Zaman zaman kendimize şu soruyu sormak gereğini duyuyoruz: Acaba bizim aklımızı mı sınıyorlar. Yada beynimizin çalışmadığını,gerçekleri göremediğimizi, serbest irade ile hareket etme ve karar verme yeteneğinden yoksun olduğumuzu mu zannediyorlar?…
Elbette ki aklımızın yerinde olduğunu, serbest irademizle hareket etme ve karar verme yeteneğine sahip olduğumuzu, yanlışları ve doğruları ayırt edebilme gücümüzün bulunduğunu, hataları ortaya koyma ve doğruyu bulma yollarını gösterme görevinin, her vatandaş gibi bizde de bulunduğunu ifade etmekle yetiniyoruz.
Türkiye bir ekonomik kriz içerisindedir.
Bu kriz sadece ülkemizde değil, dünya genelinde de mevcuttur.
Ama ekonomik kriz içerisinde olanlar, ekonominin gerektirdiği önlemleri almak suretiyle krizden en az zararla çıkma yolunda adımlar atıyorlar.
Örneğin toplumun örnek aldığı kişiler, öncelikle ekonomideki krizi atlamak için alınan kararlara doğru ilk adımı atmak suretiyle, yurttaşlarını yüreklendiriyor ve özveriyi ilk önce biz yapıyoruz, sizden de bunu bekleriz anlamına gelen tutum ve davranış içerisinde oluyorlar.
Ama bizde, ne yazık ki; büyük ölçüde bunun aksine bir tutumun izlenmekte olduğunu üzüntü ile görüyor ve izliyoruz.
Mesela geçtiğimiz günlerde meclis başkanının milletvekili maaşları ile ilgili olarak yaptığı bir açıklama.
Meclis başkanı bir haber kanalında yaptığı söyleşide, milletvekillerinin aldıkları maaşlar ile geçinemedikleri (!) gibi bir açıklamada bulunuyor.
Şimdi buna hayret mi etmek, tepki mi koymak, kızmak mı, üzülmek mi gerek, kararı siz verin.
Milletvekilleri aylık 22 bin 200 TL. net maaş alıyor.
İşte bu para milletvekillerine yetmiyormuş.
Peki sormazlar mı insana. Açlık ve yoksulluk sınırında bulunan vatandaşların eline kaç lira geçiyor?
Onlar geçinemiyoruz dediklerinde ne cevap veriliyor?
Açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan milyonlarca yurttaşımızın sorunlarına çözüm bulabilmek için neler yapılıyor ve hangi örnek davranışlarda bulunuluyor?
Öncelikle bu soruya yanıt vermek gerekir.
Eğer açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan milyonlarca yurttaşımız için örnek teşkil edilecek davranışlarda bulunuluyor, adımlar atılıyor, kararlar alınıyorsa, bunu yapanları elbette ki kutlamak gerekir.
Ama bunların hiçbiri yapılmıyor, aksine yurttaşların gözüne sokulurcasına bazı israflara, lüks ve şatafat içerisinde yaşantı izlenimi verecek olaylara rastlanıyor ve buna rağmen aylık 22 bin 200 TL net maaş alan milletvekilleri geçinemiyor deniyorsa, verilecek tek yanıt şudur: İnsaf doğrusu…
Pes ki ne pes. İnsaf ki ne insaf.
Bir yandan açlık ve yoksulluk sınırında yaşam mücadelesi veren milyonlar, öte yandan aylık net 22 bin 200 TL ile milletvekillerinin geçinemediğini söyleyen meclis başkanı.
Bunun takdirini elbette ki vatandaş yapacaktır.
Bir taraftan meclis başkanı Şentop bunları söylerken, öte yandan özel sektörde çok daha fazla ücret alabileceği, bu nedenle aldığı ücretlerin normal olduğu savunulan bir anlayış. Cumhurbaşkanı danışmanının eline dört maaş tutarı para geçtiği yolundaki haberlere eşinin verdiği yanıt işte böyledir.
Elbette ki her yurttaşın, hele hele bilimsel yeteneği olan, kendini yetiştirmiş ve kanıtlamış bireylerin, hak ettikleri ücreti fazlasıyla alması yadırganacak bir husus olmasa gerek. Ama tasada da, kıvançta da, eşit bir paylaşımın gerektiği de unutulmamalıdır.
Eğer ülkede ekonomik sıkıntı varsa, o zaman herkesin elini taşın altına gücü oranda koyması ve sıkıntıları paylaşması gerekir.
Meşhur bir özdeyiş vardır. Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar diye.
İşte bu özdeyişin gerçek olmadığı, herkesin sıkıntıları eşit bir şekilde paylaşmak suretiyle kendine düşeni yapacağı inancını toplumun her katmanında yer etmesi zorunludur.
Bu nedenle gerek meclis başkanının, gerekse danışmanın eşinin açıklamalarını ve savunmalarını dayanaksız bulduğumuzu belirtmek istiyoruz.
Önce kriz atlatılacak, sıkıntılar sonlandırılacak, bundan sonrada herkes ülkesinin, ekonomik gücüne göre hak ettiği ücreti alacaktır.
Böyle yapılmadığı takdirde sadece pes ve insaf denilme zorunda kalınılır…
YORUMLAR