Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 Aralık 2018’de, “Fırat’ın doğusunu bölücü terör örgütünden kurtarmaya yönelik harekâtımıza birkaç gün içerisinde başlayacağımızı ifade ettik, ediyoruz. Hedefimiz asla Amerikan askerleri değildir, bölgede faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarıdır” dedi.(1) Cumhurbaşkanı, birkaç kez Suriye’de Fırat’ın doğusuna müdahale edileceğini yüksek sesle dillendirmiş ve operasyon hazırlıklarının tamamlandığını bildirmişti. Bu açıklama, olası operasyonun işaret fişeği idi.
Açıklamadan iki gün sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump, 14 Aralık 2018’de telefonla görüştüler. Görüşmeyle ilgili, ABD Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Bugün Başkan Trump, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefonda görüştü. İki lider, Türkiye ve ABD’nin Suriye’deki güvenlik endişeleri ve teröre karşı mücadele de dâhil ikili meseleleri ele aldı. İki başkan, Suriye’de her iki ülkenin de güvenlik hedeflerinin gerçekleştirilmesi için koordinasyona devam etme konusunda mutabık kaldı.” ifadelerini kullandı.(2) ¨…Koordinasyona devam etme konusunda mutabık kalındı.¨ ifadesi, ¨operasyon¨un yerine iki ülke arasında ¨koordinasyon¨un yer alacağı anlamına geliyordu. İki ülke arasında zaten süregelen koordinasyon vardı. ABD temsilcileri Ankara’yı, Türk temsilcileri de ABD’yi ziyaret ederek Suriye konusunu sürekli görüşüyorlardı.
İki liderin telefon görüşmesinin ardından, 15 Aralık 2018’de ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyon sözcüsü, Suriye’nin kuzeydoğusundaki görevlerinin değişmediğini belirterek, “NATO müttefiki Türkiye’nin güvenlik kaygılarını ele almak için sınır bölgesindeki gözlem noktaları da dâhil olmak üzere normal operasyonlarımıza devam ediyoruz” açıklamasında bulundu.(3) Bu açıklamanın ABD’nin talimatıyla yapıldığı içeriğinden belli. Türkiye’nin karşı çıktığı ve bu nedenle operasyon zamanını öne aldığı ¨gözlem noktaları¨nın sınırda kurulmasına devam edileceğinin belirtilmesi, aslında Türkiye’ye bir meydan okumadır. Türkiye’ye ¨operasyondan vazgeç¨ mesajıdır.
ABD Başkanı’nın IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk, Trump ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerçekleştirdiği telefon görüşmesini değerlendirdi. McGurk, “Türkiye NATO müttefiki olduğu için Suriye sınırındaki güvenlik endişelerinden dolayı ABD, Türkiye’nin yanındadır. Ama kuzey Suriye’ye yönelik herhangi bir operasyonu da doğru bulmuyoruz” dedi.(4) McGurk yani ABD, Türkiye’nin olası operasyonuna açıkça karşı çıkıyordu.
Operasyona karşı bir tepki de Avrupa Birliği’nden (AB) geldi. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Mogherini, Türkiye tarafından Suriye’nin kuzeydoğusuna yapılacak olası askeri operasyonun “endişe kaynağı” olduğunu belirtti.(5)
Açıklamalar art arda gelirken, Rusya ABD’ye NOTA verdi. NOTA’da, ABD’nin Fırat’ın doğusunda desteklediği “Özerk İdare”nin siyasi ve sivil yaşamda hiçbir gelişmeyi elde edemediği; ABD’nin kontrol ettiği Fırat’ın doğusunda hammadde ticaretinin Suriye ekonomisinin düzelmesini olumsuz etkilediği ve IŞİD’le mücadele edilmediği belirtildi.(6) Rusya’nın bu NOTA’sı, zamanlama açısından Türkiye’ye bir destek niteliğinde değerlendirilebilir. Ancak, Rusya’nın derdi PYD/PKK değil, ABD’nin Suriye’deki varlığı…
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 16 Aralık 2018’de basın toplantısında, ABD Başkanı Donald Trump’ın FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in iadesi ile ilgili çalışıldığını söylediğini belirtti. İadenin kısa dönemde gerçekleşeceğini beklemek oldukça yanıltıcı olur.
Operasyona karşı yapılan bu açıklamalar, ABD’nin sürekli uyguladığı zaman kazanma ve oyalama taktiğinden başka bir anlam taşımıyor. Amaç operasyona engel olmak… ¨Operasyon¨ yerine, Türkiye ve ABD arasında ¨koordinasyon¨a karar kılındıysa, BEKA tehdidinin artacağı ortada. Çünkü, ABD 30-40 bin PYD/PKK’lı teröristi daha eğitecek ve Fırat’ın doğusundaki yapıyı güçlendirecek. Operasyon geciktikçe, Suriye’de PYD/PKK terör örgütü daha da güçlenerek, düzenli bir ordu durumuna gelecek. En önemlisi, Suriye’de yeni siyasal yapı ortaya çıktığında Fırat’ın doğusunda kontrolü elinde bulunduran bir PYD/PKK devletçiği ortaya çıkacak. Türkiye, bugün yapmadığı operasyonu, gelecekte çok daha güç koşullarda yapma riskiyle karşı karşıya kalacak.
ABD, “koordinasyon” kapsamında Türkiye’yi başka bir formüle ikna edebilir mi? “Operasyon” yerine, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) yani Barzani’ye bağlı, ABD’nin eğittiği “Roj peşmergeleri” Fırat’ın doğusuna yerleştirilir mi? PYD/PKK, kontrol ettiği Fırat’ın doğusuna “Roj peşmergeleri”nin yerleştirilmelerine razı olur mu? Türkiye’nin operasyonunu geciktirme ve gelecekte desteğini sürdürme gerekçesiyle ABD, PYD/PKK terör örgütünü ikna eder.
Fırat’ın doğusuna yaklaşık 500 kilometrelik sınıra, “Roj peşmergeleri”nin, konuşlandırılmalarına Türkiye “evet” der mi? Peşmergelerin sınıra yerleştirilmesiyle, PYD/PKK’ya silah bıraktırılır mı? PYD/PKK lağvedilir mi? ABD, PYD/PKK’dan vazgeçmeyecek ve “ortağım” demeye devam edecektir. Peşmergelerin Fırat’ın doğusuna konuşlanmasıyla, PYD/PKK daha güneye kaydırılacaktır. Yani, PYD/PKK terör örgütünün gücünde azalma olmayacak, Suriye’yi terk etmeyecek ve ABD’nin desteği sürecektir. Gelecekte, Eylül 2017’de yapılan Kuzey Irak referandumunun gündeme geleceği ve Suriye kuzeyinin de Kuzey Irak’la birleştirilebileceği düşünüldüğünde, Türkiye için tehditte bir azalma olmayacaktır. Bu nedenle Türkiye, ABD’nin masaya sürebileceği “Roj peşmergeleri” formülünü kabul etmemelidir.
Türkiye, Fırat’ın doğusuna olası bir operasyonu S-400 sistemini teslim almadan bitirmelidir. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırı gelişmeler; öte yanda PYD/PKK’nın güçlenen yapısı, ortaya çıkan yeni koşullar ve aktörler operasyonu mümkün kılmayabilir. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin bölgedeki faaliyetlerinin yoğunlaştığı ve Fırat’ın doğusuna asker konuşlandırma konusunda çalıştıkları da bir sır değil.
Operasyonun ertelenmesi kararının verilmesi durumunda, Süleyman Şah Türbesi’nin BM Anlaşması 51’inci maddesinin verdiği meşru müdafaa hakkına dayanarak gecikmeden eski yerine taşınmalıdır.
Fırat’ın doğusundaki PYD/PKK yapılanmasına karşı ortak mücadele yürütülebilmesi, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, Körfez ülkelerinin Suriye’de asker konuşlandırmalarının önlenmesi, ABD varlığının sona erdirilmesi ve Suriyeli sığınmacıların güvenli bir şekilde ülkelerine dönmeleri için Türkiye Rusya, İran ve Suriye yönetimiyle işbirliğini aşan bir ittifaka yönelmek durumundadır. Stratejide kısa süreli gecikmeler, gelecekte giderilmesi mümkün olmayan olumsuz sonuçlara neden olabilir…
(1) https://www.haberturk.com (12.12.2018)
(2) https://www.haberturk.com (15.12.2018)
(3) https://tr.sputniknews.com (15.12.2018)
(4) http://www.kurdistan24.net (15.12.2018)
(5) http://www.yeniasya.com.tr (15.12.2018)