Sanki tarih tekerrür ediyor gibi. Bir tarafta Amerika, öbür yanda Rusya. Bu iki süper güç namluları birbirine çevirmek suretiyle tetikte bekliyorlar.
Her an tetiğe basılacak, bombanın pimi çekilecek gibi bir izlenim yaratıyorlar. Belki şuan için namluların içerisinde mermi yok. Yani boş durumdalar. Ama patlatılmaya hazır mermilerde verilen silahların yanında beklemekte.
Bu durum bize yıllar öne yaşadığımız “soğuk savaş” günlerini hatırlatıyor.
O tarihlerde de dünya iki kampa bölünmüş idi. Bir tarafta ABD ve onu destekleyen, onun güdümünde olan devletler, diğer tarafta ise Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler birliği ve onu destekleyen ya da güdümünde olan devletler.
Şöyle bir geriye dönüp bakalım.
Uzun yıllar önce dünya kamplara ayrılmıştı. Demir perde gerisi devletler ile onların karşısında olanlar. Birde bunların dışında üçüncü dünya ülkeleri bulunmakta idi. Bu üçüncü dünya ülkeleri, iki kampa ayrılmış devletlerin dışında kalan, onların güdümüne girmeyen, bağımsızlıklarını olabildiğince koruyan devletler idi.
İşte dünya bu kamplaşma ile oluşan ayrışmanın yarattığı gerginlik içerisinde günlerini, aylarını, yıllarını geçirmekte idi. Ta ki Sovyet sosyalist Cumhuriyetler birliğinin dağılışına kadar. Bu dağılış aşamasında, adım adım demir perde gerisi devletlerinde ayaklanmalar meydana geldi. Mevcut iktidarın değişmesine yol açacak ayaklanmalar sonucu, demir perde deyimi son buldu. Bu devletlerin önemli bir bölümü de batı dünyası ile entegre oldu.
Sonunda Sovyet sosyalist Cumhuriyetler birliği dağıldı. Bu birlik içinde olan birçok devlet bağımsızlıklarını ilan ettiler. SSCB’den ayrıldıklarını bildirdiler. Böylece Rusya tek başına kaldı. Belli bir süre gücünü kaybetmiş olmanın etkisi altında sessiz bir tutum izledi. Bu dönem içerisinde kendisini toparlamaya, güçlenmeye çalıştı. Sonunda Rusya’da eskisine yakın bir güce kavuştuğunu hissettiği an, zaman içinde kendisinden ayrılan devletlerin önemli bir kısmı ile yeniden iş birliği yaptı. Onları kendi yanına çekmeye başladı.
İşte bunun sonucu olarakta , tekrar kutuplaşma dönemi başladı.
Bir yanda Amerika, diğer yanda Rusya.
Bu iki güç dünyanın çeşitli bölgelerinde kendilerine hâkimiyet alanları oluşturmaya başladılar. Bu doğrultuda zaman zaman çıkar çatışmaları da meydana geldi. Bazen bu çatışmalar üçüncü dünya savaşının çıkabileceği endişesini oluşturacak boyuta bile ulaştı. Ama sonunda ortak bir yol buldular, anlaştılar. Var olan çıkarları ,duruma göre eşit veya eşite yakın bir şekilde paylaşma yoluna gittiler.
Örneğin Ortadoğu’da bu çıkar çatışmaları belirgin bir şekilde kendini göstermiştir.
Önce Afganistan, sonra Irak, daha sonrada Suriye olayları. Bu üç ülkedeki gelişmeler bunun tipik birer örnekleri olarak gösterilebilir.
Amerika ve Rusya’yı yönetenler “öfkelerini kontrol edebildikleri,” sağlıklı düşünebildikleri ve kontrolsüz bir şekilde fitilin ateşlenmesi halinde dünyanın ne hale gelebileceğini görüp anladıklarında, gergin ortam yumuşamaya, olası tehlike azalmaya başlamaktadır.
Ama ne yazık ki; son günlerde her iki süper gücü yönetenlerin, zaman zaman “öfkelerini kontrol edemedikleri,” tehlikeli boyutlara ulaşacak olan tehditler savurmaya başladıkları gelişmelerden anlaşılmaktadır.
Bir yanda ABD başkanı Trump, öbür yanda Rusya devlet Başkanı Putin .
Her ikisinin de öfke kontrolü konusunda geçer not alamadıkları konuşmalarından, kararlarından, attıkları adımlardan, yaptıkları uygulamalardan anlaşılmaktadır.
Durum böyle gittiği takdirde, yıllar önce yaşanmış olan soğuk savaşın yeniden yaşama geçeceği ve bunun sonucu olarakta dünyanın yeni bir üçüncü dünya savaşı tehlikesi ile karşı karşıya kalacağı , uzakta olsa ufukta görülmeye başlanmıştır denilebilir.
Bu nedenle, herkesi “öfke kontrolü yapabilmeye” ve bu konuda gereken desteği almaya çağırıyoruz. Zira bir kez bardak taştığı ve fitil ateşlendiği takdirde, bunun dünyayı büyük bir felakete götürecek bir şekilde sonuçlanacağını görüyor ve böyle bir olasılığın meydana gelebileceğini hatırlamak bile istemiyoruz…
nabiinal@hotmail.com