Ama ‘sorun’ Çok!
Bir haberin başlığı şu… “Hatay’daki St. Simon Manastırı, ziyaretçileri tarihi bir yolculuğa çıkartıyor!” Diğeri ise… “Doğu Akdeniz turizmin gözdesi!” İfadeler doğru! Tarihi bir yolculuk olduğu konusu en çok da, ama… O yolculuğun hikâyesi içine davet ettiklerimizi, nasıl bir tablonun içine hapsettiğimizi biraz netleştirelim mi? En çok da, son Müze açıklaması noktasında!
480 rakımlı tepedeyiz… Stilitler Tarikatı’nın adresinde… Hatay’ın, Defne ile Samandağ ilçeleri sınırında, Aknehir’de… 6. Yüzyılda kurulan Saint Simon Manastırı’nda…
Sahip olduğu eşsiz manzarası ve doğayla iç içe gezi rotasıyla, kentin inanç turizminin önemli destinasyonları arasında olması gerekirken, sorunları ve bitmeyen sıkıntıları ile sık sık gündem olan bu tarihi yere bizleri getiren şey ise bir açıklama!
Önce o açıklama gelsin…
Müzemiz restoratörlerince, vandallar tarafından duvarlara yazılan yazılar silinmekte ve temizlenmektedir. Manastırın giriş bölümüne demir parmaklıklı kapı yaptırılmış olup, manastırda görevli güvenlik görevlisi tarafından 08.00’da açılıp, akşam 19.00’da kapatılarak kilitlenmektedir. Manastırın sorumluluğumuz altında bulunan alanlarına, 19.00 ile 08.00 arasında kontrolsüz giriş engellenmiştir. Ayrıca manastır, mobese kamerası ile 24 saat izlenmektedir. Kamera sayesinde, hem manastır alanında vandallarca daha önceki yıllarda yapılan zararlar engellenmiş, kontrolsüz giriş önlenmiş, ayrıca güvenlik görevlilerimizin mesaiye geliş gidişleri de teminat altına alınmıştır.
St. Simon Manastırı ören yerinde düzenli olarak temizlik çalışması yapılabilmesi için Defne Belediyesi ile resmi koordinasyon kurulmuş olup, alanda düzenli aralıklarla temizlik çalışması yapılmaktadır.
–
Bu açıklama, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı https://turkishmuseums.com adresi üzerinden Hatay Müze Müdürlüğü’ne “Manastır” başlığında yönlendirilen eleştiriler nedeniyle yapıldı. Peki, bugüne kadar sıralanan onca sorun başlığında ilerleyen bizlerle paylaşılan bu son açıklama, Manastır’ın beklenen ve istenen ‘mutlu son’ hikayesi mi?
Şimdi, buna dair ilerleyelim ve Cumartesi günü gerçekleşen ziyaretimizde biriken kelimelere
-DEMİR KAPI!-
Manastır’dayız. 1500 yıllık hikâyenin 480 rakımlı tepesinde. Son gelen kurumsal açıklamanın, “demir parmaklıklı kapı” kısmında! Yapılalı 1 ay kadar olmuş. Kapı, gelenlere, ‘kontrol edilen ve korunan’ bir yere gelindiği mesajı veriyor. Kapıdan girer girmez, gelenleri, hemen soldaki bir tabela karşılıyor. Üzerinde, ‘Cafe – WC, Danışma’ yazan bir tabela! Ancak, alt alta sıralanan bu 3 şeyden sadece WC kısmı açık. Ancak gelenleri çok da temiz bir durumda karşılamıyor! Cafe mi? Henüz işler durumda değil. Zaten buna dair bir çalışma da yok! Danışma kısmı da aynı durumda. Yani buraya gelenler, ne mola alabilecekleri bir hizmet kısmı ile karşılanıyor, ne de merak ettiklerine dair broşür ya da başka bilgilendirici bir detaya ulaşabiliyor. Kurumsal ilgisizlik mi, başka bir şey mi?
-KAMERA-
Girişte sizi karşılayan ‘standart’ bir kamera sistemi dışında, profesyonel bir kamera uygulaması da Manastır’ın güvenliğini sağlama adına devreye alınmış, ama… Kent turizmi için oldukça değerli bu alanı koruma amaçlı yerleştirilen kamera sisteminden akan görüntüler, Manastır’ın girişinde
“Durum gerçekten de garip. Zaten, böylesi bir yer için sadece tek bir güvenlik görevlisinin olması çok daha garip. Düşünün ki, bu görevli kapıya mı bakacak, yoksa ara ara ‘içeride durum ne’ diye kontrole mi çıkacak? Kapıyı bırakması mümkün mü? Değil! Peki, içeride de arada görünmesi ve denetim yapması gerekmez mi? Gerekir! Tamam da, teknik anlamda bu mümkün mü? Yine değil!
Anlayacağı-nız, yaşananla-rın anlaşılır bir tarafı yok. Sanırım, İl Kültür ve Turizm Müdürlü-ğü’nün personel sıkıntısı, bu yaşananlara neden olan şey! Aslına bakarsanız, hep dendiği gibi… Madem burada böyle bir yere sahipsin, o zaman hakkını vereceksin! Buraya, hak ettiği hizmeti vereceksin! Aksi halde, ‘yapamıyorum’ de ve bir hal çaresine bakılsın, ki bu utanılası durum ha bire yazılmasın da, konuşulmasında, gelen ziyaretçilere böylesi görüntüler verilmesin de…”
Manastır’ın temizliği için, Defne Belediyesi ile resmi koordinasyon kurulduğuna ve alanda düzenli aralıklarla temizlik çalışması yapıldığına dair verilen bilgiye rağmen, ciddi bir kirlilik ve çöp durumu ne yazık ki devam ediyor. İfade edilene göre, Defne Belediyesi ekipleri, sadece çöp kutularını ve konteynerlerini boşaltmak için geliyor, ama genel temizlik (etrafa atılan çöpler) noktasındaki eksiklik hala sürüyor. Bu ise bahse konu kurumsal ‘koordinasyon’u sorgulatıyor!
-HAYALET BİNA-
Asıl sıkıntı ise, Manastır kalıntılarının hemen yanı başında, bir binadan kalan demir bir iskelet! Bir zamanlar, burada yapılan bir çalışma için kullanıldığı söylense de, pas içindeki demir iskeletin neden hala burada olduğunu soran bir ziyaretçi sürdürsün ve buna dair noktayı koysun…
“Manzara müthiş. Buranın, insanı sarhoş eden bir hikâyesi ve inanılmaz bir taş işçiliği var. Dantel gibi işlenmiş sütunlar gördük. Başka başka desende taşlar da. Ama hayal edemedim, burası neye benziyormuş mesela! Tek kat mı yoksa iki katlı mı? Kubbeler ya da sütunlar nasıl sıralanmış? Mozaik tabandan bahsediliyordu bir yerde… O nasılmış mesela! Belki, buraya gelirken, hemen girişteki bilgilendirme tabelasına ek olarak, bunla ilgili bir
Ama beni en çok rahatsız eden şey, arkada bulunan bir yapı. Sanırım depo gibi bir şeyden geriye kalan bir kısım. Böylesi bir yerde kamera kadrajına giren her detay çok önemli aslında. Ve bu kısım, burada olmamalıydı! Peki, ne zamandır burada?”
-TEMİZLEMİŞİZ!-
Hafta sonu ziyaretimizin en dikkati çeken kısımlarından biri, daha önce tespit ettiğimiz sprey boyalı alanların temizlenmiş (!) olması! Aslında, tarihi alanların temizlenmesi konusunda oldukça farklı teknikler ve teknoloji kullanılıyor. Ancak Saint Simon Manastırı’nda nasıl bir teknik kullanıldığını, Müze Müdürlüğü’ne sormak gerekiyor! Zira temizlik çalışması yapıldığı belli yerlerde ciddi yıpranmalar ve beyazlamalar oluşmuş. Bu ise kirlenen alanları temizlemeye çalışanların, daha büyük problemleri beraberinde getirmelerine neden olmuş. Özetle, “temizlemeye çalışmışız”, ama temizleyememişiz! Yazılar, hala belirgin! Hatta daha kötü bir durumda!
“İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü bünyesinde bu denli teknik bir temizliği gerçekleştirebilecek bir ekipman da, personel de yok. En azından şimdilik! Olmadığı için de, başka şehirlerden talep ediliyor. Bu ise zaman kaybı ve ciddi de bir maliyeti beraberinde getiriyor. Bunun yerine, bazen kendi çözümlerini üretenler de olmuyor değil. Belki bu da ona dair!
Sormak lazım bu tabloyu yaratanlara… Eğer, her şey kitabına uygun yapılsa, yani, teknik anlamda ‘olması gereken yol izlenmiş olsa’, sizlerin de işaret ettiği gibi, tarihi yapının temizlenen alanlarında bu ‘beyazlanma’ ve ‘yıpranma’ olur muydu? Bir kere, korumaya çalışırken, anlaşılan o ki, zarar vermişiz. Bu aslında suç! Tarihi alanı koruyamamak da, oluşan zarara sebebiyet vermek de!”
Sorunlar yumağının orta yerinde duran Manastır’ın en büyük özelliği, burada,Stilitler Tarikatı’nın yer alması ve insanların burada ayin yapması. Anlatılana göre, Stilitler Tarikatı’nın kurucusu Saint Simon Stilit, aynı manastırın bir benzeri olan yere gidiyor ve orada, adaşı yaşlı Simon’dan dini dersler alıyor. Gördüğü eğitimden sonra Antakya’ya dönen Simon,
-SÖZÜN ÖZÜ!-
Geleneksel konu başlığımızın sonuna geldik gelmesine de… Gelen ziyaretçileri, adeta tarihi bir yolculuğa çıkartan ve Doğu Akdeniz’in önemli inanç merkezlerinden biri sayılan Saint Simon Manastırı, ‘biraz özen’ demeye devam ediyor! O özeni de; personel sıkıntısından kirliliğe, “Danışma” eksikliğinden bakım sırasında yaratılan zararlara kadar bir çok başlıkta, ilgili ve sorumlu kurumlar için biriktiriyor.
Peki, söz almak isteyen var mı? -Tamer Yazar-