Mimarlar Odası Hatay Şubesi tarafından önceki gün paylaşılan “2019 Yerel Seçimleri Öncesi Kente Dair Değerlendirmeler, Öneriler” Raporu, yerel idarecilerin şu ana kadar ‘sınıfta kalan’ performansları adına, eski kent noktasında biriken beklentileri omuzladı, yapılması gerekenlere dikkat çekti.
“Bu kente ne zaman gelsem, bu sokaklarda yürüyorum. Bilmiyorum ama, bana daha önce gezdiğim şehirleri hatırlatıyor. Ama en çok da evleri… Mesela Safranbolu evlerini… Mardin evlerini… Beypazarı evlerini… Taraklı evlerini… Amasya evlerini… Gaziantep evlerini… Adana Tepebağ evlerini… Odunpazarı evlerini… O kadar çok yer gezdim ki ve o kadarı ile iç içe oldum ki… O yüzden Antakya evleri de çok özel olanlardan, ama üzülerek söylüyorum, en yorgun bakanlardan! Bir kitapta okuduğumdan beri onlara bakışım farklılaştı. Şöyle diyordu o kitabın yazarı… ‘Göz göze gelin onlarla… Ardından yavaş yavaş kapatın gözlerinizi ve hissedin, ardından da duymaya başlayın. Çünkü size güvenirlerse, çok şey anlatırlar!’ Garip gelmişti ilk okuduğumda, ama doğru. O zaman size, Antakya evlerinin bana ne anlattığını söyleyeyim. Söyleyeyim mi? Güzel şeyler değil ama! Zira pek sevmemişsiniz birbirinizi. Bu halde olduklarına şaşmıyorum o yüzden. Bir sürü yaşayan ev yaratmışsınız, ama diğerlerini kaderlerine teslim etmişsiniz. Bir politikanız yok, bu da belli. Kent politikası önemli! Turizm de budur! Belki bir gün birbirinizi hatırlar ve sevmeye başlarsınız. Çünkü sıraladığım listenin dışındasınız. Bu bakımsızlıkla da, bu liste dışı olma durumunuz epeyce sürecek gibi!”
Bu kelimeler, Antakya’yı adımlayan İzmir’li bir turistin güncesinden…
-SORUN NE?-
Evet… Türkiye’nin evleriyle ünlü ‘adresleri’ arasında sayılsak da, çokça ‘yok’ gibiyiz! Oysaki 1994 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Safranbolu Evleri kadar özeliz! Peki, bizleri ‘sahip olduğumuz gerçekten’ bu şekilde koparan şey ne? Eldekini ‘korumama’ inadı ne? Onca proje kalabalığına rağmen, biriken bunca sorunun nedeni ne?
-MİMARLAR-
Tüm bu sorular ve sorunlar adına harekete geçen kurumlardan biri, Mimarlar Odası Hatay Şubesi. Önceki gün bir açıklama yapan Mimarlar Odası, kentin ‘eski’ denen kısmı için duyarlılığını paylaşırken, yaklaşan yerel seçimler öncesinde, ‘beklentileri’ de sıraladı. Hatay’ın Mimarları; Daha iyi, yaşanabilir, sağlıklı ve sürdürülebilir bir kentleşme açışından birçok konuda sorunların tespiti ve çözüm önerilerinin yer aldığı “2019 Yerel Seçimleri Öncesi Kente Dair Değerlendirmeler Öneriler” Raporu ile ‘Kültürel Mirasın Korunması’ başlığında ‘buradayız’ demekle kalmadı, şu ifadelerin altını özenle çizdi:
“Kültürel mirasın korunmasında, yerel yönetimlerin önemli işlev ve sorumlulukları olduğu bilinmektedir. Taşınmaz kültür varlıklarımız, kent kimliğini oluşturan öğelerin başında gelir. Bu nedenle korunmaları, onarılmaları ve gerektiğinde çağdaş işlevlere tahsis edilerek kullanılmaları, kamu yararına olan bir işlemler dizisidir. Kültürel mirasın korunması ve değerlendirilmesinin istenen ve özlenen düzeyde gerçekleşmesi için, yerel yönetimlerin, kendilerine tanınan yetki ve kaynakları kullanacak kadrolara sahip olması gerekir. Tarihsel ve kültürel geçmişimizin kentlerdeki varlıklarına yönelik her türlü olumsuz eylemin zeminini sağlayan, tahrip ve yok edilmelerinin önünü açan, bu tarz kamusal değerlerimizin rantsal dönüşümünü hedefleyen yasal düzenlemeler kaldırılmalıdır. Bu değerlerin korunmasında, öncelikle toplumsal bilincin geliştirilmesi yönünde politikalar tesis edilmelidir. Kente dair ortak değerlere, kentsel tarihi dokuya ve çevreye yönelik zararlar, kente karşı suç olarak görülmeli ve gereği yapılmalıdır.”
-SUÇ!-
Yapılan açıklamanın son cümlesinde duralım mı? “Kente dair ortak değerlere, kentsel tarihi dokuya ve çevreye yönelik zararlar, kente karşı suç olarak görülmeli ve gereği yapılmalıdır” diyende! Tam da bu noktada, tescilli evlerin, bir zamanlar taş ve benzeri malzeme ile yapılmış yolları üzerine asfalt dökerek, eski evleri ve eski kent kimliğini ‘zift’ ile tanıştıran yerel idarecilere soralım! Hatta sadece onlara da sormayalım, ama kent turizmini yöneten en tepe noktası kurum olan Hatay Valiliği’ne de soralım! Sorarken de, ‘Eldeki adına haklı olarak -suç- ifadesini kullanan Hatay’ın Mimarları başlığında, -suçun temizlenmesi- ve -kent kimliğinin- kurtarılması adına bir şeyler yapar mıyız?’ diye de ekleyelim!
-VAKIF İŞHANI-
Antakya kent kimliğinde ilerleyen hassasiyetleri adına önemli tespitlerde bulunan Mimarlar Odası Hatay Şubesi’nin bir diğer önemli paylaşımı ise Vakıf İşhanı ve benzeri alanlar başlığında oldu. Söylenen mi?
“Hatay’ın, kent yaşamının sahnesi olarak kabul edilecek bir meydana sahip olmadığı, kentliyi bir araya getirecek ve kentin ortak kimliğini yansıtacak alana olan ihtiyacı düşünüldüğünde, son dönemde güncel olan Vakıf İş Hanı’nın yıkılması ile açığa çıkacak olan alanın kent meydanı olarak değerlendirilmesini, aynı şekilde, yeni stadyumun faaliyete girmesi ile beraber eski stadyum alanının da yapılaşma olmaksızın tamamının bir meydana dönüştürülmesini ısrarla istediğimizi yenilemek isteriz. Özellikle, kentin karakterine olumlu yansıyacak böylesine spesifik konular üzerinde yerel yönetimlerin de ısrarcı olmaları gerektiği umudunu taşıdığımızı da belirtmek isteriz.”
Bu umudu, ‘mevcut Başkanlar’ ne kadar taşıyor, soralım! Ama asıl olarak da, 1 Nisan itibariyle Antakya’nın yönetimine talip olacaklara… Çünkü bu kent daha fazla yorgunluğu taşıyamayacak durumda! -Tamer Yazar-