak gerekir.

Oysaki bireylerin hemen tamamı mutsuz, toplum ise huzursuzdur.

Böylesi bir ortamda 14 Şubat sevgi gününü kutladık demek yerine, karşıladık demek suretiyle bireylerin ve toplumun içinde bulunduğu ortamı da aynen yansıtmış olacağımız kanısındayız.

İşte böylece geçtiğimiz gün sevgi gününü karşıladık.

Karşıladık da ne oldu?

Elbette ki sevdiklerimiz ve değer verdiklerimiz ile bir araya gelme imkânını bulabilenler bir araya geldiler. Bir araya gelemeyenler haberleşme suretiyle duygularını dile getirdiler.

Olanaklar ölçüsünde sevdiklerimize hediyeler alma yoluna gidilebildi. Bu imkânı bulamayanlar ise daha başka yöntemlerle duygularını dile getirme yolunu seçtiler.
Çevremize şöyle bir baktığımızda, 14 Şubat sevgi gününde bile yüzlerin fazlaca gülemediğini, mutsuzluk emarelerinin tamamen silinemediğini, huzur ve mutluluk arayışlarının sürdürüldüğünü gördüğümüzü ifade edersek, bunda abartıya gitmiş olmayız sanıyorum.

Zira vatandaşı canından bezdiren, feryat – figan etmesine neden olan ekonomik yangın çok önemli bir yurttaş topluluğunu etkisini altına almıştır.
Pazardaki yangını söndürmek için, bir zamanlar soysal demokrat belediyecilik anlayışı ile yaşama geçirilen tanzim satışları, bu kez AKP’li belediyeler tarafından yukarıdan gelen direktif doğrultusunda uygulama yoluna konmak istenmektedir.

Vatandaş bir yandan bu tanzim satışlarının yapıldığı yerlerde ihtiyaçlarını karşılama yoluna giderken, öte yandan oluşan kuyrukları görerek huzursuzluğunu ve mutsuzluğunu net bir şekilde belli etmektedir.

Fiyatların zorlama tedbirlerle kalıcı bir şekile dönüştürülmesi oldukça zordur.

Ülkede tarım bitmiş, hayvancılık bitmiş, hemen her şeyin ithal edilir hale geldiği bir durum söz konusu iken, fiyatları düşüreceğim demekle amaca ulaşmak zor, hatta imkansızdır.

AKP’li belediyelerin önderliğinde yapılan tanzim satışlarında, alınan malların zararına satıldığı ve oluşan zararında dolaylı yoldan yurttaşlardan alınan vergilerle karşılanacağı medyada yazılan haberlerden anlaşılmaktadır.

Geçici işçi alımlarında dahi oluşan kuyruklar ve kalabalık göz önünde tutulduğunda, sade vatandaşın içinde bulunduğu ekonomi bunalımının ne safhada olduğu net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Böylesi bir ortamda 14 Şubat sevgi gününün kutlanması elbette ki söz konusu olamaz.

Bu yılda 14 Şubatta, sevgi günü karşılanmış, ama gönül rahatlığı, mutlu ve huzurlu bir bakış açışından hoş geldin demek dahi mümkün olamamıştır.

Diliyoruz ki, bundan sonraki 14 Şubatlar bir kutlamaya dönüşür ve o sevgi günleri bir coşku, bir şenlik, bir bayram havası içerisinde kutlanır…

nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version