Bende var bir elma, sende var bir elma. Sen bana verdin bir elma, ben sana verdim bir elma. Sende oldu bir elma, bende oldu bir elma.
AMA BENDE VAR BİR BİLGİ, SENDE VAR BİR BİLGİ. SEN BANA VERDİN BİR BİLGİ, BEN SANA VERDİM BİR BİLGİ. SENDE OLDU İKİ BİLGİ, BENDE OLDU İKİ BİLGİ!
– Konfüçyüs-
İnsanın herhangi bir şeyi başkalarıyla bölüşmesi, pay etmesidir, paylaşmak. İnsanlar paylaşarak birbirlerinin mutlu ve üzüntülü anlarına ortak olurlar. Paylaşmak, paydaş olmaktır. İnsanları bencillikten sıyrılıp, dünyanın daha yaşanılır olmasını sağlar. İnsanlar arasındaki uyum artar ve toplumsal sınıf farklılıklarını önemli ölçüde azaltır. Paylaşmayla, paylaşılan şeyin değerinde bir azalma değil bilakis bir artma meydana gelir. Mevlana’nın deyimiyle, ” Mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından hiçbir şey kaybetmez.” Evet. Katmakla kaybetmeyiz, ziyadesiyle katarız. Örneğin karanlıktaki bir mum saçtığı ışık açısından iki mumdan daha az aydınlık saçacaktır. İyi yada güzel bir şeyle karşılaştığımızda yapmamız gereken ilk şey olabildiğince insana ulaştırmaktır. Yaygın bir hal almalıdır, paylaşmak. İnsanlar arasında sevgiyi, muhabbeti, dayanışmayı artıran en güzel vasıflardan biridir paylaşmak. Paylaştıkça sevgimiz, güvenimiz ve desteğimiz çoğalır.
İnsanoğlu mutluluğu ve huzuru maddi, manevi değerlerini ve gücünü başkalarıyla paylaşarak elde eder. İnsan sosyal bir varlıktır. Yaşadığı toplumun bir üyesidir. Bir toplumdaki bireyler farklı yetenek ve özellik taşırlar. O nedenle de her daim birbirlerine ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçların giderilmesinde birbirlerine yardımcı olmaları toplumun bilincini güçlendirir.
Yardımlaşma ve paylaşma topumun manen ve maddeten yücelmesine yardımcı olur. Ekonomik ve sosyal dengesizlikleri önler. Toplumun geleceğini aydınlık kılar. Özellikle çocuklarımıza paylaşmayı öğretmek, gelecek nesillerin, dünya geleceğinin önünü açmaktır. Huzurlu, dengeli, mutlu insan sayısının çoğalmasına yardımcı olmaktır. Bu nedenle, çocuklarımıza, gençlerimize vereceğimiz eğitimin temel konusu “Paylaşmayı öğrenmek” olmalıdır.
Sonuç olarak paylaşmak, insanları dünyaya, sofraya, davaya, bir olmaya davet etmektir. Bu daveti de en iyi Nazım’ın ifade ediyor.
“Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim….
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim…”
Bu haftaki kitap tavsiyem: STEFAN ZWEİG “SATRANÇ”