Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mehmet Karasu

ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN SAYGINLIĞI 

24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutladık.

24 Kasım Öğretmenler Günü nasıl çıktı ortaya?

“24 Kasım Öğretmenler Günü, meslek dayanışmasını ve öğretmenliğin saygınlığını güçlendirmek amacıyla” Türkiye’de 1981 yılında ilan edildi.

Kenan Evren liderliğindeki faşist darbe yönetimi sırasında, 26 Şubat 1981’de Resmi Gazete’de yayımlanan Öğretmenler Günü Kutlama Yönetmeliği’nde, bu günün ilan edilmesinin amacı şöyle anlatılıyor:

“Öğretmenler arasında sevgi ve saygı bağlarım kuvvetlendirmek, Atatürk ilkelerine ve inkılâplarına bağlı, kaderde, kıvançta ve tasada ortak olup mesleğe ömür vererek emekli olmuş öğretmenlerin hizmetlerinin unutulmayacağı duygusunu vermek, ölümsüz Başöğretmen Büyük Atatürk’ü ve ebediyete göçmüş bulunan öğretmenleri anmak, mesleğe yeni giren genç öğretmenlerde mesleklerinin yüceliği bilincini uyandırmak, böylece meslek dayanışmasını ve öğretmenliğin saygınlığını güçlendirmektir.”

24 Kasım’ın Öğretmenler Günü olarak seçilme nedeni, 1928’de Mustafa Kemal Atatürk’ün başöğretmen sıfatını resmen aldığı günün yıldönümü olmasıdır.

Kararın 1981’de alınması ise bu yılın Atatürk’ün doğumunun 100. yılı olmasından kaynaklanıyor.

Bir ülkenin gelişmesinde eğitimin payı büyüktür. Eğitime yatırım yapan ülkeler her açıdan gelişmektedir. Eğitimi etkileyen birçok unsur vardır ama bunlardan en önemli olanı öğretmendir. Çünkü eğitimi etkileyen diğer unsurlar öğretmen olmadan bir anlam ifade etmez.

Doktoru, bilim adamını, siyasetçiyi, mimarı, işçiyi, memuru yetiştiren

öğretmendir.

Bilinen öyküdür: Yıldırım Hünkâr, öğretmeninden yakınan, ona yeterince saygı göstermeyen oğlu Emir Süleyman’a bir ders vermek ister. Öğretmene gerekeni duyurduktan sonra, bir gün dersliğe girip çıkışır:

“Bre muallim, ben sana oğlumu okumağa verdim. Sen niçin bunu kul ile beraber tutarsın, değneklersin?..”

Öğretmen, tüm ciddiliğiyle değneğini kapıp, Yıldırım’ın üzerine yürür, onu dışarı atar.

Padişah o akşam oğluna:

“Ey oğul! Hocan ne yavuz kişi imiş…” diye başlayarak, öğretmenlerin padişahları da yetiştiren kişiler olduklarını, ona göre sevgi, saygı görmeleri gerektiğini anlatmış olur.”

Gerçekten, öğretmen; insanları eğitmeyi ve öğretmeyi meslek edinen, eğitim kurumlarında çocuk ve gençlerin eğitim, öğretimlerine yön veren ve onları yaşama hazırlayan kimsedir.

Pek çok ünlü kişinin öğretmenlerinden etkilendiği bir gerçektir. Mustafa Kemal, Samsun’da yaptığı bir konuşmada ilhamını büyük ölçüde öğretmenlerinden aldığını vurgulamıştır.

23 Nisan 1920’de açılan TBMM’de 337 milletvekilinin 30’u öğretmendir.

M. Kemal’e göre hükümetin en önemli görevi eğitim işleridir. “Cumhur reisi olmasaydım Maarif Vekili olmak isterdim” sözü, bu özlemin ifadesidir.

“Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zafer elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla sağlanabilir.” sözü de hem asker hem eğitimci olan Atatürk’ün eğitime ne denli önem verdiğini gösterir.

Bir ulusun çağdaş ülkeler düzeyine erişebilmesi; eğitim ve öğretimin bilimsel yöntemlerle yürütülmesi ile mümkün olabilir.

Eğitim sorunlarını çözen uluslar; kültür, sanat, bilim, teknoloji… alanında da kalkınmış ve ilerlemiştir. Eğitime gereken önemi göstermeyen uluslar, başka ulusların kölesi olmaya mahkumdurlar. Kalkınmanın temel şartı eğitim ve öğretimdir.

Kurtuluş Savaşı’nı kazandıktan sonra, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti kuran Atatürk, askeri ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda birçok yeniliği başlatmıştır. Bu yeniliklerden biri de, 1 Kasım 1928 tarihinde çıkarılan 1353 sayılı kanunla, Arap alfabesi yerine Latin alfabesinin kabulü olmuştur.

Bu tarihten itibaren yeni harflerin öğrenilmesi ve okur yazar sayısının artırılması konusunda büyük bir seferberlik başlatılmıştır.

24 Kasım 1928 tarihinde açılan Millet Mekteplerinde, yaşlı, genç, çocuk, kadın… herkese yeni harflerle okuma yazma öğretilmiştir.

İşte, Millet Mektepleri’nin açılışı ve Atatürk’ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü, 1981 yılından beri Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır. Fakat 12 Eylül yönetiminin öğretmen toplumuna dayattığı bu gün, ilk yıldan beri, heyecandan yoksun bir gün olma özelliğini korumakta, “öğretmenin hizaya getirilme günü” olarak gösterilmektedir.

24 Kasım, şüphesiz devrim tarihimizin önemli sayfalarından biridir. Yüzyılların Arap abecesinin atılıp yerine Latin esasına dayalı yeni Türk abecesinin alınmasının başlangıcının böyle bir güne kapı aralaması, büyük önem taşımaktadır.

ILO/UNESCO ortak çalışmasıyla, farklı ülkelerde de olsalar öğretmenlerin ortak sorunları bulunduğu olgusundan hareketle, “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi” ortak belgesi 1966 yılında 5 Ekim günü oy birliğiyle kabul edilmiştir.

O günden beri zaten 5 Ekim Dünya Öğretmenler günü olarak kutlanmaktadır.

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün çeşitli etkinliklerle kutlandığı bu süreçte “öğretmenler hamasi nutuklar duymak değil, karınlarını doyurmak istiyor.” Eğitim Sen, 24 Kasım’ı öğretmenlerin yoksullaşma sürecinde önemli bir basamak olarak değerlendirmektedir. 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü “kutlanan” bir gün olarak değil, sorunlarımızın ve istemlerimizin güncelleştiği bir gün olarak algılıyor.

“Ne zaman seni ansam mavi bir gül olur gökyüzü”

Tüm eğitim ordusuna saygıyla

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

SON HABERLER