Noktalı Virgül

Bir hiçliği, kendi dünyasında tanımlamaya gerek var mı? Acısından ders çıkaramadığınız yapay kentler büyütmenin? Reklam panolarından taşan deneysel akıl oyunları… Gözlerimize kusulan sözcükler. Kısacık zaman diliminde, olmadık sesler bırakıp yok oluyor… “Bir şeylere açılmak, bir yerlere koşmak, dünyayı kavramak istiyorum. Dünyanın bize yaşatılandan, öğretilenden daha başka olduğunu seziyorum…”i Orada, az ötemizde duran şey neydi? En […]

Bir hiçliği, kendi dünyasında tanımlamaya gerek var mı?

Acısından ders çıkaramadığınız yapay kentler büyütmenin?

Reklam panolarından taşan deneysel akıl oyunları…

Gözlerimize kusulan sözcükler.

Kısacık zaman diliminde, olmadık sesler bırakıp yok oluyor…

“Bir şeylere açılmak, bir yerlere koşmak, dünyayı kavramak istiyorum. Dünyanın bize yaşatılandan, öğretilenden daha başka olduğunu seziyorum…”i

Orada, az ötemizde duran şey neydi?

En yakınımızda

Bizi algıya iliştiren şey…

Ne gidilecek bir yalnızlık kaldı, ne dönülecek bir bellek

Bazen bir adım atsanız yeni bir başlangıcı müjdeleyecekmiş gibi…

Bazen en yakınınız daha uzak durur size.

“İnsanın başkalarına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. Yazdıkları, okumak istedikleridir. Sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir.”ii

Hayat başladığı yerde mi hala?

Bizden beklenenler diyordun zamanı sonsuz bir girdaba dönüştürüyor.

Şöyle bir etrafına baksana; yalnızlaşan ve olduğu yerden kopamayan biri için, ilk bakışta göze çarpmayacak o kadar çok ayrıntı var ki,

Derinlerde gizlediği yalnızlığı çoğaltacak ayrıntılar mesela.

Hayata yeni yeni isimler koymanın bir manası yok.

Başka bir yalnızlığa, başka bir kuytuya sığınmanın zamanı da değil.

Tek sorun neyi tanımlayabildiğimizde…

Herkesin her şey olduğu bir çağ bu, daha kaç kez tekrarlamalı

Herkesin uzman, herkesin her şey olduğu bir çağ…

Hemen herkesin bir reçetesi, hemen herkesin bilgisi,

Kavramlar birbirine yaslanıyor sanki…

Yaşam bizi acıtarak tekrarlıyor…

Sabahattin Ali’nin yazdığı gibi, “Hayat böyle iki adım ileri bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi.”

Yoksulluk
Mevsimlik işçiler
Çocuk işçiliği
İşsizlik…

Kapıya vurulan zaman, duygularımızı yoklamak üzere gönderilmişti belki.

Engelleyemediğimiz bir sürü çakıl taşı…

Kimi zaman üzerine sonsuz bir ağırlık çökmüş

Ve zihnini şiddetli bir balyozla dövüyorlar gibi…

Ama sen umudumu yitiriyorum dedikçe, çağın yüreğinden parçalar kopuyor görmüyor musun?”

“Dinlediği masalların içine girip orada kalan, dışarı çıkamayan çocuklardan biriyim işte ben…”iii

Bir selvi ormanını gezdin mi hiç?

Adımlarını sayan suların çağıltısına kulak kabarttın mı?

Ağaçların ardına gizlenmiş anlamsız noktaları yakaladığın oldu mu?

Çünkü her şey o kadar berrak ki

Hayata katılmış sözcüklerin bir karşılığı olmalı.

İnsan solgun bir resme dönüşmeden o karşılığı bulmalı.

iÇocukluğun Soğuk Geceleri, Tezer Özlü
iiKalanlar, Tezer Özlü
iiiÖlü Kelebeklerin Dansı, Hüsnü Arkan

Exit mobile version