Kimine zamanında ulaşmışız, nefes alıp verişine yetişmişiz, hayata katılışına el uzatmışız. Kimi içinse geç kalmışız, cenazelerine bile katılmamışız. Ama onlar omuz omuza durmuş hep, bırakmamış birbirini.
Antakya’nın batısı ‘beton’ kokarken, doğusu, ahşabın ve taşın insan hikâyeleri ile doludur. Vazgeçmemiştir anlatılanlardan, fısıldananlardan, biriktirdiği yaşamlardan. Hele ki birbirinden… Fotoğrafa yansıyan da budur belki! Hatırlanan ve yenilenenle, hatırlanmakta gecikilmiş olanın sırt sırta verdiği bu hikâye de buna dairdir. Daha fazla yıkılmamak için direnen bir kentin kendi içindeki dayanışması buna dairdir.
-Çocukluğum-
“Çocukluğum bu sokaklar arasında geçti. Koşup oynadığımız zamanlar bugün gibi…” diye başladığı sözlerini uzaklara dalan gözleriyle besleyen yaşlı bir Antakyalı, “Bu şehir, öksüz çocuklar gibi” derken haksız mı peki? Sözlerin devamı mı? “Aynada yüzüme baktığım zaman ‘ne de çok değişmişim’ diyorum ya, yine de çocukluğumun şehrinden daha iyi kalmışım. Benden daha çok, daha hızlı çökmüş şehrim. Evler çökmüş… Sokaklar… İnsanlar… Hayatlar… Her şey! Ben yaşlandım, ama çocukluğum hala kafamın içinde. Gençliğim de… Ama bu şehir kendinden çok şey kaybetti. Ondan çok şey göçüp gitti… Evler, insanlar, anılar… Penceremden baktığım Antakya, benim hatırladığım gibi değil artık.”
-Üzülüyorlar mı?-
Yaşananları fotoğraflayan bizlerle konuşurken, kelimelerine hüznü karışıyor, ama sormadan da edemiyor… “Benim kadar üzülseydi herkes, düzelir miydi biraz? Bunca kayıp geri gelmez bir daha belki ama, eldekini korurduk belki. Peki, o zaman niye diğerleri bizim kadar üzülmüyor? İç geçirmiyor? Niye bu evler, bu sokaklar, o evlerin dar sokaklarındaki çocukluk anılarımız birer birer kaybolurken hiçbir şey yapmıyor?”
-Haksız mı?-
Yaşlı gözleri bu şekilde buğulanmasına sebep olan bir kaybın orta yerinde dururken, soruların cevapsız kalması belki de bu insanları asıl üzen şey. Kelimelerin sahibi mi? İsmini vermedi, fotoğraf çekilmesini ise istemedi. “Şikâyet edeni sevmiyorlar” demesi de bundan… Haksız mı? Yeterince ‘üzülmediğimiz konusunda haksız mı?
Tamer Yazar