Bundan 87 yıl önce anayasamıza laiklik tanımı girmiş ve böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir devlet olduğu resmen tescil edilmiştir.
Nedir laiklik?
Laiklik; din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması, her yurttaşın inanışlarında serbest olması, dinin hiçbir şekilde devlet işlerine karışmaması demektir.
Eğer bir ülkede laiklik olmazsa, ülkede demokrasinin olduğunu söylemek mümkün olamaz.
Şimdi bunları göz önünde tutarak yaşananlara bir bakalım.
Laik bir ülkede neler oluyor, neler yaşanıyor?
Herkes inanışlarında hür ve bağımsız mı?
Herkes serbestçe hareket edebiliyor mu?
Herkes laik bir ülkede yaşamanın olanaklarından yararlanabiliyor mu?
Bu sorulara olumlu bir yanıt verebilmemiz herhalde mümkün olmasa gerek.
Zira yaşadıklarımız, gördüklerimiz, okuduklarımız buna imkan tanımıyor.
Laik bir ülkede yaşıyoruz ama şeriatın ayak sesleri zaman zaman duyuluyor.
Laik bir ülkede yaşamamıza rağmen şeriat istekleri yüksek sesle dillendiriliyor.
Öyle ki?
Evet, öyle ki; benzer sözler söylenmeye başladı desek yanılmış olmayız.
Ortada garip bir durum var.
Bir tarafta anayasamızdaki laiklik ilkesi var ve bu ilkenin değiştirilmesi teklif dahi edilemez.
Öte yandan şeriat çığlıkları kulakları tahriş edecek şekilde yükseliyor.
Böylesi bir ortamda laikliği korumak, kollamak için çaba sarf etmek gerekiyor.
Laikliğin olmadığı ülkelerde demokrasinin de olmayacağı bilinen bir gerçektir.
O halde ne yapmalı?
Şeriat seslerinin fazla yükselmesine fırsat vermeden laik devleti korumak için hareket etmeliyiz.
87 yıl önce laikliği anayasamıza koyma başarısı gösteren anlayışın 87 yıl sonra onu korumak için gerekeni yapma bilinci ile hareket etmesi ve bu doğrultuda hareket etmesi gerekir.
Bizden söylemesi…