Marmid Romanı ve II. Baskı üzerine

Bellek her zaman umursamaz değildir aslında İçinde bulunduğumuz çağ, karşı karşıya olduğumuz fiziksel ve düşünsel çöküş, nükleer tahribat, Çevre sorunları, toplumsal sorunların yığın sorunlarına dönüşmesi ve daha bir sürü kozmik sarmal… Ancak yine de bellek, kırıntılarına hükmeden bir genetikle konuşur… Toplum mühendisleri tarafından amaçları doğrultusunda kullanılan birçok gelişme, bireyin besi ortamı olan doğal yaşamı yok […]

Bellek her zaman umursamaz değildir aslında

İçinde bulunduğumuz çağ, karşı karşıya olduğumuz fiziksel ve düşünsel çöküş, nükleer tahribat, Çevre sorunları, toplumsal sorunların yığın sorunlarına dönüşmesi ve daha bir sürü kozmik sarmal…

Ancak yine de bellek, kırıntılarına hükmeden bir genetikle konuşur…

Toplum mühendisleri tarafından amaçları doğrultusunda kullanılan birçok gelişme, bireyin besi ortamı olan doğal yaşamı yok etmekle kalmayıp, bireyselliğini, kültürünü ve yapısı gereği en çok ihtiyaç duyduğu, ilişki kurma yetisinin yok olmasına neden olmuştur.

Aslında İnsan üzerine konuşmanın en zor tarafı, insanların hepsini, aynı torbadan çekilmeyi bekleyen bireyler olarak tanımlamamızdan kaynaklanıyor.

Modern dünyanın yarattığı kolaycı başarılar, makineleşen tüketimle birlikte makineleşen toplumu da beraberinde getirdi.

Yok etmenin bir görev olarak tanımlandığı bir dünyada, Marmid romanı, bir korku durumu olarak tanımlansa bile, modern dünyanın yarattığı doyumsuz iktidarların tüketim kalıplarından kaçarak, bilinçli korkuyla, korunaklı bir evren yaratmayı hedefliyor…

2010 senesinde I. Baskısı (Kurgu Kültür Merkezi yayınları) ve 2023 senesinde II. Baskısı (Aleni Kitap, İsim benzerliğinden dolayı ikinci baskı, Murad Evrim Demirkol adıyla yayımlandı…)

Marmid’in en önemli karakterlerinden Deniz’in bilinçli korkusu ve avuçlarıyla başlamak istiyorum aslında…

Kendi romanını anlatmak ya da anlamak… Kendi yarattığın karakterle sınanmak…

Deniz’in avuçları ve avuçlarıyla yaşadığı kırılgan okumalar; gerek ülkemizin, gerek dünyadaki diğer ülkelerin tarihini; mitoloji, felsefe, psikoloji, bilim, şiir, müzik, resim bağlamında, okuyucuyla kıyaslamalı bir anlatım ilişkisine girerek aktarıyor…

Romanın en önemli karakteri Deniz, okuyucuya ulaşmak ve mesajlarını iletmek için, aynalar ve Anahtar deliklerini kullanıyor…

Korkmamak, korunmak, güvende yaşamak en önemli önceliğidir Deniz’in…

Kavramlar o kadar çatışkılı ki, sanal bir dünyanın neresinde olduğunuza karar veremiyorsunuz. Biz kabul etsek de etmesek de, sistemler talepleri doğrultusunda toplumlar yaratmakta bir hayli yol kat ettiler.

Bu toplumları kendi amaçlarında itici bir güç olarak kullandılar…

Deniz, insanların masumiyetini sorgularken, düzenin talebi doğrultusunda kayboluşlarını kabullenmez aslında…

Çünkü çoğu kez kendine çeki düzen vermek için bakındığı vitrinler, sıradan insanı tüketim girdabının içine çekmek için türlü yüzdelerle kulaklarını zorlamaya başlamıştır…

Vitrinler çağı…

Ya da vitrin kapitalizmi…

Üst tüketim modelleri

Çokuluslu aynalar,

Ve elbette naylon görüntüler…

Tüketim hemen her anınızı yokluyor

Aynalarınızı özellikle

Anahtar deliklerini…

Deniz sığınacağı limanı bulmuştur aslında…

Dâhiler, ressamlar ve keman virtüözleri

Onların çemberinde korunaklı evrendedir artık…

Ona göre tüketimle baş etmenin tek yolu, yığınlardan uzaklaşıp, korunaklı bir evren yaratmaktan geçiyor…

Evet, ona sorarsanız tek kurtuluş yolu korunaklı bir evren.

Reklam panoları, vitrinler, televizyon, köşe yazarları, ısmarlama komplo teorileri ve bu amaçla yazılanlar…

Korunaklı evreninde bunların olmadığı bir dünya yaratmak…

“Yunan mitolojisiyle başlayan roman, Mısır mitolojisiyle bitiyor.

Bitmeyen bir yarış içinde tutulan roman kahramanı Deniz… Seth’in sandıktan çıkarıp bir çok parçaya ayırdığı Osiris’tir kimi zaman…

Kimi zaman Paganini, kiminde Lorca, kimimde Nazım…

Ama en çok da belleğini ısrarla yoklayan, genetik bir sıçramadır Deniz…

 

 

Exit mobile version