Hatay İçin de uyarı var!
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu tarafından yapılan son açıklama, Manisa ve Ankara depremleri ile oluşan riske işaret etti. Ederken de, aralarında Hatay’ın da olduğu iller noktasında ‘hazır mıyız?’ sorusunu sordu, yapılanları sorguladı.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, son dönem Manisa ve Ankara’da yaşanan depremleri gündeme taşırken, 18 il için de uyarıda bulundu. Oda tarafından gündeme taşınan listede; Hatay, Aksaray, Bolu, Sakarya, Yalova, Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir, Aydın, Denizli, Erzurum, Kahramanmaraş, Hakkari, Muğla, Eskişehir, Kütahya ve Bingöl var.
22.01.2020 tarihinde Manisa /Akhisar/ Musalar Mahallesi bölgesinde meydana gelen Mw:5.4 büyüklüğündeki deprem ile ardından meydana gelen artçı depremler yanı sıra, yine Ankara / Akyurt’ta meydana gelen Mw:4.5 büyüklüğündeki depreme işaret edilen açıklamada, bugüne kadar ‘yapılması gerekip de yapılmayanlara’ dikkat çekildi ve şu tespitlere ter verildi:
“Gerek Manisa-Akhisar ve Ankara’da meydana gelen depremler, gerekse son aylarda İstanbul, Balıkesir, Denizli gibi farklı illerimizde meydana gelen orta büyüklükteki depremler, ülkemizin, 1999 Marmara depreminden sonra geçen 20 yıllık süre zarfında, deprem zararlarını azaltacak önlemler ve yasal düzenlemeleri gerçekleştiremediğini bir kez daha bize göstermiştir.
Odamız tarafından, Türkiye Diri Fay Haritası baz alınarak yapılan incelemede (Hatay, Aksaray, Bolu, Sakarya, Yalova, Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir, Aydın, Denizli, Erzurum, Kahramanmaraş, Hakkari, Muğla, Eskişehir, Kütahya, Bingöl), 18 ilimizin merkez yerleşim birimleri ile yine 80’ni aşkın ilçe merkezi ve ilk belirlemelere göre 502 köyümüzün, deprem üretme potansiyeli yüksek aktif fayların geçtiği hatlar üzerine oturduğu anlaşılmaktadır.”
-100 BİN BİNA-
Hatay’ın da içinde olduğu 18 ilde yaklaşık 100 bin binanın doğrudan fay hattı üzerinde olduğu ifade edilirken, bu binaların yıkılması gerektiğinin altı çizildi ve izlenmesi gereken yola ilişkin şu detaylara yer verildi:
“Yukarıda belirtilen il, ilçe ve köylerde yer alan, yaklaşık 100.000’ne yakın binanın doğrudan fay hattı veya zonları üzerinde yer aldığı, fay hatları üzerinde yer aldığı, belirlenen binaların yıkılarak bu alanların konut amacıyla kullanılmasının engellenmesi gerekirken, bunun aksi durumunu içeren düzenleme, ‘2/2512 sıra sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Hakkındaki Kanun Tasarısı’ teklifi ile TBMM Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu’nda kabul edilmiştir. Kanun tasarı teklifinin bu haliyle kabul edilmesi durumunda, fay hatları veya zonları üzerine doğrudan oturan binalar güçlendirilse bile, ülkemiz insanının yaşamını yitirmesine ve mal kayıplarına neden olmaya devam edecektir.”
-UYARIYORUZ!-
Açıklamanın sonunda, “TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak bir kez daha uyarıyoruz” denilirken, şu uyarılara yer verildi:
“TBMM, afet zararlarının azaltılmasını esas alacak şekilde; 3194 sayılı İmar, 4708 sayılı Yapı Denetim, 7269 sayılı Afet, 2872 sayılı Çevre ile 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanuni düzenlemeleri bütünlüklü olarak ele alarak, ülkemiz insanın ihtiyaçları çerçevesinde yeniden düzenlenmelidir.
ABD’de olduğu (Kaliforniya fay yasası) gibi, aktif fay hatları veya zonları üzerine bina inşa edilmesi yasaklanmalı veya özel jeolojik araştırmalardan sonra bina inşa edilip edilmeyeceğine ilişkin yasal düzenlemeler acilen gerçekleştirilmelidir.
Günümüzde Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığı, ‘acil durum ve müdahale’ iş ve işlemlerini yürütür bir konuma sürüklenmiş bulunmaktadır. Deprem ve depremlerle mücadele, kurum iş yükü arasında ikinci, hatta üçüncü plana itilmiş durumdadır. Birçok gelişmiş ülkede olduğu gibi, ‘Deprem Araştırma Dairesi Başkanlığı’, ülkemizin jeolojik araştırmalar kurumu niteliğinde olan MTA Genel Müdürlüğü bünyesine alınmalı, deprem araştırmaları ve alınacak önlemler bütünlüklü olarak koordine edilmelidir.
Sonuç olarak ülkemiz insanının can ve güvenliğini yok sayan, yasal düzenleme eksikliği, kurumsal altyapı, organizasyon ve eşgüdümün olmadığı bir ortamda, deprem zararlarının azaltılmasının, ‘yapı üretim süreçlerinde betonda karot numunelerin alınması ve denetlenmesi’ ile mümkün olamayacağı, imar, planlama, kentleşme, çevre, yapı üretim ve denetim ile afet kanunların bütünlüklü olarak ele alınıp değerlendirilmesi, ortak akıl ile ülkemiz insanın talepleri çerçevesinde ‘afetlere karşı güvenliği esas alan’ bir şekilde yeniden düzenlenmesi ile mümkün olacağını düşünüyoruz.”
-Tamer Yazar-