Okuma Haritası IV

Gölgeler şiir okur mu? Gölgeler… Yalnızlığın da bir bilinci var. Her şeyin naylona döndüğü bir geçeklikte, sıklaşan adımların ritmine kulak vermek gibi… Stefan Zweig, Olağanüstü Bir Gece adlı yapıtında birey olana seslenir; “Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları […]

Gölgeler şiir okur mu?
Gölgeler…
Yalnızlığın da bir bilinci var.

Her şeyin naylona döndüğü bir geçeklikte, sıklaşan adımların ritmine kulak vermek gibi…

Stefan Zweig, Olağanüstü Bir Gece adlı yapıtında birey olana seslenir; “Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar…”

Doğanın ve canlılığın hızla tüketildiği bir çağ…

Sözcüklerin toparlayıcı yönüne her zamankinden daha çok ihtiyaç var…

Sanal ortamın yapaylığını ıskalamak gibi bir seçicilik gerek…

Kaldırım taşlarına sinen adımları, bir ağacın hışırtısını, omuzunuza dokunan bir sesi…

Paulo Coelho’nun, Portobello Cadısı adlı eserine bakalım; “Dışadönük kişilerin içedönük kişilerden daha mutsuz oldukları, bunu gidermek için de sürekli olarak ne kadar mutlu, hayatla ne kadar barışık olduklarını kendilerine kanıtlamaya çalıştıkları söylenir…”

Bugün hangi çocuğun çığlığıyla irkileceğiz?
Hangi kadının çığlığı?
Bugün neye şaşıracağız?
Kimin ağzıyla bağıracağız?
Bireyin üstünde işleyen bir karmaşa…
Trafikte…
Tribünde…
Evde…
İşyerinde…

“Gün olur yorulurum ayaklarımdan, tırnaklarımdan, saçlarımdan, gölgemden.
Gün olur, yorulurum insan olmaktan…” diye yazmış Pablo Neruda

Aslında karamsar düşüncelerden sıyrılma öyküsü bu…

Doğayı her canlısıyla anlamak

Düşündükçe içimizi soğutan, nefes aldıran bir sorgulama azmi…

Bireysel bir harmoni, düşselden çıkış girdabı…

Gabriel Garcia Marquez’in, Kolera Günlerinde Aşk adlı eserinde yazdığı gibi; “İnsanlar bir kere doğmazlar. Bu iş annelerinin onları doğurduğu gün bitmez. Fakat hayat yeniden ve yeniden onları kendilerini doğurmaya mecbur eder…”

Gözlerimize kusulan algoritmik sözcükler…

Ağdalı cümlelerle süslenmiş reklam panoları…

Yaşamak, kendine ait olabilme meselesi biraz da…

Bir ucunda emek, bir ucunda duyarlılık…

Ama çokça umut barındırması gereken bir yolculuk…
Ve Erich Fromm’un İnsan Olmak Üzerine adlı eserinden; “Modern insan bir birey olmayı umut etmiştir; gerçekte ise oraya buraya çarpıp duran kaygılı bir atom olup çıkmıştır. Sorulması gereken, doğrultumuzu anlamak ve değiştirmek için ne kadar zamanımızın kaldığıdır…”

Aslında karamsar düşüncelerden sıyrılma öyküsü bu…

Doğayı her canlısıyla anlamak

Düşündükçe içimizi soğutan, nefes aldıran bir sorgulama azmi…

Bireysel bir harmoni, düşselden çıkış girdabı…

Exit mobile version