Kimyasal’a Hazır Mıyız?
Hatay sınırına oldukça yakın bir noktada bulunan ve bu nedenle TSK’nın yoğun askeri önlemler almaya devam ettiği İdlib’e yönelik olası bir askeri saldırının milyonlarca sivilin hayatını riske atarak yeni bir insani faciaya yol açacağı uyarısında bulunanların sayısı artarken, sürecin ‘kimyasal silah’ kısmında duranlar ise tek bir şey soruyor!
Türk Kızılay’ı, İdlib’de yaşanabilecek olası bir çatışma ortamı ve askeri operasyon sonrasında oluşabilecek kitlesel göçler için, gerek Suriye’nin kuzeyinde ve gerekse Türkiye sınırları içinde tedbir almaya devam ediyor. Türk Silahlı Kuvvetleri ise sürecin güvenliği adına, Hatay ve Kilis illerinin Suriye ile buluştuğu hat üzerinde önlemlerini sıkılaştırıyor. Peki, İdlib’te en kötü senaryo nedir? ABD Yönetimi’nden kamuoyuna yansıyan olası bir ‘kimyasal saldırı’ riski, bahse konu en kötü senaryo mu? Yoksa daha fazlası da var mı?
-MİLYONLAR!-
İdlib için konuşurken, yaklaşık 2.5 milyonluk bir kalabalıktan bahsediyoruz. Bu konuda yapılan bilgilendirmeye göre, kentteki insanların çok büyük bir kısmı, Suriye’nin içerisindeki farklı şehirlerden gelenler! Hama’dan, Humus’tan, Halep’ten ve Dera’dan… Sadece İdlib’in içerisinde, 400 civarındaki derme çatma kampta 7 bin civarında insanın yaşadığı da ulaşılan bilgiler arasında.
İdlib’te, sayıları on binlerle ifade edilen silahlı (radikal gruplar) kişi sayısının ötesinde, mevcut sivillerin varlığının ötelenmemesi gerektiğine işaret eden isimlerden biri, Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura oldu. Mistura, son açıklamasında, “İdliblilerle tanışmanızı dilerim. Bugün bile birçoğu ile tanıştım. Onlar kadın, erkek, öğretmen, sağlık çalışanı, mühendis, çocuklar. Yani sadece siviller. Bir bilinmezin içinde sıkışıp kaldılar. Hepimiz biliyoruz ki El Nursa BM’nin terörist listesinde yer alan bir terör örgütü ancak orada bulunan diğerleri terörist değil ve İdlib savaşının bedelini onlar ödememeli” derken, gözler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Cuma günü İdlib için yapacağı oturuma çevrildi. Zira Suriye Ordusu’nun Rusya’nın desteğiyle silahlı muhaliflerin elindeki son vilayet olan İdlib’i ele geçirmeye yönelik kapsamlı bir harekata hazırlandığı biliniyor. Rusya ise bölgeye yönelik 22 gündür ara verdiği hava bombardımanına önceki gün itibariyle tekrar başladı.
-RÜZGAR KURTARDI!-
Yaşananları sınır noktasından takip eden Hatay ise ‘durumun daha ne kadar kötüleşebileceği’ konusunda henüz net bir tablonun oluşmaması nedeniyle tedirgin. Bu tedirginliğin en büyük sebebi ise 2017’de İdlib merkezli yaşanan kimyasal içerikli bir saldırının ardından gelen bir açıklama!
İdlib’in Han Şeyhun beldesinde 2017 senesinde düzenlenen kimyasal saldırının etkileri konusunda konuşan isim Türk Kızılayı Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık olmuş ve şu çarpıcı ifadeleri kullanmıştı:
“Meteorolojik hava hareketlerini incelettirdim. Han Şeyhun’dan çıkan kimyasallar Hatay’ın güneyini yalayarak Antalya tarafına doğru geçiyor. Düşük yoğunluklu bir şey. Çok hava, oksijen girdiği zaman etkisi azalıyor, ama buralara yapılan kimyasal saldırılar aslında bizi de etkiliyor. O hava olayı, mesela batıya doğru değil de kuzeye doğru esseydi, İdlib vurulduğunda doğrudan Hatay’a gelecekti.”
Kınık’ın ‘tedbirler’ başlığında o dönem paylaştığı bilgi ise şöyle:
“Sınırın ötesinde, AFAD’ın ‘Kimyasal, Biyolojik, Radyoaktif ve Nükleer (KBRN)’ silahlara karşı müdahale istasyonları her an havayı kontrol ediyor. Bunlar 95-96’dan beri vardı, sonra sayıları artırıldı. Dedektörler bize yönelik bir saldırıyı tespit ettiği anda riskin boyutuna göre hemen o bölge tahliye edilir. Bulaşma durumu varsa da hastanelerde buna dönük müdahale planlarımız hazır durumda.”
-PEKİ ESMEZSE!-
Türk Kızılayı Genel Başkanı Dr. Kerem Kınık tarafından 2017 tarihli açıklamanın 2018’inde duran bizler şunu soralım mı? Benzer bir tehlikenin riskinde duran Hatay coğrafyasında, böylesi bir riskin olası etkileri için herhangi bir hazırlık var mı? Yoksa olası bir hazırlık için ‘risk’ yeterince büyük değil mi? Cevaplar önemli! Zira rüzgârın ‘olası bir tekrarda’ yine doğru yönden esmesini beklemek pek de doğru bir tercih olmayacak. -Tamer Yazar-