Doktorlar; Ekonomik ve Özlük Hakları ile Halkın Sağlık Hakkı için eylem yaparken, mesaj net oldu: “Taleplerimizin karşılanmaması durumunda, daha uzun süreli G(Ö)REV’e hazırız!”
Türk Tabipler Birliği (TBB) öncülüğünde, dün Türkiye genelinde 81 İl’de olduğu gibi ilimizde de doktorlar eylem yaparak, ekonomik ve özlük haklarının verilmesi ile vatandaşın sağlık hakkının karşılanması isteğinde bulundu.
Hatay‘da dün tüm hastaneler ile Aile Sağlık Merkezlerinde, acil vakalar hariç poliklinikler durduruldu. Eylemlere öncülük eden Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sadık Nazik, yoğun bakım hastalarının -eylem nedeniyle- tedavilerinde hiçbir aksamaya yol açılmaması için her zamanki duyarlılıkla hizmetin sürdürülmesine dikkat edildiğini, acil ve riskli gebelere, diyaliz hastalarına ve kanser hastalarına sağlık hizmeti sunulmaya devam edildiğini, servislerde yatarak tedavi görmekte olan hastaların her türlü tıbbi işleminin aksatılmadan yürütülmesini sağlayabilecek sayıda sağlık çalışanı, mesai dışı sürelerde (gece ve hafta sonu nöbetleri, vb.) olduğu gibi servislerde hazır bulundurulduğunun önemini çizdi.
Samandağ Devlet Hastanesi, Defne Armutlu ASM, Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile İskenderun Devlet Hastanesi önündeki eylemlerde basın açıklamalarında bulunuldu. Samandağ’da, HTO Başkanı Dr. Sadık Aziz, Antakya’da Armutlu ASM önünde Platform Eş Başkanı Meryem Avcı tarafından, eylemin yapılma gerekçeleri anlatılırken, Hatay Dişhekimleri Oda Başkanı Nebil Seyfettin de açıklamalarında, eylemin gerçekleşme nedeni, olası sonuçları ile siyasetçilerden gelen tehditkar tavırlara karşı takınacakları tutumla ilgili açıklamalarda bulundu.
Hatay Tabip Odası’nın dünkü eylemlerde okunan basın açıklamasında, “Oyalama değil, hakkımız olanı istiyoruz” ekseninde, ekonomik ve özlük haklar istenirken, halka kaliteli bir sağlık hizmeti sunulmasının önündeki engellerin de giderilmesi istendi.
Dünkü HTO, HDHO, Hatay SES’in ortak eyleminde okunan basın açıklamasında şöyle denildi:
“Sağlığı; alınıp satılan bir meta, hastaneleri işletme, hastaları müşteri ve sağlık çalışanlarını da köle olarak gören anlayışın yürürlüğe koyduğu Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla emeğimiz ucuzlatılmış, çalışma koşullarımız kötüleşmiş, halkın sağlık hakkı elinden alınmış, gelinen aşamada sağlık sistemi ise işlemez hale gelmiştir.
Pandeminin katmerleştirdiği, sağlık emekçilerinin çalışma koşullarında artan zorluklar ve ekonomik krizin de derinleştirdiği ekonomik hakları ile ilgili büyük kayıpları yaşamaya devam ediyoruz. Siyasal iktidar, sağlık hizmetlerini üreten hekimleri ve sağlık çalışanlarının haklarını görmezden gelmekte, tercihini sermayeden yana kullanmaktadır. Tüm toplumsal kesimler gibi bizler de artık geçinemiyoruz.
Koruyucu sağlık hizmetlerinden daha çok, tedavi edici sağlık hizmetlerinin sunulduğu, sağlık hizmet sunumunda sevk zincirinin tamamen ortadan kaldırıldığı, kışkırtılmış sağlık talebi yaratan bu sağlık sistemi, toplumun nitelikli sağlık hizmeti alma hakkını elinden almaktadır. Sağlığa erişim giderek zorlaşmakta, katkı-katılım payları ile ekonomik krizin derinleştiği koşullarda, yurttaşın cebinden giderek daha fazla para çıkmaktadır. Bu işlemeyen, ‘sağlık değil sağlıksızlık üreten’ sağlık sisteminin tüm yükünü ise biz hekimler, diş hekimleri, ebeler, hemşireler, laborantlar, radyoloji teknisyenleri çekmekte, emeklerimizin karşılığını alamadan, her geçen gün umutsuzluğa sürüklenmekteyiz.
Bizler, yetersiz istihdamın ve kışkırtılmış sağlık talebinin karşısında tükenmekte, angarya ile daha çok çalışmaya zorlanmaktayız. Bu yoğun emeğin karşılığında ise insanca yaşanabilecek temel ücrete erişmek yerine, oyalama tasarılar, ek ödeme yalanları ile geçiştirilmektedirler. Performans ile sağlık çalışanları birbirine düşman edilmekte, nitelik değil, nicelik önemsenmektedir.
Yoğun emek gerektiren bu çalışma düzeni ve ekonomik sorunlar yanı sıra liyakatsiz atamalar, yönetici mobbingleri, KHK’ler ve soruşturmalar gibi antidemokratik uygulamalar ile sağlık hizmeti vermeye çalışan sağlık emekçilerinin iyilik hali ortadan kaldırılmaktadır.
Sağlık sisteminde yaşanan tüm olumsuzluklar sağlık emekçilerine yansıtılmakta, pandemiyle beraber daha da derinleşen yanlış sağlık politikaları, ülkeye olduğu gibi, sağlığa da yansıtılan şiddet dili her geçen gün daha da can yakmakta, canımızı almaktadır.
Hemen her gün, sağlık emekçileri, ölümlere varan ‘sağlıkta şiddet’ ile karşı karşıya gelmelerine rağmen, güvenli işyerleri ve etkili-caydırıcı yeni bir Sağlıkta Şiddeti Önleme Yasası ise Bakanlığın gündeminde dahi değildir.
Uzun süredir, sağlık emek-meslek örgütleri olarak, sağlık alanında yaşanan bu olumsuz tabloya karşı hep beraber daha iyi bir sağlık ortamı için birlikte mücadele ediyoruz.”
Son 6 ayda gerçekleştirilen eylemlerle ilgili de bilgi verilirken, 4 Şubat’ta Meclis önüne gidilerek, taleplerin bir kez daha haykırıldığı belirtildi ve talepler şöyle sıralandı:
•Tüm sağlık emekçilerine insanca yaşamaya olanak veren, emekliliğe yansıyan ‘yoksulluk sınırı üzerinde’ temel ücretin verilmesi, eğitim durumu, hizmet yılı, mesleki risk gibi faktörler ile ücret skalasının belirlenmesi.
•Etkili ve caydırıcı yeni bir Sağlıkta Şiddeti Önleme Yasasının çıkarılması, güvenli işyerlerinin oluşturulması.
•Sağlıktaki personel sayısının kadrolu-güvenceli istihdam ile OECD ortalamasına çıkarılması.
•Kovid-19 başta olmak üzere, meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir Meslek Hastalıkları Yasası çıkarılması.
•Ek göstergelerin, 3600’den 7200’e kadar kademeli olarak yükseltilmesi.
•Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelediği birinci basamak sağlık hizmetlerinin oluşturulması, Aile Hekimliği Ceza Yönetmeliğinin iptal edilmesi.
•Asistan hekimler başta olmak üzere, uzun süreli ve angarya çalışmanın kaldırılması.
•Sağlık hizmetlerinde katkı katılım payı, reçete ücreti vb adlarla alınan ücretlerin iptal edilmesi.
•Liyakatsiz atamalar, soruşturmalar, mobbing, güvenlik soruşturmaları, KHK’ler ile dayatılan antidemokratik uygulamaların derhal bitirilmesi.
•Özel sağlık kuruluşlarında ciro baskısına, taşeronlaştırmaya, güvencesiz çalışmaya son verilmesi.
•Sağlık hizmetlerinin planlanmasından sunulmasına kadar sağlık emekçilerinin örgütleri aracılığıyla karar alma mekanizmalarında yer alması.
•Sağlığa ve sağlık emekçilerine bütçeden daha fazla pay ayrılması.
•Hangi statüde olursa olsun, tüm sağlık çalışanı emeklilerine insanca yaşamaya yetecek emekli maaşı.
Açıklamada, son olarak şu mesaja yer verildi:
“Bizler, artık sağlık hizmeti veremez hale getirilen bu çalışma yaşamının sürdürülemez olduğunu bir kez daha ifade ediyoruz. Oyalama değil, hakkımız olanı istiyoruz. Yaşama adanmış bir mesleğin mensupları olarak, hakkımızı gasp eden bu bozuk düzene karşı alternatifsiz değiliz. Bize dayatılan bu çalışma koşulları, bu sefalet ücretlerin kader olmadığını biliyoruz.
14 Mart Sağlık Haftası’na doğru giderken, büyük sağlıkçı buluşmaları gerçekleştireceğiz. Taleplerimizin karşılanmaması durumunda, daha uzun süreli G(Ö)REV’e hazır bulunduğumuzu da buradan kamuoyuna bildirmek istiyoruz.”