Peki, ne kadar kaybettik?
Büyükşehir Belediyesi tarafından sürdürülen eski kent restorasyonları kapsamında, Kurtuluş Caddesi’ndeki HESOB binası yanındaki dar sokağın ortaya çıkan taş zemini, ‘Neydik, ne olduk? Peki, ne kadar kaybettik?’ sorularını gündeme taşıdı. Sahi, zararın neresinden dönüyoruz?
Antakya’dan, ‘eski Antakya’ çıkar mı? Peki, o ‘eski’ başlığında kalanlardan çıkacak hikaye, dün kadar tat verir mi? Kurtuluş Caddesi’ndeki HESOB binası yanındaki dar sokağın restorasyon ve düzenleme çalışmalarını izleyenlerin soruları, çalışmalarla ortaya çıkan taş zeminde birikiyor. Birikirken de, ‘Neydik, ne olduk?
Peki, ne kadar kaybettik?’ sorularını gündeme taşıyor.
Var olanı kurtarma çalışmalarını izleyenler mi?
J.C. >> Üzüldüğüm nokta… Bir taraftan, kocaman bütçelerle kurtarma çalışmaları yapıyor ve milyonlarca lira ile Antakya’yı hayata döndürmeye çabalıyoruz, ama diğer taraftan da, olmadık yerlerine beton döküyor, asfalt yollar inşa ediyoruz. Bunu da, 100 yıllık, 200 yıllık evlerin dibinde gerçekleştiriyoruz. Peki, hangisi gerçek biziz? Beton ve asfalt mı? O evlerin taş ve ahşap hikayesi mi? Buna birileri cevap verebilir mi? Bence cevap verebilirse de dürüst olsun kendisine. Çünkü bizlerin cevaba değil, dürüstçe yanlışları dile getirebileceklere ihtiyacımız var. Bu şeye benziyor… Hani grup terapilerinde, bir çember içinde oturanlardan biri ayağa kalkar ve sorununu dile getirmek için de, ‘Evet, ben bir alkoliğim’ der ya! Bu da ona dair… ‘Evet, ben, yanlış yaptım bu kente ve herkesten özür diliyorum’ desin. Çünkü bugün yapılanlara alkış tutarsak, geride biriken yanlışları unutmuş olacağız. Bence kurtarmak için, öncelikle temizlenmek gerekiyor. Aksi, yalan olacak, kendimizi kandırmak olacak.
H.Z. >> Benim söyleyeceklerim, bir iki kelime… Ben, yapılan her iyi şeye ‘umut’ ekiyorum, yeşersin diye. Yemyeşil, umut dolu bir kent olsun diye. ‘Eleştirmek kolay, ama omuzlamak zor’ diyorum. Yine de, bana sorduğunuz şeye katılıyorum. Güzel bir şeyleri kalıcı kılmak için, yanlışlardan arınmak gerekiyor. Yoksa, bir tarafta doğrular, diğer tarafta yanlışlarla iç içe yaşamaya devam edeceğiz. Açıkçası, ben bu ikilemde kalmış bir kentte yaşamak istemiyorum. Bir şeye karar verelim. Ne istiyoruz? Eğer cevabımız netse, ona göre davranıp, muhasebedeki açıklarımızı kapatalım, ki ardından da kara geçelim!
B.O. >> Betonu kırıyorsunuz, altından çıkan aynı… Asfaltı kaldırıyorsunuz, yine aynı… Belki biz eski Antakya’yı arıyoruz, ama emin olun, o bizden daha çok arıyor kendisini. Dili olsa da konuşsa demiş bir tanesi! Ne söylerdi acaba? Bizlere çok mu kızardı? O, bize ne kadar kızardı bilmiyorum, ama ben kendime çok kızıyorum. Çünkü bizlerin büyüdüğü Antakya ile çocuklarımızın şimdilerde büyüdüğü Antakya çok farklı. Kurtarmaya çalışıyoruz! Ama dilerim, sahne şovuna kurban gitmez yine, tüm o yapılanlar! Çünkü ‘ben yaptım’ deme uğruna bitiriyoruz birbirimizi!
-Tamer Yazar-