İyi günler sevgili okuyucu.
Dünkü yerel gazetelerin birinci sayfasında, yeniden düzenlenen ve modernleştirilen Defne Sevgi Parkı’nın açılış haberi vardı. Sümerler ve Akdeniz Mahallelerinin Asi Nehri kenarında boylu boyunca uzanan bu yeşil alanımız, belki de bu yöredeki tek sosyal alan. Kentimize ilk olarak, Belediye eski Başkanı İris Şentürk tarafından kazandırılan Sevgi Parkı, ilerleyen süreçte maalesef şehir eşkıyalarının saldırısına uğramış ve çok büyük oranda tahrip edilmişti.
Son aşamada, Hatay Büyük Şehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Lütfü Savaş ve çalışma arkadaşları bu Park’ı yeniden masaya yatırdı. Yöre halkı için son derece büyük bir ihtiyaç olan bu Park içinde yürüyüş yolları, oyun parkları ve spor sahaları inşa edildi. Kent sakinlerinin yararlanıp bir yudum çay içebilmeleri için de hoş bir sosyal tesis yapıldı.
Gel gör ki, henüz daha açılışı yapılmadan, bu tesis faaliyete giremeden aynı akıbete uğradı ve kimliği belirsiz şahıslarca tahrip edilip büyük zarar verildi.
Ancak, mahalle halkının da sahip çıkması, belediye ekiplerinin ise titiz çalışmaları sonucu Park yeniden halkın hizmetine sunuldu. Bu ortak alanlarımızın hangi mantık ya da zihniyet ile saldırıya uğradığını bir türlü kavramış değilim. Düşünsenize, her gün bu alanda yüzlerce vatandaşımız çoluk çocuk bir araya geliyor, spor yapıyor ve dinleniyor. Silpiyus Dağı’nın tepelerinden şehrin o kısmına kuş bakışı baktığınızda yapılan tesisin ne denli görkemli olduğunu görebiliyorsunuz. Bu kadar hoş bir estetik değer neden hor kullanılıyor ya da saldırıya uğruyor?
Ortak kullanım alanlarımız ve bunların korunup sahiplenilmesiyle ilgili ciddi bir eğitim sorunumuz var sanırım. Günümüzde de sıklıkla uygulanan bir faaliyeti hatırlayalım. Okul öğrencilerine, henüz çocuk yaşta bazı konularda bilinç yaratmak için özel yerlere geziler yapılır. Örneğin birçok okul Anıtkabir ziyareti gerçekleştirir. Yine müzelerin okul öğrencilerine gezdirildiği sıklıkla görülür. Benim önerim, öğretmenlerin bir program eşliğinde, belediye ile de işbirliğine girerek kent içindeki önemli park ve bahçelere geziler düzenleyip, çocuklarımıza ve gençlerimize henüz okul çağında iken park ve bahçe sevgisini aşılamalarıdır.
Böylece park ve bahçelerimizin toplumun ortak değeri olduğu ve korunması gerektiği herkes tarafından daha iyi anlaşılacaktır. Üniversitedeyken, Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampüsü’nde Eskişehir’in en büyük ve güzel parkı, “Japon bahçesi” vardı. İletişim Bilimi hocalarımız, 30 kişiden oluşan sınıfımızı toplayıp bahçeye götürür ve dersi bahçe içinde yer alan mini amfide gerçekleştirirdi. İnanın bana o ağaçlar ve bitkiler arasında yapılan dersin keyfi bambaşka idi. Tüm öğrencilerin derse olan ilgisi ve katkısı her zamankinden çok daha fazla olurdu. Neden bu çalışma Antakya’da da olmasın?
Şimdi Hatay, 2021 yılında Expo buluşmasına ev sahipliği yapacak. Bu, uluslararası arenadaki en büyük Botanik buluşmalarından biridir. Bu açıdan büyük bir fırsat ayağımıza geldi. Expo için kuşkusuz birçok yatırım yapılacak, ama en büyük yatırım doğamız ve yeşil alanlarımıza yapılacak. Expo’yu bir fırsata çevirip Hatay’ımızı bir park cenneti haline getirmeliyiz. Örnek eserler yaratmalıyız, ki öğrendiğim kadarıyla Paris’te yer alan Eyfel Kulesi 1889 yılı Expo Paris Fuarı giriş kapısı olarak inşa edilmiş olup, bugün bu eseri ziyarete yılda ortalama 6 milyon kişi gelmektedir.
Evet, tam da bu aşamada Hatay’ımıza “ Medeniyetler Kapısı” yakışmaz mı?
İyi çalışmalar.
YORUMLAR