Onlar da bekliyor…

Bizler de bekliyoruz… Belediyeler eliyle yüksek bütçeli restorasyon projeleri hayata geçirilse de, eski kentin dar sokaklarında artık ayakta durmakta giderek daha fazla zorlanan tarihi evlerin harabeye dönmüş çığlıkları, geç kalmışlığımızı anlatıyor. “Yapılanlar güzel, ama şu yanı başından geçip gittiğimiz ev gibi, sahip olunanların her sene biraz daha yıkıldığını izlerken kalbim acıyor” diyen yaşlı bir Antakyalının […]

Bizler de bekliyoruz…

Belediyeler eliyle yüksek bütçeli restorasyon projeleri hayata geçirilse de, eski kentin dar sokaklarında artık ayakta durmakta giderek daha fazla zorlanan tarihi evlerin harabeye dönmüş çığlıkları, geç kalmışlığımızı anlatıyor.

“Yapılanlar güzel, ama şu yanı başından geçip gittiğimiz ev gibi, sahip olunanların her sene biraz daha yıkıldığını izlerken kalbim acıyor” diyen yaşlı bir Antakyalının işaret ettiği, eski kent diye anılan Antakya’nın doğu yakasında birikenlere dair.
Ahşap kapısı üzerine kapalı bu binadan geriye kalan, neredeyse hiçbir şey! Her sene biraz daha azalan hikâyesi ise, anlatılan ‘dün’e nokta koymak üzere. Merak edilen, özel mülk bile olsa, bu tür yapılara sahip çıkılması yönünde neden bir şey yapılmadığı! En çok da, dar sokakların Antakya’sı içinde kurtarılacaklar ‘yardım’ beklerken, yıllar içinde betona teslim olmuş Kurtuluş Caddesi için ayrılan 5 Milyon TL ile nasıl bir cadde yaratılacağı!
Bir vatandaşın İstanbul benzetmesi ise oldukça çarpıcı:
“5 milyar TL maliyeti olacağı açıklanan Kanal İstanbul Projesi’ni ben de eleştiriyorum. Olası bir depreme hazırlık için bütçe arayan ve bu konuda hala hazırlanamamış bir kentte, bu kadar paranın buraya akıtılması akıl karı mı? Antakya’da da durum aynı! Eski kentin kendisinde kurtarılmayı bekleyen bu kadar yapı varken, neredeyse her yeri beton bina dolmuş Kurtuluş Caddesi’nin eski hikâyesine 5 Milyon Lira gömüyorsunuz. Cadde’nin eski Roma hikâyesi dışında bugüne kalabilmiş neyi var sahi? Ama eski Antakya orada, duruyor ve yardım bekliyor.” -Tamer Yazar-

Exit mobile version