Muhalefet Partisi Vekillerine, bilhassa Cumhuriyet Halk Partisi ve İyi Parti için önemli bir eleştiri, geçtiğimiz aylarda basına yansıdı. Fakat bu konu kamuoyunda çok tartışılmadı. Önemli olduğu ve ders çıkarılması gerektiğini düşündüğümden, tekrar bu köşe yazısına konu olması gerektiği görüşündeyim.
2 Ağustos 2021 günü, basına, “Muhalefetin katılım oranı neden düşük?” başlıklı bir haber yansıdı (bu haber arama motoruna yazılarak okunabilir). Konu, yangınların hemen sonrasında Meclis’e taşınan ve yasalaşan, “Turizm Teşvik Kanunu ve bazı Kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun” paketi ile ilgiydi.
Yasalaşan tasarıda, “belediyeler by-pass edilmiş, Milli Parklar içerisinde konaklama tesisi kurma ve yat limanı tesisleri kurmak için Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yetki verilmesi, bu tesisleri kurulması için daha önceleri aranan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Raporu alınmasının kaldırılması” gibi bir başlık yer alıyordu. Yani son derece geniş yetkiler verilmekteydi. Yangınların hemen sonrasında böylesi geniş yetkilerin verilmesi, daha önceleri yanan bölgelere inşaatların yapılması da göz önüne alındığında, bu Kanun, kafalarda ciddi soru işaretleri ve huzursuzluklar yarattı.
Kritik Kanun Teklifleri Daha Sıkı Takip Edilmeli
Bu oylamaya, Meclis’ten 336 Milletvekili katılmış. 284 kabul, 50 ret ile de kabul edilip, teklif yasalaşmış. İYİ Parti’den yaklaşık 15 Vekil kabul oyu kullanmış.
Ret oylarının ve Muhalefet Partisi Vekillerinin neden böylesi kritik bir oylamada Meclis’te yer almadığı eleştirilmiştir.
Avukat, Uluslararası Şeffaflık Derneği Başkanı, değerli Hukukçu Oya Özarslan da bu durumu twitter hesabında eleştirmiş ve “Muhalefet ne işe yarar? İYİ Parti, Turizm Kanunu’na kabul oyu vermiş, diğerlerinin çoğu da oy vermeye gitmemiş. Tebrikler” açıklamasını paylaşmıştır.
Meclis çoğunluğu iktidar partisinde de olsa, muhalefet partisi Vekilleri, böylesi kritik bir oylamada, söylemleri ve savundukları değerler gereği Meclis’te yerlerini almalıdır. Bu konuyla ilgili iç değerlendirme mutlaka yapılmıştır. Fakat konu hassas olduğundan, tekrar gündeme alınması ve gerekli dersleri çıkarılması lazımdır.
Aksi halde, zaten zayıf olan siyaset kurumuna olan güven sıfırlanır.
Ayrıca Milletvekilleri, sadece saha toplantılarına, hızlı yapılan programlara ağırlık vermemeli. İçi dolu programlar tertiplenmeli, “dostlar alışverişte görsün” mantığı sonlandırılmalıdır.
ANTAKYA TRAFİĞİNİN HALİ NEDİR?
Bugün okulların açılmasıyla mı olsa gerek, Antakya trafiği, şehir merkezinde durma noktasına gelmiştir. Maalesef, uzun zamandır önemli bir sorun bu. Araç ve nüfus sayısı orantısız şekilde artmakta, fakat yollarımız 20 sene önceki durumda.
Bu başlık, siyasi bir eleştiri olarak algılanmamalı. Şehrimizin atanmışları ve seçilmişleri, merkez için Antakya-Defne-Hatay Büyükşehir Belediyesi-Hatay Valiliği başta olmak üzere, kurumlarımız bir araya gelmeli, el birliği ile bu soruna derman olacak çözüm önerilerini düşünmelidirler. Kısa vadeli atılan “tek yön vs” gibi uygulamalar maalesef yeterli olmuyor.
Benzer sorun, hafta sonu Belen’de de yaşanmakta. Antakya’dan İskenderun-Arsuz istikametine giden yurttaşlar, 5 dakikada geçilebilecek yolu 45 dakikada geçebiliyorlar.
Bu gibi durumlar, şehirde yaşayanların hayat kalitesini ciddi oranda düşüyor. İnsanları geriyor, strese sokuyor. Öncelikle gündem maddelerine bu 2 konu da alınmalı ve gereken adımlar atılmalıdır.
Tekrar altı özenle çizilmelidir ki, bu süreç, bir kurum-kuruluşun başarısı/başarısızlığı olarak görülmemeli, Hatay’ın ortak bir menfaati olarak değerlendirilmeli.
YORUMLAR