Çok partili yaşama geçtiğimizden bugüne kadar örneği görülmeyen bir seçim kampanyası sonucu 31 Martta oylarımızı kullanışımızın üzerinden tam 10 gün geçti. Bu süre içerisinde özellikle AKP’nin kaybettiği illerde seçimler bir türlü kesin sonuca ulaştırılamadı.
İçlerinde İstanbul ve Ankara gibi sadece Türkiye’nin değil, dünyanın önemli şehirlerinin de bulunduğu birçok belediyeler için, seçimlerin temel hükümleri hakkındaki yasaya, hukuk kurallarına, akla ve mantığa sığmayan itirazlar yapıldı. Bu itirazlar yavaş yavaş sonuçlanmaya başladı. Umuyoruz ki 13 Nisan’a kadar YSK yapılan bu itirazları kesin bir sonuca ulaştırmak suretiyle gerilen ortamın yumuşamasına ve normal bir sürecin başlamasına katkıda bulunur.
İktidar partisi, ülkenin önemli bir nüfusunu bünyesinde barındıran ve aynı zamanda ülke ekonomisinin büyük bir bölümüne hakim olan yerlerde seçimi kaybetmiş olmayı bir türlü içine sindirememektedir.
Oysaki demokrasilerde kazanmak kadar kaybetmekte doğaldır. Yine demokrasilerde kaybettiğini kabullenmek demokrasinin olmazsa olmazı arasında ilk sıralarda yer alan bir erdemlilik kuralıdır.
Bunun böyle olduğu bilindiği ve ülkemizde var olan sistemin demokrasi olduğu söylendiği halde, bu kurallara uymamanın demokrasi ile ne denli bağdaştığını sağduyu sahipleri elbette ki takdir edeceklerdir.
Hazmetmek ve hazmetmesini bilmek erdemliliğin baş kuralıdır. Bunu bilebilen ve yaşamında bunu hassasiyetle uygulayanlar, daima aranan ve özlenen kişiler arasında ilk sırada yer almışlardır.
31 Mart sonrası gündeme en çok düşen seçim sonucu Ankara ve İstanbul ile ilgili olmuştur.
Bilindiği gibi gerek Ankara gerekse İstanbul Büyükşehir belediye başkanlıklarını CHP’li adaylar kazanmıştır.
Cumhur ittifakının hiç beklemediği bu sonuç şaşkınlığa düşmesine, sinirlenmesine, tepki koymasına, itiraz yapmasına neden olmuştur.
Ama görünen köye kılavuz istenmeyeceği özdeyişi gibi, Ankara ve İstanbul Büyükşehir belediye başkanlıklarının iktidar kanadından muhalefete geçtiği de bir gerçektir. Bunu kabullenmek, içe sindirmek ise demokrasinin gereği olmalıdır.
Ama bu yapılmıyor. Yine Ankara ve İstanbul başta olmak üzere kaybedilen bazı Büyükşehirlerde belediye meclis üyeliklerinin çoğunluğunun iktidar kanadında olduğu söylenmek suretiyle topal ördek deyimi gündeme taşınıyor.
Bir kere bu topal ördek benzetmesinin doğru olmadığı, çoğulcu demokrasilerde böyle bir anlayışın geçerli olmayacağını belirtmek isteriz.
Büyükşehirlerde meclis ile başkan arasındaki ilişkiler yasal çerçeve dairesinde kurulur ve devam ettirilir.
Peşinen başkanın her önerisine karşı çıkacak bir meclis çoğunluğunun var olacağını iddia etmek, ne demokrasi ile ne hukuk devleti ile nede hukukun üstünlüğü ilkesi ile bağdaşır.
Doğal olarak belediye meclisinin, önüne gelen önerileri inceleyip yasaya, belde halkının yararına uygun düşüp düşmediğini araştırdıktan sonra bir karar vermesi gerekir.
Nitekim bunun emsalleri de geçtiğimiz dönemde görülmüştür.
Hatay ve Eskişehir Büyükşehir belediye başkanlıkları CHP’de olduğu halde, meclis çoğunluğu AKP de idi. Ancak bu iki ilimizde de belediye hizmetleri aksamadan yürütülmüş, başarılı bir belediyecilik örneği verilmek suretiyle 31 Mart seçimlerine girilmiş ve bu seçimde de her iki belediye aynı CHP’li başkanlar tarafından kazanılmıştır.
Hatay Büyükşehir belediye başkanlığını önceki dönem 5 binden az bir farkla kazanan Lütfü savaş, bu seçimde başkanlığı 110 bini aşkın farkla kazanmak suretiyle topal ördek benzetmesinin dayanaksız olduğunu net bir şekilde kanıtlamıştır.
Yine Yılmaz Büyükerşen’de, Eskişehir Büyükşehir belediye başkanlığını bir kez daha ve açık ara kazanmak suretiyle topal ördek benzetmesinin geçersiz olduğunu herkese göstermiştir.
Topal ördek benzetmesini çürüten ve başarılı olduğunu, aldığı oylarla kanıtlayan Hatay Büyükşehir belediye başkanı Lütfü Savaş ve diğer Büyükşehir belediye başkanlarını bu vesile ile kutluyor ve başarının devamını diliyoruz.
Temennimiz 13 Nisan’a kadar Ankara ve İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerinin de kesinleşmesi, Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu’nunda göreve başladıklarını görebilmemizdir.
Zira ülkenin ayrışmaya değil bütünleşmeye, gerginleşmeye değil normalleşmeye ihtiyacı var…
YORUMLAR