AÇKD Başkanı Selda Asker, Çernobil faciasının yıldönümünde, nükleer santral istemediklerini bir kez daha vurguladı
Antakya Çevre Koruma Derneği (AÇKD) Başkanı Selda Asker, Çernobil faciasının yıldönümünde yaptığı açıklamada, nükleer santral istemediklerini, çünkü nükleer santrallerin temiz ve güvenilir enerji kaynağı olmadığını vurguladı. 34 yıl önce, dünyanın nükleer enerjinin korkunç yüzüyle tanıştığını, Çernobil Nükleer Santrali dördüncü reaktörünün patlamasıyla ortaya çıkan radyasyonun, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından tam 200 kat daha etkili olduğunu söyleyen Selda Asker, patlamanın ilk anda bir kilometre yüksekliğe ulaştığını, ilk anda ortaya çıkan etkinin, iki metre kalınlığındaki betonu eritecek güçte olduğunu hatırlattı.
Torunlarımızı, dünyanın vazgeçtiği bir teknolojiye teslim ediyoruz…
Milyonların kaderini değiştiren, yüzyılın en büyük nükleer felaketlerinden biri olan Çernobil nükleer kazasından kaynaklanan radyoaktif serpintinin, kaza anında tam 160 bin km toprağı kirlettiğini belirten Selda Asker, “Yaklaşık 9 milyon kişi etkilendi ve 100 binin üzerinde insan öldü. Nükleer felaket, ilk anda santral çevresinde görevli 31 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olmuştu. Ancak etkisi bununla sınırlı kalmadı. Türkiye’nin de dahil olduğu yakın coğrafyada hastalık getirdi, ölüm getirdi.
Kazanın ardından iki gün içinde, Avrupa’daki radyasyon düzeyindeki çok ciddi artış tespit edildi. 28 Nisan 1986’da, radyoaktif bulutlar İskandinavya’ya ulaştı.
Dünyada yapılan araştırmalara göre; Yaklaşık 800 bin kişinin temizlik çalışmalarına katıldığı ve 25 bin temizlikçinin kazadan kısa bir süre sonra öldüğü biliniyor. Diğerleri hakkında hâlâ kesin bir bilgi yok. Binlerce masum çocuk, çeşitli deformasyonlarla dünyaya gözlerini açtı. Milyonlarca bebek, kanser hücreleriyle doğdu. Ülkemizde de, özellikle Karadeniz Bölgesinde, tiroid olmak üzere, her evde kanser vakası görülmeye başlandı. Karadeniz’de ölümün adı, kanser ve Çernobil oldu. 26 Nisan, Çernobil’in 34. yılı ve hala ölümün adı, Çernobil… Çernobil ve ardından Fukişima’da yaşananlar, Türkiye‘nin Akkuyu‘da kurmaya çalıştığı nükleer santral için çok önemli bir uyarı niteliği taşımaktadır.
Yaşanmakta olan nükleer santral kazaları, teknolojiden değil, insan hatasından ve Fukişima örneğinde yaşandığı gibi deprem ve tusinami gibi doğal felaketler sonucu oluşmaktadır. Bu nedenlerle daha iyi, daha ileri, daha az riskli teknoloji diye bir şey yoktur. Akkuyu’da temeli atılan nükleer santral civarında bebekler sakat doğacak, kanser ve lösemi hastalığı yayılacak. Tarım alanları yok edilecek. Santralin yapılacağı bölgeye 10 bin kişilik bir şehir kurulacak. Akkuyu’nun,
Olası bir patlama, yanma, sızıntı durumunda ne tür önlemler alınacak? Bilmiyoruz. Radyoaktif atıklar ne yapılacak, nerde depolanacak? Bilmiyoruz. Bizlerin, çocuklarımızın, torunlarımızın ve daha kim bilir kaç neslin yaşamını, sağlığını, soluduğu havayı, içtiği suyu, dalından koparıp yediği meyveyi dünyanın vazgeçtiği bir teknolojiye teslim ediyoruz” dedi.
Nükleer Santralden korkuyoruz…
4 Nisan 2020’de Çernobil nükleer faciasının yaşandığı bölgede çıkan orman yangınının söndürülememesi ve yangının nükleer atıkların depolandığı bölgeye yaklaşmasıyla yüreklerimizin bir kez daha ağzımıza geldiğini, yeni bir faciadan döndüğümüzü belirten Selda Asker, açıklamasının sonunda şunlara yer verdi: “Geçtiğimiz hafta yapılan açıklamada, yangın bölgesindeki radyasyonun normal seviyenin 16 kat üzerinde olduğu bildirildi. Her an yeni bir riskle karşı karşıyayız.Çernobil Kazasının yıldönümünde bir kez daha dile getiriyoruz.
NÜKLEER SANTRAL ISTEMIYORUZ : Çünkü nükleer santraller temiz, güvenilir enerji kaynağı değildir. Dünyada pek çok ülke bugün nükleer enerjiyi terk etmektedir. Nükleer santrallerin radyoaktif atıkları çözümsüzdür ve yalnızca bugünümüzü değil geleceğimizi de tehdit altında bırakacaktır.
NÜKLEER SANTRAL ISTEMIYORUZ : Çünkü nükleer santraller dışa bağımlı bir enerji politikasıdır. Ülkemiz yenilenebilir kaynaklar olan rüzgar, güneşten yana bu kadar şanslıyken nükleer enerji yanlıştır.
NÜKLEER SANTRAL ISTEMIYORUZ : Çünkü nükleer santraller ucuz bir enerji kaynağı değildir. Hem kurulum, hem üretim-işletim hem de güvenlik maliyetleri yüksektir.
Bütün bunları göz önüne aldığınızda;
BİZ NÜKLEER SANTRALDEN KORKUYORUZ…”
Mehmet ÖZGÜN