1964 senesinden bu yana çelik boru sektöründe yer alan, ulusal çapta elde ettiği başarılarla da Hatay ekonomisini omuzlayan HATBORU’nun ‘çıraklıktan patronluğa’ uzanan başarılı ismi Mehmet Kılıçlar, Ortadoğu’nun en büyük yapı fuarı The Big 5 Show Dubai izlenimlerini paylaşırken, büyüme hedefli stratejilerine Birleşik Arap Emirlikleri’ni de eklediklerini dile getirdi.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), bugün, dünyanın en cazip yatırım ve yatırımcı merkezlerinden bir tanesi. Son dönemde Türkiye ile ihracat ve ithalat ilişkisinde ciddi bir trafik yaşayan ülkenin en dikkati çeken yeri ise Dubai. Zira Dubai’deki serbest bölgeler, sunduğu vergi avantajları ve altyapı imkanlarıyla, dünyanın her yerinden büyük ölçekli yatırımcıları bölgeye çekmeye devam ediyor. Türkiye’den de çok sayıda firmanın yer aldığı BAE, Ortadoğu’nun en büyük yapı fuarı The Big 5 Show Dubai Fuarı nedeniyle, geçtiğimiz ay, Hatay ekonomisinin amiral firmalarından birini, HATBORU firmasını ağırladı.
Bugünün soruları, HATBORU’nun ‘çıraklıktan patronluğa’ uzanan başarılı ismi Mehmet Kılıçlar için gelsin. Ancak konumuz hem Dubai, hem Antakya, hem ekonomi, hem de bölge olsun. Tabi, Mehmet Kılıçlar’ın şu ana kadar hiç kimse ile paylaşmadığı bir kitap hazırlığı da…
Başlayalım mı?
Geçtiğimiz ay, Ortadoğu ve Afrika’ya açılan ‘ihracat’ kapısı olarak görülen The Big 5 Show Dubai Fuarı’ndaydınız. Fuar başlığında konuşmaya geçmeden, geride kalan Dubai ve işleyen sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Diğer bir deyişle… Dubai’nin, bir işadamı olarak sizde bıraktığı izlenim ne oldu?
Dubai, çok farklı, farklı olduğu kadar da güzel bir şehir. İlk dikkatimi çeken, diğer birçok Arap ülkesinden farklı olarak, kurallar, bir disiplin içerisinde işliyor. Düşünün ki, yaya daha ayağını yola basar basmaz, araçlar o yaya için duruyor ve yol veriyor. En dikkati çeken şey de, trafikte korna sesi ile karşılaşmıyorsunuz. Tüm bu işleyiş, doğal olarak sizi etkiliyor. Ana gelirleri Petrol ve Doğal Gaz ama… Dubai’de özellikle “Turizm”, “Ticaret” ve “Finans” sektörleri, bu ana gelirleri destekleyen diğer unsurlar olarak karşınıza çıkıyor. Tüm bunları yaparken de, bunu, bir dünya şehri kimliğinde gerçekleştiriyor. O anlamda, Dubai’de, Avrupa ve Amerika’dan değil sadece, ama
Ortadoğu’nun en büyük yapı fuarına katıldınız. Beklentileriniz karşılandı mı?
The Big 5 Show Dubai, aslında ‘inşaat’ fuarı. Biliyorsunuz, inşaat, çok geniş bir kavram. Kendi içerisinde yüzlerce ürünü barındıran bir sektör. Fuar, yanlış hatırlamıyorsam, 8 salondan oluşuyordu. Bu 8 salonun 7’sinde, üst yapı ile alakalı firmalar yer aldı. Sadece 1 tanesi alt yapı, yani kuyularla ve buna dair malzemelerle alakalıydı. Türkiye’den katılım da iyi düzeydeydi, diyebilirim ama, Hatay’dan sanıyorum sadece bizdik. Bizim buradaki bulunma sebebimiz, üretimini yaptığımız sondaj borularının tanıtımı ile alakalı oldu. Bir dönem Abu Dhabi’de buna dair bir tanıtımımız yine olmuştu. Dubai’deki fuar ile beraber, kendimizi, Pazar içindeki diğer firmalara hatırlatma fırsatı bulduk. Pazar içinde ‘varız’ demek, çok önemli. Bizlerin katılımındaki ana hedef de biraz buydu. Zira satış ve pazarlama, uzun ve meşakkatli bir yol. O anlamda, süreci, bugünden yarına iyi takip etmemiz lazım. Ama her şeye rağmen iyi bir başlangıç yaptığımızı düşünüyorum.
Dubai’den bakıldığında, Hatay ne kadar biliniyor ve izleniyor? Buna dair bir tespitiniz oldu mu?
Hatay’ı bilen var, ama çok nadir. Bu açıdan tanıtıma çok ihtiyacımız var. Ama o tanıtım öncesinde, az önce bahsettiğimiz ve konuştuğumuz eksiklikleri gidermek gerekiyor. ‘EXPO’yu aldım’ ya da ‘Gastronomi Kenti olduk’ ile olmuyor bu işler.
Bir işadamı olarak dünya ile iş yapıyorsunuz. Peki, küresel Pazar içinde, sizi en fazla zorlayan coğrafya hangisi?.
Her ülkenin kendine has bir yapısı var. Mesela Suudi Arabistan ile iş yaptığınızda, sizden çok üst kalite boru ister. Hatta ihtiyacının bile çok ötesinde! Öyle ki sizden su borusu talep eder, ama o su borusunu da, ‘petrol borusu’ niyetine kullanacakmış gibi ister. Tabi en rahat ve keyifli iş yaptığınız ülke hangisi diye sorarsanız eğer… İsrail derim. Ne istediklerini bilir. Çok iyi bilir. Tabi onlar da çok kaliteli ürün ister. Avrupa ülkeleri de keza öyle.
Her şeyin en lüksü, en pahalısı yanı sıra, dünya mimari ölçeğinde de benzer ‘en…’ler ile devam eden bir şehir, Dubai. Uzun vadede, kurumsal olarak burası için bir planlamanız var mı? Mesela bir ofis ya da ortaklık noktasında?
Evet, bu yönde bir çalışmamız var. Dubai’de bir ofis kurmayı düşünüyoruz. Hatta bu yönde araştırmalarımızı yaptık ve bu yöndeki kararımızı da verdik. Eğer bir ay içerisinde farklı bir gelişme olmazsa, firma olarak ofisimizi Dubai’de hayata geçirmiş olacağız.
Kendi şehrimize dönelim mi biraz? Sıkıntı başlıklarımız ve tartışma alanlarımız çok değişmiyor ama… Hatay’ın ekonomi profilinde üreten ve dünya ile iş yapan bir firma olarak, eldeki tablo, mutlu eden bir tablo mu yoksa ‘idare ediyoruz’ kısmı mı?
Hatay’ı göz önünde bulundurursak eğer, sanayi penceresinden baktığım zaman… Türkiye’nin,
Hemen her şeyi, para ile yaratılmış bir kentin, dünyada bu kadar popüler olmasını, iyi bir kent ve marka yönetimine bağlamak mümkün mü?
Evet… Dubai’deki başarının merkezinde bence de bu var. İyi bir kent ve marka yönetimi! Çok doğru bir şekilde, akıllıca yönetiliyor. Bizdeki gibi, insanlar, kamplaştırılmıyor. Aslına bakarsanız, Mevlana’nın deyişi gibi… ‘Ne olursan ol, yine gel’ diyor size, ama… Size, kendi işleyişindeki kuralları da hatırlatıyor. Bu çok önemli. Aslında buradaki başarının sırrı, kent yönetimde tüm parçaların bir bütün olarak ele alınmış olması. Alt yapısından tutun havayollarına kadar, her şeylerini bir işleyiş içinde gerçekleştirmişler. Düşünün, bu parçalardan biri, Emirates Hava Yolları. Bugün, bir dünya kenti diye anılan Dubai’nin geçmişi de çok eskiye dayanmıyor, baktığınız zaman. 1970’lerden bugüne gelmiş bir coğrafyadan bahsediyoruz. Buna rağmen, adeta, yoktan var edilmiş bir başarı hikayesi. Sanıyorum, doğru alınmış kararlar yanı sıra, doğru kanunlar da bu başarıyı perçinliyor. HATBORU olarak bizlerin de bu marka değeri içerisinde olma ısrarımız da buna dair.
Peki, tarih ve kültür bağlamında her şeye sahip Antakya özelindeki Hatay coğrafyasının kendini hala anlatamıyor oluşunda biraz durursak eğer, en net tavsiyeniz ne olur? Özellikle de ‘ne noktada hata yapıyoruz?’ sorusuna dair…
Bizde, Dubai’nin aksine her şey mevcut, ama yönetsel sorunlarımız var. Sorun şu ki, eldekine bir bütün olarak bakamıyoruz maalesef ki. Bunun en net örneği EXPO ve Gastronomi! Bu ikisi için de seviniyoruz ama… Bu iki başlığın dışında her şey eksik! Şunu soralım mesela… Buraya gelecek turistin kalacak yerleri nasıl? Şehir temiz mi? Ulaşım düzgün mü? Turizme, turiste hitap edecek yerler düzen içinde mi? Biz bu sorulara cevap vermek yerine, yemeklerimiz ve künefemiz ile ön plana çıkmaya çalışıyoruz, Gastronomi ve EXPO diyoruz, ama diğer her şeyi unutuyoruz. Özetle, bu kenti bir bütün olarak görmediğimiz ölçüde, içinde yaşadığımız coğrafyayı da istendiği ve beklendiği gibi geleceğe hazırlamamız mümkün görünmüyor. Az önce Dubai örneğinde bir şey dile getirmiştim… ‘Onlar yoktan var etti diye!’ Biz ise var olanı sunamıyoruz.
1964 senesinden bu yana çelik boru sektöründesiniz. Başarılarınız, bugüne kadar sizi; Türkiye’nin ilk 1000 ihracatçı firması arasına, Anadolu Markaları içerisine ve Türkiye’nin ikinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesine soktu. Peki, bunca başarıya rağmen, HATBORU, ekonomik anlamda omuzladığı Hatay’da mutlu mu?
Açıkça söylemem gerekirse… Antakyalı olduğumuz için, buralı olduğumuz için, dedelerimizin dün hikayesi bu coğrafyada yer ettiği için, tüm eksikliğe rağmen kendimizi mutlu hissediyoruz. Bu işi, başka bir yerde, çok daha karlı bir tablo içinde yapabilir miydik? Evet, yapabilirdik. Hatta bu yönde öneriler de geldi. Fakat bizim gönlümüz buna hiçbir zaman el vermedi. Biz, ‘her şey para değil’, diyoruz. Yaşanan tüm sıkıntılara rağmen, burayı seviyoruz ve buraya kalben bağlıyız, diyebilirim.
Çok yetenekli ve eğitimli gençlerin iş bulamadığı bir ülke gerçeğinde, mevcut çalışanlar noktasında, yeni başvurulara açık mısınız? Zira ciddi bir kalabalık, mevcut personeli koruma telaşında…
Böylesi başvurulara tamamen açığız. Bize ulaşan tüm başvuruları da ciddiye alıyoruz. Tabi ki burası bir işletme. Ekmeğini taştan çıkartan bir işletme. O anlamda, işletmemize uyacak kriterler çerçevesinde bu başvuruları değerlendiriyoruz. Hatta öyle ki, şehir dışında çalışan eğitimli hemşerilerimize de bu anlamda davetler yapıyoruz.
Üniversite mezununun çok, ama işsiz gençlerinin de bir o kadar çok olduğu bir Türkiye gerçeğinde, gençlere tavsiyeniz ne olur?
Sevdikleri alanlar ve yetenekleri doğrultusunda kendi hayat yollarını çizmeleri tavsiyesinde bulunabilirim. Ayrıca şunu da ifade etmek istiyorum ki… Özellikle toplumumuzun, ‘herkes üniversite okuyacak’ düşüncesini çok yanlış buluyorum. O anlamda, ‘Üniversite okumamış insan, bir şey olamaz’ düşüncesinden uzaklaşmamız lazım. Bu konuda ‘siz ne yapıyorsunuz’ diye sorarsanız eğer… Yaklaşık 6 aydır, Belen ve Kırıkhan’daki Meslek Liseleri yanı sıra Antakya’da Erol Bilecik Meslek Lisesi ile ortak bir proje yürütüyoruz. Bu proje, HATBORU Endüstri Meslek Liseleri Projesi. Burada, gelecekte sanayi alanında çalışmak isteyen öğrencilere, ‘hayallerinizi takip edin’ diyoruz, onları motive etmeye çalışıyoruz. Çünkü her biri çok güzel bir yolda ve istiyoruz ki, bu yolda ilerlemeye devam etsinler. Çünkü sanayinin, bu yetişmiş güce fazlasıyla ihtiyacı var.
Son sorum, aslında herkesin çok bilmediği bir başlıkta, henüz yazmaya başladığınız bir kitaba dair… Doğru mu?
Evet… Bu bir biyografi, ama hayatımı anlatan klasik bir kitap olmayacak. Sizin de ifade ettiğiniz o ‘çıraklıktan başlayan, hatta çok öncesindeki zorlukları da içeren’ bir hikaye sunacak, okuyacaklara. Belki de, başarıya ulaşmanın zorluğunda duranlara ilham da verecek, ‘vazgeçmeyin’ diyecek, ‘kendinize hep inanın’ diye de ekleyecek. Yeni yeni başladığım bir şey aslında. Henüz başlangıç aşamasında, ama bittiğinde de paylaşmaktan büyük bir keyif alacağım.
Teşekkürler…
Röportaj/Tamer Yazar