Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Orhan Tüleylioğlu

NAMLUNUN UCUNDAKİ GAZETECİLİK

Türkiye’de ilk basın şehidi olarak tarihe geçen Hasan Fehmi Bey, Serbesti gazetesinin yazı işleri müdürü ve başyazarıydı. Yazılarında İttihat ve Terakki yönetimini eleştirdiği için 9 Nisan 1909 günü Galata Köprüsü’nde vurularak öldürüldü.

Basınımızın verdiği bu ilk kayıptan sonra Sabahattin Ali, Abdi İpekçi, Ümit Kaftancıoğlu, Çetin Emeç, Turan Dursun, Musa Anter, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Ahmet Taner Kışlalı, Hrant Dink’in de aralarında olduğu 100’den fazla gazetecimiz karanlık odakların hedefi oldu.

Sabahattin Ali, 1947 yılında Aziz Nesin ile birlikte Markopaşa’yı çıkarmaya başlamıştı. Haftalık siyasi mizah gazetesi olarak sunulan ve dört sayfa olan gazete ulusal bağımsızlıktan yana, antiemperyalist çizgisiyle özgür düşüncenin ve demokrasinin evrensel ilkelerine işaret ediyordu. 2 Nisan 1948 günü Kırklareli’nin Üsküp nahiyesi Sazara köyünde öldürüldü.

Milliyet gazetesi Genel Yayın Müdürü, gazeteci yazar Abdi İpekçi, 1 Şubat 1979 akşamı otomobiliyle evine giderken uğradığı silahlı sonucu yaşamını yitirdi. 1961 yılından başlayarak yazdığı başyazılarında laikliği, düşünce özgürlüğünü, çoğulcu ve eşitlikçi bir demokratik düzeni savunan İpekçi, terörün önlenebilmesi için iktidarla muhalefetin el ele vermesi gerektiği görüşü üzerinde duruyordu.

Yazar ve TRT Kültür Yayınları Bölümü prodüktörlerinden Ümit Kaftancıoğlu 11 Nisan 1980 günü, kızı Pınar’ı Esentepe Ortaokulu’na götürmek ve oradan da görevine gitmek üzere arabasına bineceği sırada, yaylım ateşine tutuldu. Ümit Kaftancıoğlu, yürekli bir aydın, alçakgönüllü bir yazın eri, ülkemizde yetişen nadir değerlerdendi. Suçu, İnsanları, halkını sevmek, güzel bir dünya için yazmak, bunun için savaşmaktı…

Gazeteci-yazar Çetin Emeç, 7 Mart 1990 günü, saat 9.20’de, İstanbul Suadiye’deki evinden çıkıp arabasına bindiği sırada silahlı ve maskeli iki kişinin saldırısı sonucu öldürüldü.

Laiklik ve terör en çok duyarlı olduğu konulardı. Son bir ay, çek ve senet mafyası… Hayali ihracatçılar… PKK Ermeni terör örgütlerinin işbirlikleri gibi konular üzerinde durmuştu.

Yazdığı şeriat karşıtı ve İslam dini ile ilgili yazılarıyla tanınan Turan Dursun, 4 Eylül 1990 günü evinin yakınlarında uğradığı silahlı saldırıda öldürüldü. Turan Dursun, insan aklının pranga altına alınmasına karşı mücadele ediyordu. Aydınlanma olmadan özgürlüğün olamayacağını, eşit bir paylaşımın olamayacağını, çağdaş hukukun olmayacağını, insan haklarının olamayacağını anlatıyordu. Laiklik yoksa kulluk başlar, kulluktan sonra da biat başlar, teslimiyet başlar ve bunların olduğu yerde hiçbir hak olmaz, diyordu.

Halk arasında “Ape Musa” (Musa Amca) olarak anılan, gazeteci, yazar ve şair Musa Anter, 20 Eylül 1992 günü, Diyarbakır’da kimliği belirlenemeyen bir kişinin açtığı ateş sonucunda olay yerinde hayatını kaybetti. Hayatının her döneminde barış yanlısı olarak bilinen Musa Anter, felsefe eğitimini yarıda bırakıp, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirmesine rağmen hiç avukatlık yapmadı. Yayıncılığa atıldı. Yazılar, şiirler kaleme alıp konferanslar verdi.

Ülkemizde araştırmacı gazeteciliğin öncüsü Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 günü arabasına bindiği sırada tahrip gücü yüksek bombanın patlaması üzerine olay yerinde can verdi. Uğur Mumcu, öldürüldüğü güne kadar kamuoyundan saklanmaya çalışılan gerçekleri bütün belgeleriyle ortaya koyarak hepimizi düşündürmeye, aydınlatmaya ve uyarmaya çalıştı. Her çalışması karanlığa sıkılmış bir yumruk oldu. Ona göre, çağımızın en büyük suçu, haksızlıklara, adaletsizliklere çıkmayarak susmaktı. Bu bilinci paylaşmayan, paylaşmaktan korkan toplumlar, kendi çağının çok gerisinde kalmaya mahkûmdu.

Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe, 8 Ocak 1996 günü, Ümraniye E Tipi Cezaevi’nde meydana gelen olaylarda yaşamını yitirenlerin Alibeyköy’de yapılan cenaze törenine, “Mutlaka ben izlemeliyim arkadaşlar” diyerek gitti. Ancak, “Sarı Basın Kartı” olmadığı gerekçesiyle ilçeye sokulmadı. Haberi izlemekte “ısrarcı” davranınca da, gözaltına alındı ve yüzlerce insanla birlikte Eyüp Kapalı Spor Salonu’na götürüldü. Burada polislerin şiddetli cop darbeleriyle dövülerek öldürüldü.

Eski Kültür Bakanı, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi, aydınlanmanın savunucu ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999 günü sabah evinin önünde uğradığı bombalı suikast sonucu yaşamını yitirdi.

Agos gazetesinin kurucusu, yayın yönetmeni ve başyazarı Hrant Dink, 19 Ocak 2007 günü, gazetesinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayatını kaybetti. İstanbul’da Türkçe-Ermenice yayımlanan ilk gazete olan Agos, adını iki dilde ortak olan ve “sabanın toprakta açtığı, içine tohumun konulduğu ve bereketin fışkırdığı yer” deyişinden almıştı.

Ülkemizde muhalif basın, anayasamızda yer alan “Basın hürdür sansür edilemez” hükmüne karşın hep baskıyla karşı karşıya kaldı. Gerçeklerden korkanlar, aklın üstünlüğüne tahammül edemeyenler basın ve düşünce özgürlüğünü hiçe saydı. Öldürülen gazeteciler halkın sesi olan gazetecilerdi. Güçlünün değil, haklının yanında durmuşlardı. Cinayetlerin yargı süreçleri kesintiye uğradı, planlayıcıları ortaya çıkarılamadı, birçoğu faili meçhul kaldı. Gazetecilerle birlikte öldürülen halkın umutları, düşleri, geleceğiydi…

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER