Maske

Pencereyi açtım Elma ağacı serçe cıvıltısı Ve kedi Güneşle döküldüler sabaha…” Ahmet Özer Trenin hareketlenmesiyle birlikte; geçmişini kurcalayan düş kırıklığını, yalnızlığı ve yabancılaşmayı yeniden yaşamış, serçe kararlığındaki yapısıyla, hemen hepsinden nasıl bir hezimetle ayrıldığını anımsayıp; kederli bir yüz ifadesiyle, koltuğa gömülmüştü. Tren hızını alır almaz, alımlı bir kadın, gözlüklerini masaya bırakarak, kese kâğıdına özensizce sardığı […]

Pencereyi açtım
Elma ağacı serçe cıvıltısı
Ve kedi
Güneşle döküldüler sabaha…” Ahmet Özer

Trenin hareketlenmesiyle birlikte; geçmişini kurcalayan düş kırıklığını, yalnızlığı ve yabancılaşmayı yeniden yaşamış, serçe kararlığındaki yapısıyla, hemen hepsinden nasıl bir hezimetle ayrıldığını anımsayıp; kederli bir yüz ifadesiyle, koltuğa gömülmüştü.

Tren hızını alır almaz, alımlı bir kadın, gözlüklerini masaya bırakarak, kese kâğıdına özensizce sardığı bir demet çiçeği ona doğru uzattı. Pek zarif olmayan, soğuk bakışlı kese kâğıdının açılmasıyla beraber, doğrularak telaşlı bir şekilde etrafına bakındı.

“Günaydın” dedi, karşı koltukta oturan yaşlı kadın…

Genç, sersemlemiş gibi, birkaç saniye önce daldığı uykudan irkilerek, etrafını seçmeye çalıştı.

Kadın, kese kâğıdından çıkardığı poğaçalardan birini ağzına, diğerini ona doğru uzatarak. “Bu kadar çizgiyi gencecik yüzüne yüklemen çok garip.” diye gülümsedi. “Oysa daha çok yük var yüklenecek. Daha birçok hezimet…

Genç rüyayla gerçek arasında geçen bu konuşmayı anlamak istercesine, “çiçekler?” diye sordu.

“Çiçekler mi?” diye karşılık verdi kadın. “Sayıklıyordun. Dayanamayıp uyandırdım. Hadi birkaç lokma atıştır. Sonra geçmişine nanik yapıp, biran önce toparlan.

Genç henüz ayılmıştı. İstasyondan ayrılışının üzerinden ne kadar zaman geçtiğini ve nerede olduğunu görmek için önce saatine, sonra buğulanmış camı silerek dışarıya baktı. Hava kararmıştı.

Trenin uğradığı kasabanın sokak fenerlerinden halka halka ışıklar yayılıyordu. Kasabaya uzanan caddede, tek tük, sessizce geçip giden insanları izledi. Derin bir iç çekerek, daha ziyade büyücülere benzeyen kadının bedevi dövmelerine ve boynundaki inci gerdanlığa baktı dikkatlice.

Aslında yaşadığı duyguları onunla paylaşmak, gözlerindeki şarap olgunluğunu tadıp en azından nereye kadar süreceğine akıl erdiremediği bu tren yolculuğuyla bütünleşip, tumturaklı geçmişinden arınmak istiyordu. Anlaşılmaya muhtaç bir ifadeyle yüzünü buruşturup, alt dudağını ve çenesini öne uzatarak, gözlüklerinin ardında parlayan iri gözlerini iyice kıstı.

“Hayatın anlamı diyorum.” diye inledi. Sonra gözlerini irice açarak “Maskenizi almadan sokaklara karışamıyorsunuz. Onu değiştireyim derken, nasıl bir evrene teslim ettiğinizin farkına varamıyorsunuz…” diyerek satrançtaki ilk ama karasız hamlesini oynayıvermişti sanki.

“Kesinlikle hayır” diye araya girdi kadın. Gençteki sarsıntının köküne fırlattığı kışkırtıcı ve alaylı bir gülücükle, kahkahalarını sonlandırıp, “Soytarıya benziyor muyum sence?
“Yo… hayır!” diye irkildi genç

Kadın kendinden emin bir ifadeyle, “Hayatın gerçeklerini özümsemiş bir neşe pazarlamacısıyım o kadar.”

“Neşe pazarlamacısı mı?”

“Türlü renkte gülüşler pazarlarım ben… Akdeniz gibi gülerim, Ege gibi kıvrımlı… Nakkaş gibi sabırlı, nalbant gibi ustaca yaşarım. En önemlisi cesurum. İkiyüzlü değilim. Geçmişi bir kuyruk gibi peşime takıp, bir ödlek gibi istasyon istasyon kaçmadım…

Kaşlarını iyice kaldırıp, “Şairin dediği gibi yani…”

“Gövdemiz
bir alevin rüzgârında dört nala
sesimizi gezdiren meydanlar
bir güzelliğe açıyor yelkenlerini; heyamola.
şimdi bize biçilmiş ömürleri yaşıyoruz
en güzel günlerimizi bırakarak ardımızda…”

Kadının evrensel kahkahaları kulağına üflenmiş, her zamanki korkak telaşıyla treni ilk istasyonda terk etmişti. Bankta oturup gelişi güzel bir sigara sardı kendine. İçine çektiği kuvvetli nefesi burnuna bırakıp, trenin son vagonuna baktı uzun uzun. Geçmişini terk edip uzaklaşmayı, buraları sensiz bir hiç demelerini, ardından günlerce konuşulmasını çok isterdi ama gözyaşlarını silmek istiyordu artık. Ürktüğü geçmişiyle bir an önce yüzleşmek istiyordu.

Exit mobile version