Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Marka yarışında önde miyiz?

Peki, ‘ne’ Yapıyoruz? Dünyanın ikinci büyük mozaik sergileme alanına sahip

Peki, ‘ne’ Yapıyoruz?

Dünyanın ikinci büyük mozaik sergileme alanına sahip Hatay Arkeoloji Müzesi yeni binasının kapılarını ziyaretçileri için 28 Aralık 2014’ten bu yana açtığı halde, tüm sergileme alanlarını hala aktif olarak ‘kullanıma’ açık hale getiremeyen Hatay’ın birkaç adım uzağındaki, “dünyanın en büyük mozaik müzesi” unvanlı Zeugma Mozaik Müzesi’ne sahip Gaziantep, marka üretimlerinden ‘fıstık’ için Müze hazırlığında!

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından düzenlenen “Tek Dünya Kentleri” Yarışması’nda 23 ülkeden 132 belediye arasında finale katılmaya hak kazanan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, “Kentimi Seviyorum” kampanyasında 8’inci olurken, mevcut marka değerleri konusunda da proje üretmeye devam ediyor. Gastronomi ve EXPO kazanımlarını ‘Hatay’ ile istenen ölçüde özdeşleştiremeyen ve birer “yerel idare kazanımı” şeklinde tüketmeye devam eden Hatay’ın aksine, ‘kent’ kimliği başlığındaki atılımlarını yerelden ulusala ve ulusaldan küresel platforma taşıma konusunda oldukça ısrarlı ve başarılı bir tutum ortaya koyan Gaziantep ise son attığı adımla ‘Hatay’ noktasına soru iliştirmeye devam ediyor!
-FISTIK MÜZESİ-
Bu konudaki adımların sahibi olan Gaziantep Büyükşehir Belediyesi, fıstığın nasıl yetiştiğini aşama aşama gösteren Dünya’nın ilk ve tek Fıstık Müzesi’ni açmaya hazırlanıyor. Dış tasarımı fıstığa benzeyen müze, insanlık tarihi kadar eski olan fıstığın üretimden tüketime kadar geçen sürecini anlatacak. Müzecilik teknolojileri (bir tarafta ‘Sesli Rehberlik Sistemi’ni hala hayata geçiremeyen ve mimarisiyle de eleştirilen Hatay Müzesi örneği dururken…) ve sunum teknikleriyle farkındalık oluşturacak Fıstık Müzesi’nın yakın bir tarihte hizmete alınacağı ifade edildi.
-HİKÂYESİ-
Bu konudaki çalışmaların merkezinde duran ve attığı adımlarla Gaziantep’teki hizmetlerin çıtasını ciddi anlamda yükselten Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, “Fıstığın insanlık tarihi kadar bir geçmişi var, bu işin sırrı toprak, güneş, toprağın kalitesi ve emektir. Büyük bir mücadeleyle ortaya çıkan fıstığın büyük bir hikayesi var. Bu coğrafyanın getirdiği nimetleri daha güçlü bir biçimde geleceğe taşımamız gerekiyor” derken,
“Çocuklarımızı fıstık ağacıyla tanıştırmamız, onlara fıstığın tarihini anlatmamız gerekiyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan protokolle, 146 bin 865 metrekarelik fıstık araştırma arazisinin 50 dönümüne Fıstık Park’ı kurduk. Artık çocuklarımız, burada fıstık ağacını görebiliyor, fıstıkla alakalı bilgilere ulaşabiliyor. Dışı fıstık kabuğuna benzeyen dış tasarımı ve içerisinde fıstığın hikayesi görülecek Fıstık Müzesi’nde fıstığın her aşaması anlatılacak. Fıstık çeşidinden tutun da fıstık nasıl aşılanır, nasıl dikilir, hanımlar nasıl fıstık kırar, fıstık ağacından nasıl menengiç kahvesi yapılır, bunları gösteren güzel bir müze olacak. İnsanlar, müzede fıstığı hissetsin, koklasın, fıstığın lezzetinin farkını görsün istiyoruz. Barak müziğiyle menengiç kahvesi tadıyla fıstığın tadına bakılacağı bir ortamı yaşasın istiyoruz. Bu konuda çalışmalarda sona geldik, inşallah 15-20 gün sonra müzemiz tamamlanacak” şeklinde konuştu.
Antep ve ‘Fıstık’ örneği, ‘Künefe’ başlığında tescil aşamasını başarılı bir şekilde geçen Antakya’ya da ilham olur mu bilinmez ama, ‘müzecilik’ ve ‘tanıtım’ ara başlıklarında sık sık hatırlatılan ’40 fırın ekmek’ hikayesine bir hatırlatma da biz yapalım mı?
-GASTRONOMİ DESTEĞİ-
Künefe ile ilgili düzenlediği etkinliklerinde, tatlının ‘dağıtılma’ ve ‘yenme’ şekliyle ilgili olarak ülke gündemine oldukça olumsuz bir şekilde oturan Hatay’a karşın, attığı adımları çeşitlendirme ve çeşitlendirirken de hitap ettiği alanı genişletme politikalarını uygulama alanına sokan Antep adına konuşan Şahin’i dinlemeye devam edelim mi?
“Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin geleneksel hale getirdiği Uluslararası Antepfıstığı Kültür ve Sanat Festivalini, Uluslararası Gastronomi Festivaline dönüştürüyoruz. Gastronomi dalında UNESCO’nun ‘Yaratıcı Şehirler Ağına’ katılarak mutfağımızla markalaşan kentimize, gastronomi şehirlerinden gelecek şeflere yerel ürünleri göstereceğiz, lezzetimizi uluslararası boyutta taçlandıracağız. Bununla ilgili çalışmalarımızı tamamladık. Sonbaharda yeni fıstıklar çıktığında, 22 ülkenin katılacağı Gastronomi Festivali’ni büyük bir seremoniye dönüştüreceğiz. Fıstığın üretimden başlayıp tüketime kadar uzanan tüm aşamalarını anlatacağız. Daha fazla üretmeliyiz, daha fazla tüketmeliyiz, daha fazla satmalıyız, daha fazla ürün çeşitliliği oluşturmalıyız. Fıstıkla alakalı her aşamayı çalışıyoruz. Biliyorsunuz, Prof. Dr. Canan Karatay’ın çok güzel bir sloganı var. ‘fıstık yiyin fıstık gibi olun’ diyor. Canan hanımı da festivalde buraya getireceğiz. Fıstık yemenin faziletlerini, güzelliklerini, sağlık ve bilimsel açıdan topluma aktaracağız.”
-SORALIM MI?-
Buradan şunu soralım mı? Kasım 2017 tarihinden bu yana dünyanın 26. Gastronomi Şehri kimliğini ‘resmi’ anlamda üstlenen Hatay adına şu ana kadar kaç ‘uluslararası’ festival ya da toplantı yaptık? Kendi aramızda gerçekleştirdiğimiz ve birbirimizi ‘bolca’ alkışladığımız etkinliklerin dışında, farklı ülkelerin katılımına açık kaç ‘Hatay’ başlığı açtık? 3-6 Eylül 2014 tarihleri arasında Hatay’da düzenlenen Uluslararası Akdeniz Mutfak Günleri’ni geride bırakırken, benzerlerine kapıyı aralayabildik mi? Son sorumuz, EXPO ile gündeme daha çok gelen, Antakya’daki Bitki Müzesi için olsun! Ziyaretçi sayısı istenen noktaya bir türlü erişemeyen ve yüzlerce çeşit bitkinin kurutulmuş halini gelen misafirlere sunmanın ötesine geçemeyen bir müzecilik uygulamasına ‘yenilik katma’ adına ne yaptık? Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü uhdesindeki bir müzeden gereken verimi alamayan Hatay adına ‘değişimi’ ne kadar tartıştık?
-YERELE YATIRIM-
Yerele yatırım yapmanın farkını ortaya koyan kentler adına ciddi bir ‘örnek’ teşkil etmesi beklenen fıstık müzesi için konuşan Şahin’in şu sözleri bugünün finalini yapsın ve ardından bizler biraz düşünelim…
“Fıstık, ev hanımlarının ekonomisi açısından çok önemli. Ben de çocukken annemle birlikte yazın fıstık kırardık, fıstık çıtlatırdık. Çıtlatma işini ben çocukluğumda yapmış birisiyim. Fıstıkçının parça başı getirdiği fıstıktan ücret alırdık. Benim okumam da, dershaneye gitmem de fıstığın bereketiyle olmuştur. İşte tam da bu noktada bu kültürü bu müzede yaşatacağız. Geçmişte yaptığımız bu iş hala devam ediyor. Dünya ne kadar makineleşirse makineleşsin, hanımların yaptığı küçük dokunuşlarla fıstık, farklı bir lezzete dönüşüyor. Müzede; fıstığın kırılışını, kadınların kılık kıyafetini, yüzlerdeki samimiyeti, ihlası, Anadolu kadının güzelliğini gösteren bir güzellik var. Yerellik, özgünlük bizi, farklı kılıyor.” -Tamer Yazar-