15-22 Ekim 1927…
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin büyük salonu, Cumhuriyet Halk Partisi İkinci Büyük Kurultayı…
Mustafa Kemal Paşa, yoğun ve yorucu bir çalışmanın ardından yazdığı Nutuk’u okuyacaktı…
Bir giriş konuşması yapar. Bu konuşmada, Nutuk’u neden yazdığını açıklar:
“Geleceğe yönelik önlemler hakkında, görüş alışverişinde bulunmadan önce, geçmişe ait olaylarla ilgili bilgi vermek ve yıllardan beri süren yönetimimiz ve uygulamalarımız konusunda ulusumuza hesabını vermek, görevim olmuştur. Olaylarla dolu dokuz yıllık bir dönemin tarihine değinecek açıklamam sürecektir.”
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’dan başlayarak, 1927’ye kadar geçen dokuz yıllık bir dönemin hesabını milletine verecekti…
***
15 Ekim 1927 Cumartesi günü, kürsüden Nutuk’u okumaya başlar…
Günde 6 saat okur. 6 günde, toplam 36 saat 33 dakikada Nutuk’un son cümlesini tamamlar…
Yabancılar, altı gün süren bu okumaya, ¨Six Day Speech¨ (Altı Günlük Konuşma) derler…
Nutuk’un sonuna geldiğinde, “Gençliğe Hitabe”yi okurken sesini yükseltir… Bu bölümde, sesi titremeye başlar…
Kongre salonunda bulunan Mehmet Asım Us ve Yusuf Akçura, Mustafa Kemal Paşa’nın “Gençliğe Hitabe”yi okurken, sesinin titrediğini ve gözyaşlarını tutamadığını söylerler…
Atatürk’ün en büyük eseri Cumhuriyettir… Ama yazdıkları kitaplar içinde, Nutuk muhteşem bir edebi eserdir…
Nutuk, Millî Mücadele’nin, Türk İstiklal Savaşı’nın, Türk Devrimi’nin belgelere dayanan bir öyküsüdür…
Dokuz yıl süren mücadelenin bir tarihçesidir…
Nutuk, Atatürk’ün önderlik ettiği devrimin en önemli belgesidir…
***
Mustafa Kemal Paşa, milletine hesap verirken Nutuk’ta ilk cümlesi:
“1919 yılı Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Genel vaziyet ve manzara…” diye başlar…
Son sayfada şu sözler yer alır:
“Efendiler, bu nutkumla, millî varlığı sona ermiş sayılan büyük bir milletin, istiklâlini nasıl kazandığını, ilim ve tekniğin en son esaslarına dayanan milli ve çağdaş bir devleti nasıl kurduğunu anlatmaya çalıştım.
Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen millî felâketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir.
Bu sonucu, Türk gençliğine emanet ediyorum.
Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, sonsuza kadar muhafaza ve müdafaa etmektir. Varlığının ve geleceğinin yegâne temeli budur…”
Gençliğe Hitabe’nin son paragrafı ise şöyledir:
“Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu durum ve koşullar içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”
***
Mustafa Kemal Paşa mutludur, gururludur…
Dünyanın en haklı, en meşru ve en kutsal savaşlarından biri olan Türk İstiklal Savaşı’nı, Çağdaşlaşma Mücadelesi’ni belgeleyerek gelecek nesillere bırakmıştır…
Atatürk, mutlu ve gururludur…
Çünkü, dokuz yıllık yolculuğun hesabını, belgeleriyle Türk milletine vermiştir…
Atatürk, mutludur, gururludur…
“En büyük eserim” dediği Cumhuriyet’i, Türk gençliğine armağan etmiştir…
“Gençlik” kavramı, Atatürk için ayrı bir önem taşır. Atatürk gençlerden sık sık söz ederken, yaş sınırı dışında düşünce olarak gençliği yani, düşüncede yeniliği ifade eder. O’nun şu sözü çok anlamlıdır:
“Genç fikirli demek, doğruyu gören ve anlayan gerçek fikirli demektir.”
***
Atatürk, Nutuk’u yazma amacını, “Amacım, devrimimizin incelenmesinde tarihe kolaylık sağlamaktır.” sözüyle açıklar. Mustafa Kemal Paşa, Millî Mücadele yolculuğunda karşılaşılan engelleri, işbirlikçileri, kararsızları belgelerle ortaya koyar ve ağır bir dille eleştirir…
“Tarihi yaşadığımız gibi yazdık, fakat geleceği Cumhuriyet’e inananlarla onu koruyanlara ve yaşatacaklara emanet etmek gerekir.”
Nutuk, gerçekte Mustafa Kemal Paşa’nın bir isyanıdır…
Nutuk, zorlu ve engellerle dolu yolculukta, liderin yalnız bırakılışının bir haykırışıdır. Şöyle anlatır:
“Milli Mücadele’ye beraber başlayan yolculardan bazıları, milli hayatın bugünkü cumhuriyete ve cumhuriyet kanunlarına kadar gelen gelişmelerinde, kendi fikir ve ruhlarının kavrama sınırları bittikçe bana karşı direnişe ve muhalefete geçmişlerdir.”
Mustafa Kemal, Nutuk’ta, hayaller peşinde koşan ve milleti felakete sürükleyen yöneticiler konusunda uyarır. Milli Siyaset’in tanımını yapar:
“Milli sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak, varlığımızı koruyarak, millet ve memleketin gerçek mutluluğuna ve yükselmesine çalışmak, milleti gereksiz emeller peşinde koşturmamak.”
Ve, Nutuk, “Türk hitabet sanatının erişilmesi en güç ve en güzel örneklerinden biridir.”
Atatürk’ün deyimiyle:
“Bu Nutuk, benim Türk milletime mirasımdır…”
***
M.Ö. 4’üncü yüzyılda yaşamış, ünlü Yunan filozofu Platon, “Krallar filozof olsa ve filozoflar kralların tahtına otursaydı” der.
Platon’un bu söylemi hiç gerçekleşmedi. Plato’nun bu dileği, 20’nci yüzyılda ilk kez bir liderde, Atatürk’te gerçekleşir. Bir dahi, bir düşünür, bir savaş ustası, ancak uluslararası barışa önem veren büyük bir devrimci…
“Savaşın ustası, barışın efendisi”, Mustafa Kemal Atatürk…
Kaynakça:
Naim Babüroğlu, Tarihin Kıskandığı Lider, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 2021.