Ömer Balıbey’in 41 Yıllık Özlemi

“Karşımda, 70’li yılların en ağır bedelini ödemiş 15-18 yaşlarındaki o siyah saçlı bıçkın gençler gitmiş, yerine saçları ağarmış ve dökülmüş, yıllarının büyük bir kısmını zindanlarda, işkence görerek geçirmiş, yiğit duruşlu, Yusuf yüzlü, 60 yaşına yaklaşmış öğrencilerim vardı.” 1979’lu yıllarda Hatay’a gelerek, Antakya Kurtuluş Lisesi’nde öğretmenliğe başlayan, daha sonra Antakya Atatürk Ortaokulu Müdürlüğü ardından Hatay İl […]

“Karşımda, 70’li yılların en ağır bedelini ödemiş 15-18 yaşlarındaki o siyah saçlı bıçkın gençler gitmiş, yerine saçları ağarmış ve dökülmüş, yıllarının büyük bir kısmını zindanlarda, işkence görerek geçirmiş, yiğit duruşlu, Yusuf yüzlü, 60 yaşına yaklaşmış öğrencilerim vardı.”

1979’lu yıllarda Hatay’a gelerek, Antakya Kurtuluş Lisesi’nde öğretmenliğe başlayan, daha sonra Antakya Atatürk Ortaokulu Müdürlüğü ardından Hatay İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevinde bulunan Ömer Balıbey, Hatay dışında çok önemli görevlerde geçen yaklaşık 20 yılın sonrasında, memleketi Adana’ya davet üzerine geldi. Geçtiğimiz hafta sonunda Adana’ya gelen Ömer Balıbey, dolu dolu bir 3 gün geçirdi, geçmişin anıları tazelendi, kimi zaman duygulandı, gözleri doldu. Yozgat ve İstanbul Milli Eğitim Müdürlükleri görevinde bulunduktan sonra Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesinde Öğretmen Yetiştirme Genel Müdürü de olan Ömer Balıbey, emekliliğini geçirdiği İstanbul’dan, geçtiğimiz hafta sonunda davetli olarak geldiği Adana’da, dolu dolu anılarla yaşadığı eski döneme yolculuk yaptı. Balıbey, eskileri hatırlatan ziyaretine ilişkin şunları anlattı: “Adana Ticaret Lisesi’nde 1974 yılında göreve başlamış ve 1979 yılına kadar görevimi büyük bir heyecan ve meslek aşkıyla yapmıştım. Antakya’ya çıkan zorunlu tayinim nedeniyle, çok sevdiğim öğretmenlik mesleğime Antakya’da devam etmiştim.

Mezun öğrencilerimizin davetini kırmayarak, Cumhuriyet Bayramı’nı fırsat bilip, 28 Ekim ile 1 Kasım tarihleri arasında düzenlenen buluşmaya katıldım. Hem çok duygulandım, hem de 41 yıllık hasretimizi giderdik. Karşımda, 70’li yılların en ağır bedelini ödemiş 15-18 yaşlarındaki o siyah saçlı bıçkın gençler gitmiş, yerine saçları ağarmış ve dökülmüş, yıllarının büyük bir kısmını zindanlarda, işkence görerek geçirmiş, yiğit duruşlu, Yusuf yüzlü, 60 yaşına yaklaşmış öğrencilerim vardı.
Adana, maalesef o yıllarda çok büyük sıkıntılar yaşamıştı. Bu çocuklar, o dönemlerde, ceplerinde yiyecek bir kuruş parası olmadan, kör bir kurşundan ve kurulan pusudan korkmadan okula geliyorlardı.
Buluşma gününde herkes kendini tanıtırken, birbirlerini isimlerinden hatırladılar. 40 yılık gerçek hikayelerini paylaştılar. İsmini vermeyeceğim bir öğrencim, ‘Vatan hasreti çektim. 30 yılı aşkın yurduma gelemedim. Babamın ölümünü bile yedi yıl sonra öğrendim’ deyince, o an hepimiz gözyaşlarımızı tutamadık. Çünkü anlatılanların hepsi, birbirine yakın yaşanmış hikayelerdi.
Hepsi evlenmiş torun sahibi olmuşlardı. Ama hiç biri zengin olamamıştı. Çünkü hayata 10-15 yıl geriden ve sakıncalı başlamışlardı. Onlara, ‘Sizler, 70’li yılların öğrencileri, ama 80’li yılların kaybolan, fedakar gençlerisiniz’ dedim.
Belki çok paranız yok, bir kısmınızın arabası da yok, ama anlatacağınız, çocuklarınıza miras bırakacağınız müthiş bir hikayeniz var. Anlatacak hikayesi olmayanlar, şairin dediği gibi, ‘Bırak beni haykırayım. Susarsam sen matem et. Unutma ki, şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.
Bu duygularla, böyle güzel ve duygusal bir gün geçirdik. Bizleri 40 yıl sonra bir araya getirerek bu buluşmayı düzenleyen ve Belçika’da yaşayan Milli Boksör Cengiz Bayergi’ye, Adana Taşmedreseliler Başkanı Sefer Tatlı’ya ve Gazeteci-Yazar Saliha Kayadelen’e teşekkür eder, tüm öğrencilerimin gözlerinden öperim.”
-Cemil Yıldız-

Exit mobile version