Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Ne bozulan ekonomi ne işsizlik…

Beka, Hain, Terörist, Bay, Zındık… “Siyaset, hep birilerini karalama ve

Beka, Hain, Terörist, Bay, Zındık…

“Siyaset, hep birilerini karalama ve tahkir etme üzerinden yürütüldü. Ama bir türlü adaylara ve projelerine sıra gelmedi” diyen, Saadet Partisi’nin Hatay’daki önemli ismi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, “Vatandaş da ne olup bittiğini anlayamadan seçime gidiyor” dedi ve ekledi…

Siyasetin 31 Mart virajına sadece 1 gün kaldı ve on milyonlarca seçmen, sandık başında kararlarını oylamaya hazırlanıyor. Adaylar ve siyasi partiler ise çıkacak sonucun heyecanında, propaganda sürecine son hızla devam ediyor. Yaşanan ‘seçim’ telaşına dair oldukça çarpıcı detaylar ve değerlendirmeler ekleyen isim ise Saadet Partisi’nin Hatay’daki önemli ismi Doç. Dr. Necmettin Çalışkan oldu.
-ANLAYAMADAN!-
Yerel seçim meydanlarının ‘genel seçim’ stresinde ilerleyen gündemini ele alan Çalışkan, “Beka, Hain, Terörist, Bay, Zındık…” kelimelerinin rüzgâra savrulduğu Türkiye tablosu için şunları söyledi:
“Başlık, son dönemde meydanlarda sıkça duyduğumuz kelimelerden oluşuyor. Bunlar, seçim propaganda sürecinin seviyesini gösteren ibareler. Çünkü kampanya boyunca, icraat yerine bu kavramları sıkça duyduk. Sadece katliam üzerinden, kan üzerinden siyaset, ezan üzerinden istismar, ‘falanca parti filanca partiyle işbirliği yaptı, bunlar hain, bunlarla seçimden sonra görüşeceğiz’ tehditleri, ithamları konuşuldu. Ülke ekonomisi, bozulan dış ilişkiler, işsizlik, adaletsizlikler, yolsuzluklar hiç konuşulmadı.
Olan, vaatlerde betonlaşmaya devam edileceğinin tekrarıydı. Üretime, kalkınmaya, teknoloji ve eğitime dönük bir laf edilmedi. Siyaset, hep birilerini karalama ve tahkir etme üzerinden yürütüldü. Ama bir türlü adaylara ve projelerine sıra gelmedi.
Sonuç, seçim kapıya dayandı. Vatandaş da ne olup bittiğini anlayamadan seçime gidiyor. Belki yapılmak istenen de buydu. Gererek, kutuplaştırarak, vatandaşın aslında ekonomi, dış politika, eğitim, şehirleşme ve göç gibi başarısızlıkları düşünmesine fırsat vermemekti.”
-BEKA!-
Gündeme iliştirilen en dikkati çeken kelime olan ‘beka’ üzerinden ilerleyen Çalışkan, şu tespiti yaptı:
“İktidar cenahı, meydanlarda en çok ‘beka’ sözcüğünü kullandı. Peki, kimin bekası derseniz; devletin mi? Vatanın mı? Hayır! Partinin ve tepesindekilerin iktidar bekasıydı. Yanında müteahhitlerin bekası, rantçıların bekası, makam sahiplerinin koltuk bekası… Listeyi uzatabilirsiniz.
Ülkeyi, sözüm ona terörün cirit attığı alana çeviren ve önlem alamayan, YPG’nin burnumuzun dibine kadar sokulmasını engelleyemeyen, illegal yapıların devletin tüm sistemine sızmasına göz yumanlar, beka sorunundan bahsediyor. Gülelim mi ağlayalım mı?”
-OSLO VE HABUR-
Değerlendirmesinde, “Doğru habere hasret kaldık” saptamasına yer veren Necmettin Çalışkan, şöyle devam etti:
“Bu öyle bir hal aldı ki, yalan-doğru ayrımını yapamaz hale geldik. Miting meydanlarında, medya organlarında ve özellikle sosyal medya platformlarında, koro halinde milletin gözünün içine baka baka yalan, iftira, hakaret, alay haddi hesabı olmayan şekilde kullanıldı. Ülkenin gerçekleri yalan ve iftira kılıfıyla örtüldü. ‘Cambaza bak cambaza’ derken, hiç kimse ihalelerdeki usulsüzlükleri, işçi alırken yapılan kayırmaları, haksızlıkları, hukuksuzlukları konuşamadı. Millet, meydanlarda hesap soramadı, ama sandıkta sorar… Hep öyle olmuştur.
Gün geçmiyor ki, yalan haberlerle zihnimiz ve ruh dünyamız kirlenmesin. Doğru habere hasret kaldık. Mesela, güya Saadet, HDP ile ittifak yapıyormuş. İnsafınız kurusun! Başka diyecek sözüm yok. Bu memlekette, Oslo ve Dolmabahçe görüşmelerini de mi Saadet yaptı? Hendekler kazılırken Saadet mi vardı iktidarda? Teröristleri Habur’dan selam durarak Saadet mi karşıladı?”
-İSTİSMAR-
Son dönemde gündeme taşınan bir diğer konu başlığının, ‘cami yapılır mı?’ soruları ile miting meydanlarına taşınan Ayasofya olduğunun altını çizen Çalışkan, şu eleştiriyi yaptı:
“Seçim istismarlarından Ayasofya Camisi de nasibini aldı. ‘Önce Sultanahmet’i doldurun’ dendi. Sonra müze statüsünden cami unvanına çevrilecekmiş, giriş ücretsiz olacakmış. Köprü gibi değil yani, gitmezseniz para ödemeyeceksiniz! Değişen sadece tabela olacak, ibadete yine kapalı. Kutsal mekânlar da bir ‘Oy’alama ve Oy devşirme aracına dönüştü. ‘Ezan ıslıklandı’ dendi. Islıklanmadığı, kötü bir tesadüf olduğu ortaya çıktı. Özür var mı? Yanıldık diyen var mı?”
-MUHALİF OYLAR-
Toplum içindeki bazı cemaatler, tarikatlar, vakıflar ve dernekler aracılığıyla siyasetin miting ve slogan karmaşası içine sokulan ‘zındıklık’ ifadesini de, yapılan suçlamalar noktasında sert bir şekilde eleştiren Doç. Dr. Necmettin Çalışkan, sözlerini şöyle noktaladı:
“Son günlerde, maalesef mütedeyyin kesimin bir şekilde saygı duyduğu, gönül bağı bulunduğu bazı cemaatler, tarikatlar, vakıflar ve dernekler, saygınlıklarını yitirme ve hatta günaha girme pahasına da olsa, var gücüyle uğraşıyor. Muhalefete oy verenleri zındıklıkla itham etmeleri son derece vahim. Allah adına hüküm verenin durumunu bizden iyi biliyor olmalılar. Bir Müslümanın küfür ehliyle eş tutulması veya ima ile de olsa kâfirlikle itham edilmesi son derece vahim bir yanlıştır.
Ama unuttukları bir şeyi, Müslümanlık görevi olarak hatırlatalım… ‘Herhangi bir kimse, din kardeşine, -Ey kâfir!- derse, bu tekfir sebebiyle ikisinden biri muhakkak küfre döner. Eğer o kimse dediği gibi ise ne ala. Aksi takdirde, sözü kendi aleyhine döner.- (Müslim, 1/319)… Özetle, siyasetin dili ‘hainlik’, İslami cemaatlerin dili ise ‘zındıklık’ oldu. Her ikisine de hiç yakışmıyor.” -Tamer Yazar-