Osman Mıstıkoğlu’nun Doğası…

Servetini Doğa ve Doğal Yaşamı Güzelleştirmek İçin Harcayan Antakyalı Mutlu Bir Adam… HAZIRLAYAN: Sinan Seyfettin– Duygu Ertaş– Ahmet Doruk Alkan Antakya’nın köklü ve saygın ailelerinden biri olan ve uzun yıllar bir mimar mühendis olarak Antakya’da çok önemli inşaatlar ve çalışmalar yapmış olan, İş insanı Osman Mıstıkoğlu; çalışma hayatını bitirip emekli olmaya karar verdiğinde kendini tutkun […]

Servetini Doğa ve Doğal Yaşamı Güzelleştirmek İçin Harcayan Antakyalı Mutlu Bir Adam

HAZIRLAYAN: Sinan SeyfettinDuygu ErtaşAhmet Doruk Alkan

Antakya’nın köklü ve saygın ailelerinden biri olan ve uzun yıllar bir mimar mühendis olarak Antakya’da çok önemli inşaatlar ve çalışmalar yapmış olan, İş insanı Osman Mıstıkoğlu; çalışma hayatını bitirip emekli olmaya karar verdiğinde kendini tutkun olduğu doğaya adamış. Çocukluğunun Amik Ovası ve Batıayaz köylerinde geçtiğini belirten Osman Mıstıkoğlu; ağaca, yeşile, hayvanlar dünyasının her türüne adeta aşık bir kişi olarak tanımlanabilir.

 Osman Mıstıkoğlu doğaya olan bu tutkusunu bir anlamda da kendi doğasını yaratarak geliştirmiş. İlk olarak Samandağ’ına bağlı Batıayaz mahallesinde 35 dönüm bir yer alan Mıstıkoğlu; burada birçok nesli tükenmekte olan hayvanı yetiştirip üremelerini sağlamış. Ancak bu tutku öylesine sarıp sarmalamış ki yıllarca kazandığı servetini gözü kapalı doğa için harcamaya başlamış. Batıayaz’daki çalışmaları örnek bir doğal yaşam alanı haline gelince hayallerini daha da büyüterek bu kez Harbiye Esenbulak mahallesinde kelimenin tam anlamıyla iki büyük dağ parçasını yani 300 dönüm araziyi alarak inanılması zor bir doğal yaşam cenneti için ilk adımları atmış.

MISTIKOĞLU’NUN BİLİNMEYEN DÜNYASINA YOLCULUK

Gazetemiz ve AntakyaTV’nin; yaptığı çalışmaları tanımak ve tanıtmak amaçlı teklifini kabul eden ve bizi hem Harbiye hem de Batıayaz’daki arazilerinde ağırlayan, çalışmaları yerinde gösterip tanıtan Osman Mıstıkoğlu; bugünden yarının insanlığına büyük bir miras bırakıyor. Onun bıraktığı miras on binlerce ağaç, çiçek, bitki türü, milyonlarca mutlu doğa canlısı, toprak, su ve havaya sunulmuş bir armağan…

ROMA DÖNEMİ SU KEMERİ

Gezimizin başında ilk durağımız Harbiye Esenbulak mahallesinin iç tarafında yer alan Roma dönemi kalıntısı olan Su kemerinin önü oldu. Roma döneminde suyun kendi cazibesiyle kot farklarına rağmen geldiğini ve derelerin üstüne de bu su kemerlerinin inşa edildiğini anlatan Osman Mıstıkoğlu; günümüze geldiğinde bu kalıntıların doğal afetler sonucu büyük tahribat yaşadığını ifade etti. Esenbulak mahallesindeki su kemerinde de ciddi yıkım tehlikesi olduğundan Osman bey kendi imkanlarıyla su kemerini ayakta tutacak koruyucu iskelet yaptırdı.

İLK İŞİ KORUMAK

Osman bey sahip olduğu 300 dönüm arazisini çepeçevre koruyucu tel örgü ile kapatmış. Bunu yapmasındaki amaç en azından bir süre dikilen fidanlar ağaç oluncaya kadar ve doğaya saldığı canlıların üremelerini tamamlayıncaya kadar bir zarar görmelerini engellemek.  Kaçak ve bilinçsiz avcılığın, zaman zaman ise ekilmiş fidanların sökülmesi ihtimalini ortadan kaldırmaya çalışmış. Aslında yöre halkından küçük bir bölümü Osman Mıstıkoğlu’nun Harbiye’de aldığı arazi ve burada yapmaya çalıştıkları hakkında başta bir tepki göstermiş. Doğaya zarar vereceği, bölgenin yapısına olumsuz etkide bulunacağına dair endişeler hakim olmuş. Hatta Osman bey’in kendi adına yaptığı çok sayıda çeşmeden de ismi kazınarak ya da kırılıp tahrip edilerek zarar verilmiş. Ancak tüm bu can sıkıcı gelişmelere rağmen inatla ve ısrarla yapmak istediklerini hayata geçirdiğinde ve sonuçları da kendini göstermeye başladığında yöre halkı ile Osman beyin ilişkileri oldukça düzelmiş.

YOLLAR ..KANALLAR..TERASLAR..SETLER

Osman bey ilk olarak sert ve dik arazide iş makinelerini getirerek çok sayıda teraslama ve setler yaparak birçok yeni ekim sahası yaratmış. Teraslama sayesinde kazanılan alanlara toprak getirerek buralara on binlerce badem ağacı, fıstık çamı ve zeytin ağacı dikmiş. Kabaca ifade etmek gerekir ise Osman beyin sahibi olduğu arazide şuan 100 binlerce ağaç damla sulama sistemiyle büyümekte. Sulamanın sağlıklı yapılabilmesi için su kanalları açan Mıstıkoğlu; bu meşakkatli uğraş sonunda arazinin tamamına su ulaştırmayı başarmış. Üstelik su; kanallardan kendi cazibesinde ve bir enerjiye ihtiyaç duymaksızın geliyor. Ve tabi ulaşım. Arazinin tamamında yollar açılmış birbirine bağlanmış. Bu yol çalışmaları sırasında yöre halkının kullandığı ve belediyeye ait çok sayıda yolu da kendi imkanlarıyla açarak katkı sunmuş. Gerek Dursunlu gerek ise de Esenbulak mahallesinde yer alan Alevi vatandaşların önemli ziyaret alanlarından bazı türbelere de su ve elektrik gitmesini sağlamış.

Osman bey, kendi arazisinin yanı sıra halkın kullanmakta olduğu yollara da çepe çevre peyzaj bitkileri ekerek yörenin yeşillenmesine ve güzelleşmesine katkı sunmuş.

DEKÜK ŞELALESİ

Gezimizin en önemli durağı son yıllarda büyük rağbet gören ve doğa tutkunlarının yeni yeni keşfettiği Dekük şelalesi. Bu şelaleye giden yolu sağlı sollu peyzaj bitkileriyle süsleyen Mıstıkoğlu; Dekük şelalesinin artık muhteşem bir cazibe merkezi olduğunu söylüyor. Özellikle hafta sonu insanların piknik yaptığı serinlediği ve dinlendiği adeta bir mesire yeri haline gelen Dekük şelalesinin de bazı sorunları var. Maalesef Altınözü tarafındaki birçok köyden gelen atık, kirli su, şalalenin beslendiği dereye bırakılıyor. Başta deterjan olmak üzere kirli ve zehirli suların Dekük şelalasi önünde ciddi bir çevre sorunu yarattığı da gözle görülür boyutlarda. Osman bey Dekük şelalesini ilk gördüğünde etrafının çok bakımsız ve kirli olduğunu ve her yerin çöplerle kaplı olduğunu söylüyor. Yöre halkı ve özellikle gençlerle birlikte günlerce çöpleri temizlediklerini ve bakımını yaparak Dedük şelalesinin bugünkü görkemli yapısına kavuştuğunu söylüyor.

DERELERDE ARTIK BALIK VAR

Oluşturduğu yapay göle bıraktığı çok sayıda balık türünün derelerde de balık sayısını arttırdığını ifade eden Mıstıkoğlu, koruma altında olan Keklik kuş türünün bu ortamda üremesini sağlamak için izinle yüzlerce keklik getirdiğini ve doğaya saldığını anlatıyor. Kısa süre içinde bölgedeki doğa canlılarının sayısı artmış durumda. Son olarak Yalıçapkını adlı bir kuş türüne de rastladığını belirten Mıstıkoğlu; sincaptan kaplumbağaya, tavşandan, kirpiye çok sayıda canlının mutlu bir şekilde bu alanlarda yaşadığını söyledi.

YENİ ” TİTUS TÜNELİ” POTANSİYELİ

Saha içinde zor ve sert bir bölgede çalışma yaptıkları sırada iki tepe arasının zaman içinde dolgu malzemesiyle (toprak, çakıl vb) kapanmış olduğunu fark ettiğini bunun üzerine dolguyu temizleyerek inanılmaz bir yarık keşfettiklerini anlatan Mıstıkoğlu bizi bu yeni keşfettikleri doğal tünele götürdü. Gerçekten de gördüğümüz yarık kelimenin tam anlamıyla Samandağ çevlik mahallesinde bulunan Titus tünelinin bir minyatürü idi.

BATIAYAZDAKİ CENNET

Harbiye’deki gezi sonrası rotamız Batıayaz’daki çiftlik oldu. Oraya vardığımızda bizi yüzlerce alageyik, ceylan, yaban koyunu, tavus kuşu, tavuk, kaz, ördek ve kuş karşıladı. Batıayaz’ın o muhteşem havasında bize sunulan ikramlardan tadarken Osman bey’in bir doğa tutkunu olarak yarattığı kendi doğasına tanık olmak bizi çok mutlu etti. Doğaya yapılmış bir katkı insanlığa yapılmış bir katkıdır.

EKO TURİZMİ VE DOĞAL SELEKSİYON

Osman beyin Harbiye ve Batıazayda yarattığı bu doğal yaşam alanlarında tam anlamıyla bir günümüzü geçirdik. İnanılmaz keyif aldık. Ama son söz olarak Osman beye bir sorumuz oldu. Neden böyle bir şey yaptınız? Neden servetinizi doğaya harcadınız? Osman bey önümüzde koşturan ceylanlara bakarak “ Doğayı çok seviyordum. Beni en çok Doğa ve Doğadaki canlılar mutlu ediyor. Artık daha fazla para ve pul ile ilgilenmek ya da kazanmak istemiyordum. Mutlu olabilmek için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Doğaya ve doğa canlılarına bu yaşam alanını sağladığımda bu doğal seleksiyon gerçekleştiğinde hayvanların ve ağaçların çok mutlu olduğunu gördüm. Hayvanlar mutlu olunca ben de mutlu oluyorum. Dünyaya bir daha gelsem yine yeniden varımı yoğumu doğa için harcarım. Bütün bunları aslında ben sadece mutlu olmak için yaptım.” Dedi. Gerek harbiye gerek ise Batıayaz’da Osman Mıstıkoğlu’nun yarattığı yüzlerce dönüm doğal yaşam alanı aynı zamanda gelecek için büyük bir EKO TURİZM potansiyeli. Bu çalışmaların ve sahaların EKO Turizmine açılıp açılmaması konusunda ise Osman bey “ Aslında benim en büyük amacım doğal yaşamın kendi doğallığında sürdürülebilir yaşaması. Ancak ben de görüyorum ki buralar büyük bir eko turizm potansiyeli taşıyor. Bu konuda benden sonra bayrağı teslim alacak olan çocuklarım bir şeyler yapacaklar diye umuyorum. Ben bir yere kadar getirdim, bundan sonrasını geliştirmek ve çağa uydurmak artık gençlerin görevi” diyerek gelecek için beklentilerini de dillendirdi.

Bizim de son sözümüz; Doğa sevgi ile korunur..doğayı ve doğal yaşamı seviniz…

Exit mobile version