Mesajlar doğru algılanmalı…

Olanlardan belki gereken ders alınır, bundan sonra bu sıkıntılı durumdan kurtulabilmek, mutlu ve huzurlu bir ortama kavuşabilmek için gerekenler yapılır diye umut edildikçe, uygulamalarla bunun tamamen aksi gösterilmeye devam ediliyor. Özellikle siyasilerin gereken dersi alması suretiyle olumlu adımlar atması için seçmen birçok kez uyarıda bulunmuş ise de bu uyarılara kulak verilmemiş ya da seçmenin verdiği […]

Olanlardan belki gereken ders alınır, bundan sonra bu sıkıntılı durumdan kurtulabilmek, mutlu ve huzurlu bir ortama kavuşabilmek için gerekenler yapılır diye umut edildikçe, uygulamalarla bunun tamamen aksi gösterilmeye devam ediliyor.

Özellikle siyasilerin gereken dersi alması suretiyle olumlu adımlar atması için seçmen birçok kez uyarıda bulunmuş ise de bu uyarılara kulak verilmemiş ya da seçmenin verdiği mesaj yeterince algılanmamış olduğu için bugünlere gelindi.

Kısa süre önce yaşananlara ve olanlara şöyle bir bakalım?…

7 Haziran seçimi ile verilen mesajlar…

1 Kasım seçimi ile verilen mesajlar…

16 Nisan referandumu ile ilgili olarak verilen mesajlar…

Sadece bu üç mesajı kavrayıp ve algılamak suretiyle herkes kendine bir yol ve yöntem çizebilmiş olsa idi bugünkü karmaşık tablo ile karşı karşıya kalınmazdı.

Ama ne yazık ki seçmenin verdiği mesajlar ,yaptığı uyarılar ya ciddiye alınmamış yada işlerine gelmediği için göz ardı edilmişti.r.

Oysaki seçmen 7 Haziranda iktidar ve muhalefet partilerini hep birlikte uyarma gereğini duymuş idi.

İktidara : “Sen verilen mesajı yeterince algılayamadın, tek başına iktidar olduğun halde sorunların üstesinden gelemedin, sorunları sorunlar izlemeye ve çözülemez bir hale gelmeye başlayınca da sert tedbirler almak suretiyle konunun çözüleceğini zannederek özgürlükleri denetim altına alan bir yöntem izledin, sertleştikçe sertleştin, bu nedenle senin tek başına iktidar olma hak ve yetkini bu seçimde elinden almaya karar verdim…” demek istemişti.

Muhalefet partilerine ise: “Siz iktidarı eleştiriyorsunuz. İktidar alternatifi olarak neler yapabileceğinizi, sorunların üstesinden nasıl gelebileceğimizi gösterebilmeniz için size koalisyon ortağı olma imkânını tanıyorum. Buyrun bu görevi yerine getirin, böylece topluma yeni bir umut kaynağı olun” demek istemiştir.

Ama muhalefeti ve iktidarı ile tüm siyasi partiler verilen bu mesajı doğru bir şekilde algılamamışlar ve sunulan olanakları heba etmişlerdir.

Bunun sonucu olarak 1 Kasım seçimleri yapılmış ve seçmen muhalefet partilerini bir tür cezalandırırken iktidar partisine de yeni mesajlar vermiştir.

1 Kasım seçimleri ile seçmen demiştir ki: “Siz muhalefet partileri bir araya gelip koalisyon oluşturamadınız, bu kez yetkiyi yeniden iktidar partisine veriyorum. Siz iktidar partisi de sertleşme yerine uzlaşmayı, ayrışma yerine birleşmeyi sağlayacak, demokrasiyi tüm kurum ve kuralları ile yaşama geçirecek bir yol ve yöntem izlemelisiniz…”

Yine seçmenin 1 Kasım seçimleri ile vermek istediği mesajda doğru algılanmamış, aksine daha da sertleşme yoluna gidilmiştir.

Sonunda 16 Nisan referandumu ile yaşananlara gelindi.

Tartışmalı referandum sonuçları ile de seçmen hem hayır hem de evet doğrultusunda oy kullanırken ülkenin birlik ve bütünlüğünün sağlanması, kamplaşmanın önüne geçilmesi, ülkenin parlamenter rejimden uzaklaşmaması, tek adam yönetimine olanak tanınmaması doğrultusunda önemli sayıda bir hayır oyu kullanmak suretiyle gereken mesajı vermiş, uyarıda bulunmuştur.

Ama ne yazık ki aradan geçen 1 ayı aşkın sürece baktığımızda bu mesajın ve uyarının da dikkate alınmadığı ortaya çıkmıştır.

Tartışmalı referandum sonucu yürürlüğe giren anayasa hükümleri alel acele yaşama geçirilmeye çalışılmıştır. Sanki yangından mal kaçırırcasına uygulamalar başlatılmak istenmektedir. Oysaki uygulamaları zamana yaymak, toplumun nabzını en doğru bir şekilde tutmak suretiyle, varsa yanlıştan dönme yollarına gitmek gerekir iken bunlar yapılmayarak yanlışta ısrar etme yolu tercih edilmiştir.

Nitekim anayasanın Cumhurbaşkanın tarafsız olması gerektiği yolundaki açık hükmüne rağmen Pazar günü gerçekleşen AKP olağan üstü kongresi ile partili cumhurbaşkanı dönemi yaşama geçirilmiştir.

Görünen o ki yine yanlışı başka bir yanlış ile düzeltilmek istenmektedir. Böyle devam ederse toplumun giderek gerginleşeceği, sorunların çözümünün daha da zorlaşacağı hatırdan çıkartılmamalıdır.

“Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” özdeyişinin gerçek olmamasını tüm samimiyetimizle diliyor ve istiyoruz. Bu nedenle bir kez daha uyarmak ve hatırlatma görevimizi yerine getirerek,sağduyunun ön plana çıkartılması, her türlü kişisel beklentilerin ötelenmesi için vakit geçirilmeden gereken yapılsın ve umutsuzluk bulutları dağılsın,yeniden mutlu ve huzurlu günler hep birlikte yaşansın diyoruz…

nabiinal@hotmail.com

Exit mobile version