Şam-Halep arasındaki M5 Karayolu için “Suriye Devlet Başkanı Esad’ı zafere taşıyacak yol” diyenler, ülkede 8 yıldır süren iç çatışmalarda gelinen en önemli noktalardan birinde durulduğunun altını çiziyor. Ancak bu durum, milyonların Türkiye sınırında biriken halinde her geçen gün daha derin bir tedirginlik yaratıyor.
Şam-Halep karayolu veya son zamanlarda ifade edildiği ismiyle M5 karayolu, Suriye’nin belli başlı bir çok büyük şehrini (Humus, Hama, Şam, Halep) de birleştiren bir otoyol, ki buradaki son değişim, ülkeyi kimin kontrol edeceğinin de anahtarı olarak görülüyor. Ancak M5 karayolundaki çatışmalar ve el değişimi, İdlib’de sıkışan siviller ve silahlı gruplar için, geriye sayım anlamına da geliyor. Bu ise, Hatay sınırına yaklaşan kalabalığın artması ve sınırda yaratacağı baskının artması demek.
-ÖNEMİ!-
Suriye’deki stratejik öneme sahip M5 karayolu, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın, ülkede kontrolü yeniden sağlamasının en önemli unsuru olarak görülüyor. Peki, bu karayolu neden önemli? Merak edilen asıl soru, bu! Cevap mı?
Başkent Şam ve Halep arasındaki “Uluslararası Yol” olarak bilinen M5, Suriye’nin önemli şehirlerini birbirine bağlıyor. Bu karayolunu kontrol eden, bir anlamda ülkeyi de kontrol etme şansına sahip oluyor. Esad, 2012 yılından itibaren buradaki kontrolünü, kendisine karşı savaşan muhalif grupların ülkeyi ele geçirme mücadelesi sırasında kademeli olarak kaybetti.
Esad ve ailesine karşı ülkedeki protestolar, aslında “Arap Baharı”ndan bir yıl önce başlamıştı. Gösteriler, daha sonra ülkeyi iç savaşa sürükledi. Esad’ın, muhalifleri sert bir şekilde bastırması ve dış güçlerin de müdahalesiyle, kriz daha fazla derinleşti.
-STRATEJİK!-
Hatay’ın komşu Suriye kenti İdlib’in kaderini de yakından ilgilendiren M5 için konuşan Suriyeli Analist Taleb İbrahim, M5’i, “Ortadoğu’daki en temel ve stratejik otoyol” olarak adlandırıyor.
Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu için bu karayolu, kendi kontrol ettikleri topraklarla, Esad ordusunu belirli bir sınırda tutmak için adeta köşe taşı niteliğinde. Buranın kaybı, muhalifler için “ölümcül darbe” olma özelliği taşıyor.
-DETAYLAR!-
Peki, M5 karayolunun, Suriye’de 8 yıldır süren iç savaştaki önemini anlamak için hangi noktalara bakmak gerekiyor? Şöyle ki…
Stratejik öneme sahip M5, ülkenin güneyindeki Ürdün sınırından başlıyor ve Türkiye sınırındaki Halep kentine kadar uzuyor. Yaklaşık 450 kilometre uzunluğundaki bu yol, ülkenin nüfus açısından dört büyük kenti; Şam, Humus, Hama ve Halep’i birbirine bağlıyor ve şu anda, kritik kent İdlib’in yanında geçiyor. M5, ülkenin ekonomisi için de “atardamar” özelliğine sahip. Uzmanlara göre, savaş öncesi bu yol, günde 25 milyon dolara yakın ticaretin gerçekleşmesinde büyük rol oynuyordu.
Ülkenin doğusundan kuzey bölgesine, buğday ve pamuk nakliyatının ana hattı olan bu yol, ayrıca Türkiye ile birlikte Ürdün, Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleriyle yapılan ticarette mühim bir yere sahip.
-M5’İN KONTROLÜ-
Devlet Başkanı Esad için M5’in yeniden kontrolünü sağlamak, her zaman ciddi bir öncelik oldu. Şam için bunun sağlanması, yavaş ve çetrefilli yollarla gerçekleşti. Esad güçleri, 2014 yılından itibaren Rusya’nın savaşa taraf olmasının ardından, bu karayolunun kontrolünü ele almak için önemli adımlar atmaya başladı. Söz konusu yol etrafındaki kasaba ve yerleşim birimlerine yönelik bombardımanlar, insanların buralardan kaçmasına yol açtı. 2016 yılında, Rusya’nın desteğiyle Halep’in kontrolü tekrar Esad yönetimine geçerken, iç savaşta dengeler Şam lehine dönmeye başladı.
-ANLAŞMA!-
Rusya ve Türkiye arasında Eylül 2018’de yapılan anlaşma, M5 ve M4 karayollarının trafiğe açılmasını öngörüyordu. Bu sayede, hükümetin kontrol ettiği sahil kenarıyla Halep arasındaki bağlantının 2018’in sonuna kadar kurulması hedefleniyordu. Bu, hiçbir zaman gerçekleşmedi. Muhalifler, yerlerini terk etmedi ve trafiğin korunmasının güvence altına alınması için Rus ve Türk askerlerinin devriyesine izin vermediler. Bunun ardından, Şam’ın, muhaliflerin ülkedeki son kalesi haline gelen İdlib’e yönelik son saldırıları başladı. Şam, Moskova’nın desteğiyle, İdlib bölgesinde önemli kazanımlar sağladı. Şam ve Moskova, M4 ve M5 arasındaki önemli kavşak notlarındaki stratejik kasaba ve yerleşim birimlerini birer birer geri aldı.
-NE OLUR?-
Hatay kamuoyunun da yakından izlediği bölge adına sorulan soruların başında, bu geliyor! Bundan sonra ne olur? Türkiye’nin bölgeye transfer ettiği ve etmeye de devam ettiği askeri birlikler ile Şam arasındaki gerginlik, karşılıklı kayıpları daha da arttırır mı? Rusya, bu çatışmada nerede durur? Washington, bölgedeki güç dengesini kontrol etmek için ne yapar, Ankara ve Şam diyaloğunda kimin tarafını tutar?
Tabi buradaki asıl sorular çok başka! Mesela, artan tansiyon ve çatışma ile beraber yerlerinden edilmiş olan sivillerin Türkiye (Hatay) sınırına doğru ilerleyişinde, final ne olur? Açık Sınır politikasından vazgeçen Ankara, bu ısrarında ne kadar direnebilir? Şam ile olası bir diyalogla İdlib’de çatışmasızlık yaratmak isteyecek bir Ankara, peki, buradaki radikal silahlı örgütlenmeler için nasıl bir çözüm üretir? Terör örgütü olarak kabul edilen buradaki grupların silah bırakması nasıl sağlanır?
-ÇATIŞMA RİSKİ!-
Hatay’ın, “Göç” ve “Terör” başlıklarında yakından izlediği İdlib’deki duruma ilişkin en net açıklamalardan biri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi. Burada bulunan Türk gözlem noktalarının Şam yönetimine bağlı askeri güçler tarafından kuşatılmaya başlandığını söyleyen Erdoğan, “Sessiz kalmamız mümkün değil” dedi. “Rejim güçleri, Soçi Muhtırası’nın sınırlarına çekilene kadar İdlib’deki sorun çözülmeyecek. Sorun çözülmedikçe de, ne sınırlarımıza yönelen yeni kitlelerin ne de ülkemizdeki Suriyelilerin dönüşü mümkün olmayacaktır” diye de ekledi. Bu açıklama, olası bir çatışma riskini de gündeme taşıdı. Zira Beşar Esad rejiminin, silahlı muhaliflerin son kalesi İdlib’i geri almak için büyük bir taarruz başlatması, Türkiye’nin ise rejimin hızlı ilerleyişinin önünü kesmek için askeri hamlelere girişmesi, taraflar arasında fiili çatışma sürecini de başlatırken, konvansiyonel bir savaş tehlikesinin fitilini de ateşledi.
Deutsche Welle Türkçe’ye konuşan Heinrich Böll Vakfı Ortadoğu Bölümü Direktörü Bente Scheller, Türkiye’nin, Rusya destekli Esad ile bir savaşa girmeyi göze alabileceğine ihtimal vermediğini söyledi. Scheller, “Esad rejimi tek başına güçlü değil. Ancak Rusya destekli bir Esad ordusu, Türkiye’nin meydan okuyamayacağı bir güç oluşturuyor. Ayrıca Türkiye Rusya ile karşı karşıya gelmek istemeyecektir” diye konuştu.
-BEKLENEN!-
ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Dış Politika Araştırma Enstitüsü Ortadoğu Programı Direktörü Aaron Stein, Ankara bağlamında en ‘olası senaryo’ noktasında şöyle konuştu:
“En muhtemel senaryo, silahlı muhalefet ile Esad güçleri arasında çatışmalar yaşanırken, Türk silahlı güçlerinin M4, M5 kara yollarının iç kısmındaki bir ‘ateşkes bölgesinde’ mevzi alması. Bu, Ankara’ya, bölgede kontrolü elinde bulundurma ve aynı zamanda Rusya ile ilişkilerini yönetebilme imkanı sağlar. Bu ayrıca Türkiye’ye, sınır bölgesine daha büyük bir göç akını olmasını frenleme fırsatını da yaratabilir. Ama bunlar kısa vadeli politikalar. Gerçek şu ki, Esad, sınır bölgesinde kontrolü yeniden ele almak istiyor ve bunun gerçekleşmesi de zaten an meselesi.”
-EL KAİDE, İŞİD-
Hatay özelinde 400 bini aşkın, ülke genelinde ise 3 milyon 500 bini aşkın Suriyeliye ev sahipliği yapan Türkiye, yaklaşık 4 milyon sivilin yaşadığı İdlib’den yeni bir göç dalgasının yol açacağı yükü tek başına kaldıramayacağının altını özellikle çiziyor. Ancak burada çok dile gelmeyen bir başka konu daha var! Bölgedeki sivillerle birlikte, El Kaide ve IŞİD bağlantılı militanların ve hücrelerin de sınırdan Türkiye’ye geçme olasılığı! -Tamer Yazar-