O enstrümanı kullanmak da hep sistem içi…
Ortada bir başörtüsü tartışması yürümezken, hatta defakto olarak zaten hakimler, polisler, askerler, öğretmenler, hemşireler, doktorlar rahatlıkla başörtülerini kullanabilirken böylesi bir tartışmanın gündeme taşınmasını, TELE1 ekranlarında Enver Aysever’in sunduğu ‘Ayrıntılar’ programında değerlendiren TİP Hatay Milletvekili Barış Atay, bir şeyin altını çizdi…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, kamuda başörtüsü takmayı yasal güvence altına alacaklarını açıkladığı kanun teklifi Meclis’e sunulurken, Ankara siyaseti de toplumun birçok kesimi de atılan bu adımı ve gerekliliğini tartışıyor.
Teklifin gerekçesinde, temel hak ve özgürlüklerin Anayasa tarafından güvence altına alındığı hatırlatılarak, “Demokratik, laik hukuk devletlerinde, bireylerin, sahip olduğu dini inanç ve kanaat hürriyeti hiçbir sınırlamaya tabi tutulamaz” denildi. Üç maddelik teklifin birinci maddesinde ise “Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz” ifadesi yer aldı.
-SİSTEMSEL!-
Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili, TELE1 ekranlarında Enver Aysever’in sunduğu ‘Ayrıntılar’ programında bu konuyu ele aldı, ‘muhafazakarlık’ tanımı üzerinden değerlendirmelerde bulundu. Muhafazakarlığın, bir enstrüman olarak kullanıldığını belirten Atay, “AKP’nin ve MHP’nin yarattığı gerici muhafazakarlaşma ya da gerici iktidar açısından değerlendirirsek, o enstrümanı kullanmak hep sistem içi ” tespitinde bulundu.
Atay’ın konuşmasından öne çıkanlar ara başlıklar halinde şöyle:
-KULLANILIYOR!-
Muhafazakarlığı, enstrüman olarak kullanıyor birçok kesim. Bunun tartışmaları da çok güncel olarak devam ediyor. AKP’nin ve MHP’nin yarattığı gerici muhafazakarlaşma ya da gerici iktidar açısından değerlendirirsek, o enstrümanı kullanmak hep sistem içi ve şu anki var olan iktidarın yerine yeni bir aktör değişimi olarak kullanılan enstrümanları olarak önümüze gelebilir. Sonuç itibariyle tartıştığımız şey, konjonktürel olarak ne kullanacağımız ya da niye kullanacağımız değil, neyin doğru neyin yanlış olduğu meselesi. TİP, bu konuda, laiklik savunucusu olarak özellikle, net bir noktada duruyor.
-AKP SONRASI!-
O yasanın getirilmesi meselesini açıkçası şöyle değerlendiriyorum… Nedenini çok sorguladım, ama Türkiye İşçi Partisi olarak şunu söylemek benim işim! Zaten siyasal İslamcı, gerici bir iktidar varken ve açıkçası ortada bir başörtüsü tartışması yürümezken, Hatta defakto olarak zaten hakimler, polisler, askerler, öğretmenler, hemşireler, doktorlar rahatlıkla başörtülerini kullanabilirken Böylesi bir tartışma, AKP sonrası iktidarı alma imkanı olacaksa, kendisini bir pozisyona sokmakla ilgili olabilir.
-REDDEDİYORUZ!–
Biz, böylesi konjonktürel ve pragmatist bir yaklaşımı kökten reddediyoruz. Bu ülkede, sonuç itibariyle insanların inancını yaşamasının, inançsızlığını da yaşamasının garantisi, laikliği savunmaktır. Bu kadar net. Bunun dışında herhangi bir tartışma konu dışıdır. Bunun üzerine uzun uzun tartışma, “millet ittifak ne yapıyor” meselesini irdelemeye açıkçası gerek yok. Çünkü TİP’in bugün söylediği, yarın seçimden sonra Meclis’te, Meclis’te yoksa da sokakta devam ederek, yine laikliği savunmak olacaktır.
Tamer Yazar