Demokrasi ile yönetilen ülkelerde “basın 4. güç olarak” kabul edilir ve böylece yerini üst sıralarda alır.
Basının bu gücü iktidar ve muhalefet tarafından da bilindiği için basın özgürlüğüne önemli bir yer verilir, anayasalarda basının hür olduğu kuralı net bir biçimde belirtilir.
Bu nedenledir ki, demokrasiyi tam olarak içine sindiremeyenler ya da bulundukları mevkii hiç bir şekilde terk etmek istemeyenler “ basın özgürlüğü” ilkesini zaman içerisinde sonlandırmak ve basını kendi denetimleri altına alma yolunu seçerler.
Geçtiğimiz ay göreve başlayan Amerika ABD Başkanı Donald Trump ,açık ve seçik bir şekilde basını sevmediğini ve basına karşı bir tür nefret duyduğunu çeşitli konuşmalarında dile getirmiştir.
Öyle ki Trump medyayı “Amerikan halkının düşmanı” olarak ilan etme yoluna dahi gitmiştir.
Bu tutum ve davranış, kişinin eleştirilere tahammülsüzlüğünün, basının 4. güç olduğu gerçeğini içine sindirememenin bir göstergesi olarak kabul edilmelidir.
Demokrasiden adım adım uzaklaşmak isteyenler ya da basının hür ve bağımsız olmasını içine sindiremeyenler, basının eleştirilerine tahammül gösteremeyenler, zaman içerisinde basın organlarını susturmak yada kendi denetimleri altına almak suretiyle dikensiz bir gül bahçesi yaratma yoluna gidebilmektedirler.
Bu gerçeği bilen ve görenler, tehlikenin farkına vararak medyaya karşı olumsuz tutum ve davranışların önüne geçilmesi için ,uyarı görevlerini yerine getirmektedirler.
Nitekim geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Trump’un mensup olduğu Cumhuriyetçi partinin Senatörü olan John McCain bu konuda uyarı görevini yerine getirmiştir.
NBC’nin bir programına katılan senatör John McCain basınla ilgili şu görüşü dile getirmiştir: “Basından nefret ediyorum. Özellikle sizden. Ama gerçek şu ki size ihtiyacımız var. Özgür basına ihtiyacımız var. Çok ciddi olarak söylüyorum: Demokrasiyi korumak istiyorsanız, özgür ve çoğu zaman muhalif basınınız olmalı . Aksi halde korkarım ki bireysel özgürlüklerimizin çoğunu zamanla kaybederiz. Diktatörler işe özgür basını ezerek başlar….”
McCain’in bu tespiti üzerinde durmak ve iyice düşünmek gerekir.
Ülkelerini yönetenler, eğer siyaset sahnesinde uzun süreli kalmak istiyorlarsa ve iktidarı kaybettikleri zaman bile isimlerinin hayırla anılmasını arzu ediyorlarsa basın özgürlüğüne saygı göstermeli ve bu özgürlüğün kısıtlanmaması için gerekeni yapmalıdırlar. Özellikle muhalif basının sesini kesmemek gerekir. Zira yapılan eleştiriler, göz önünde bulundurulur ve bunlar içerisinde doğru ve haklı olanlar tespit edilmek suretiyle yanlış uygulamalardan dönme yoluna gidilirse, bundan hem iktidarda bulunanlar hemde ülkeleri büyük yarar görür.
Aksine bir tutum izlenir, muhalif basını susturmak, medya organlarını denetim altına almak suretiyle “çok seslilik yerine tek sesliliği” tercih etme yoluna giderlerse bu tutum ve davranış hem kendilerine, hem de ülkelerine büyük zararlar oluşmasına neden olur.
McCain’in NBC‘de yaptığı konuşmadaki şu tespite de dikkat çekmek istiyoruz: “Diktatörler işe özgür basını ezerek başlarlar…”
Gerçekten tarih sayfalarını araştırıp, diktatörlerin neler yaptığını öğrenmeye çalıştığımızda, önümüze çıkan ilk şey, diktatörün basın özgürlüğüne karşı yaptıkları engellemeler ve çok sesliliği kısma suretiyle tek sesliliğe yol açacak düzenlemelerin yapılmasını sağlamak olmuştur. Böylece diktatörlüğe özenen, sadece kendi görüşünü, kemdi görüşünün çıkardığı sesi duymak suretiyle, kendini mutlu hisseder ve böylece tutumunu giderek sertleştirme yoluna gider.
Medya kontrol ve denetim altına alındıktan sonra, diğer hak ve özgürlüklerde adım adım kısıtlanmaya ve ortadan kaldırılmaya başlanır.
Medya susturulduğu, çok seslilik ortadan kaldırıldığı, 4.güç olan basın tamamen isteğe uygun bir kıvama getirildiğinden, bu yolu seçenler için, demokrasiden uzaklaşmak, totaliter bir yönetim anlayışı ile hareket etmek artık daha da kolaylaşır. Zira duyulan sadece tek görüşü yansıtan sestir. Bunun dışında hiçbir ses, eleştiri, hiçbir uyarı, duyulmaz yada duyurulmak istenmez.
İşte Cumhuriyetçi senatör John McCain bu gerçekleri bildiği için, kendi partisinden olan ABD Başkanı Donald Trump’u uyarmak gereğini duymuştur. Dikkat ederseniz John McCain ,katıldığı programda net bir biçimde “Basından nefret ettiğini” söylemiş ve ancak buna rağmen medyanın önemini ve özellikle muhalif medyanın sesinin herhangi bir şekilde kısılmaması gerekliliğini, üzerine basa basa vurgulamıştır.
McCain’in bu tespit ve yaptığı uyarı çok önemli ve dikkat çekicidir.
Gerçekten “diktatörler işe özgür basını ezerek başlarlar.” Bu nedenledir ki çoğulcu, özgürlükçü ve eksiksiz demokrasinin uygulandığı ülkelerde, basın 4. Güç olarak kabul edilir ve basın özgürlüğünün hiçbir kısıtlamaya tabi tutulmamasına özen gösterilir.
Ülkemizde 150’ye yakın gazetecinin cezaevinde tutuklu bulunduğu bir ortamda “basın özgürlüğünün ve basının 4. güç olduğu” gerçeğinin hatırlanmasında büyük yararlar olduğu kanısındayız.
Bu nedenle Cumhuriyetçi senatör John McCain NBC programında yaptığı konuşmanın bazı bölümlerinden alıntı yapmak suretiyle bilgilerinize sunmak istedik. Umarız ki yararlı olur…
nabiinal@hotmail.com