NATO’nun mevcut güç yapısı incelendiğinde, üye ülkeler arasında savunma kapasitesi açısından önemli farklılıklar göze çarpıyor. Yapılan analizde savunma bütçeleri, aktif asker sayıları ve donanım kapasitesi gibi temel göstergeler dikkate alındı. Ordusu bulunmayan ya da çok sınırlı bir kapasiteyle faaliyet gösteren ülkeler listenin en alt sıralarında yer aldı. Bu durum, hem NATO’nun iç dengeleri hem de üye ülkelerin bölgesel güvenlik sorumlulukları açısından dikkat çekici bir tablo ortaya koyuyor.
Savunma Bütçesi ve Personel Sayısı Belirleyici Oldu
Uzmanlara göre listedeki ülkelerin ortak özelliği, savunma bütçelerinin görece düşük olması ve askeri personel sayılarının sınırlı kalması. Ayrıca, ağır silah kapasitesinin ve modern teknolojik donanımın yetersizliği de bu ülkelerin NATO içindeki pozisyonunu zayıflatıyor. Bu faktörler, ülkelerin ittifak içindeki caydırıcılık rolünü de kısıtlıyor.
NATO’nun En Zayıf 10 Ordusu
-
İzlanda – Daimi bir ordusu bulunmuyor. Savunma faaliyetleri ABD ve NATO iş birliği çerçevesinde yürütülüyor.
-
Karadağ – Küçük bir profesyonel ordu ve sınırlı bütçe.
-
Kuzey Makedonya – NATO’ya yeni katılan ülkelerden; bütçe ve personel kapasitesi düşük.
-
Lüksemburg – Küçük bir kara kuvveti, çoğunlukla NATO çerçevesinde görevli birliklerle temsil ediliyor.
-
Letonya – Daha çok NATO’nun “enhanced forward presence” desteğine dayalı bir savunma konsepti var.
-
Slovenya – Küçük, profesyonel bir ordu ve kısıtlı ağır silah kapasitesiyle öne çıkıyor.
-
Arnavutluk – Sınırlı bütçe ve modernizasyon ihtiyacı belirgin.
-
Litvanya – Coğrafi riskleri yüksek, ama savunma kapasitesi mütevazı.
-
Estonya – Hibrit tehditlere karşı NATO desteği önemli rol oynuyor.
-
Belçika – Büyük bir ekonomi olmasına rağmen, savunma harcamaları uzun yıllar düşük seviyede kaldı; bu durum ordunun büyüklüğünü ve modernizasyon hızını etkiliyor.
Analizin Ortaya Koyduğu Çerçeve
Bu liste, NATO’nun “en zayıf halkaları” olarak görülebilecek ülkelerin durumunu özetliyor. Aslında bu ülkeler, ittifakın kolektif güvenlik sistemine daha fazla dayanmak zorunda kalan üyeler olarak tanımlanabilir. Savunma bütçelerindeki artış planları ve NATO’nun doğu kanadındaki güçlendirilmiş varlıkları, bu dengesizliği azaltmaya yönelik atılan adımların başında geliyor.

