Okurken ağlayabilirsiniz!

Servis parası yok, okula gidemiyor! Evin elektriği kesik, ders çalışamıyor! Karnı aç çünkü evlerinde yemek yok! Antakya Toplum Gönüllüleri Derneği Başkanı Ali Nurlu’nun hayır işlerindeki ünü, il ve Türkiye sınırlarını aştı. Öyle ki, dünyanın çeşitli ülkelerinden kendisi aracılığı ile ihtiyaç sahiplerine ulaştırılan yardımlar ve destekler, bugüne kadar onlarca, yüzlerce kişinin umudu oldu. Toplum Gönüllüleri Derneği […]

Servis parası yok, okula gidemiyor! Evin elektriği kesik, ders çalışamıyor! Karnı aç çünkü evlerinde yemek yok!

Antakya Toplum Gönüllüleri Derneği Başkanı Ali Nurlu’nun hayır işlerindeki ünü, il ve Türkiye sınırlarını aştı. Öyle ki, dünyanın çeşitli ülkelerinden kendisi aracılığı ile ihtiyaç sahiplerine ulaştırılan yardımlar ve destekler, bugüne kadar onlarca, yüzlerce kişinin umudu oldu.
Toplum Gönüllüleri Derneği Başkanı Ali Nurlu, kurduğu ekiple bugüne kadar yüzlere değil, binlerce kişiye çeşitli şekillerde eğitim, sağlık, gıda ve giyim başta olmak üzere, değişik yardımlarda bulundu. Kimilerine küçük butik evler yaptırırken, onlarca kişinin barınma sorununu çözdü.
İhtiyaç sahibi ailelerden birinin 4 minik kızı var. Baba, hamal ve ağır hasta. Çalışamıyor! Anne, müzmin hasta ve tedavi için belli aralıklarla Adana veya büyük şehirlere gitmek zorunda. Çocuklar ise küçük yaşta.
4 kız kardeşin en büyüğü olan Eva, geçtiğimiz hafta sonunda Toplum Gönüllüleri Derneği Başkanı Ali Nurlu’ya bir mektup gönderdi. Okurken duygulandıran, duygulandırırken de kimilerini ağlatan bir mektup.
İşte o mektup ve Eva’nın yazdıkları…
“Merhaba Ali Abi. Ben Eva. Abi, seni çok seviyorum. Anneme diyorum, ‘beni ali abime götür’, ama getiremiyor. Çünkü oraya gelecek paramız yok. Ali Abi, biliyor musunuz, ben artık servisle okula gidemiyorum. Çünkü servis ücretini ödeyemedik. Annem de rahatsız diye götüremiyor. Okula giderken çok korkuyorum. Yolda biri beni kaçırır, bana bir şeyler yapar diye… Ne olur Ali Abi, yardımcı olur musunuz? Elektriğimizi yatıramadık. 3 aydır kesik. Ben de karanlıktan çok korkuyorum. Derslerimizi yapamıyoruz. Bu arada biliyorsun, ben çok çalışkanım sınıfımda.
Sabah olunca seviniyorum. Aydınlık oluyor diye… Ama bu sefer de kahvaltılık yok diye üzülüyorum. Evimizde sadece çökelek, bir de zeytin var Abi. Ama ben kurabiye istiyorum. Çünkü zeytinle doymuyorum. Ama bir şey de diyemiyorum. Biliyorum, olsa annem en iyisini alır bize, ama yok! Arkadaşlarım okula çok farklı şeyler getiriyorlar. Ben sadece onları izliyorum ve kendi kendime yutkunuyorum. Onların önünde başım eğik kalıyor. Keşke okuldan sonra iş bulsam da çalışsam. Üç ablama da okul harçlığı versem. Sevinseler, mahçup olmasınlar arkadaşlarının önünde. Çünkü biz okula harçlık bile götüremiyoruz. Çünkü yok!
Annem engelli, biliyorsun. Ayda dört yüz lira maaş alıyor. Ama biliyorsun Ali Abi, bu para hiç yetmez. Faturaları bile ödemez. Sen olmasan biz mahvolmuştuk. Babam ağır hasta. Eskiden hamallık yapardı. Şimdi pek çalışamıyor. Zaten hiç iş bulamıyor. Ablamın rahatsızlığı var. Mersin’e götürüyorlar hep. Ona korkuyoruz, bir şey olur diye. Hep, herkes uyurken ben kalkıyorum, dua ediyorum ablam için. Onun hastalığı için…
Annem çok üzülüyor. Akşamları sessizce ağladığını bile duyuyorum. Biz yattıktan sonra, annem engelli olmasına rağmen, çöplerden gidip teneke topluyor, ekmek alabilmek için. Bazen de çöplerde bayat ekmek buluyor. Onu önce yıkıyor annem, sonra ısıtıp yediriyor, bize aç kalmayalım diye.
Dün akşam annem söylenerek geldi. Telefonunu kaybetmiş. ‘Şimdi çocuklara bir şey olsa ben nasıl birine haber veririm, nasıl polisi ararım, nasıl ambulans çağırırım’ diye konuşuyordu kendi kendine. Ali Abi, bir de bana bir telefon alırsan, anneme süpriz yapayım. Sadece alo desin, yeterli Abi. Seni çok seviyorum. Allah sana uzun ömürler versin Ali Abi. Ne olur bize yardımcı ol. Ben ailemi çok seviyorum.” -Cemil Yıldız-

Exit mobile version