Peygamberler Allah’ın Rahmetidirler-3

Son 2 haftadır Peygamberler grubu olduğuna, özel yeteneklerle yaratılmış olduklarına ve gerek kendilerinin, gerekse tebliğ ettikleri vahiy kitaplarının sadece bulundukları topluma değil, bütün âlemler olarak İnsan ve Cin’lere birer rahmet olarak gönderilmiş olduklarına değinmiştim. Konuya devam edeyim: -Peygamberler, sadece Allah’ın vahyettiklerini aktardılar. Ahzab-39. Bu nedenle de Allah’ın peygamberleri, sadece Allah’ın buyruklarını bildirmekle yetinirler. Allah’ın bildirdiği […]

Son 2 haftadır Peygamberler grubu olduğuna, özel yeteneklerle yaratılmış olduklarına ve gerek kendilerinin, gerekse tebliğ ettikleri vahiy kitaplarının sadece bulundukları topluma değil, bütün âlemler olarak İnsan ve Cin’lere birer rahmet olarak gönderilmiş olduklarına değinmiştim. Konuya devam edeyim:

-Peygamberler, sadece Allah’ın vahyettiklerini aktardılar.

Ahzab-39. Bu nedenle de Allah’ın peygamberleri, sadece Allah’ın buyruklarını bildirmekle yetinirler. Allah’ın bildirdiği hükümlerinin dışına çıkmaktan korkarlar ve kim söylerse söylesin, Allah’ın buyruklarına ters olan geleneksel kararlara uymamaktan korkmazlar. Çünkü esas önemli olanın, Allah’ın hesap sorması olduğunun bilincindedirler.

– Peygamberler, Allah’ın onlara vahyettiklerini insanlara aktarırlarken herhangi bir menfaat beklemediler ve ücret istemediler.

Kalem-46. Hâlbuki Sen onlardan bir ücret de istemeyeceksin ve bu yüzden çok ağır bir borç altında da kalmayacaklar.

Müddessir-6. Bu arada Kur’an’ı tebliğ etmek ve Din denilen muhkem /değişmez ana kuralları ve toplumuna özgü olan müteşabih yöntemleri anlatmak üzere yapacağın hizmetleri sakın kendine kazanç aracı kılma /meslek olarak yapma, 7. Ve yalnız Rabbin adına /O’nun rızasını gözeterek çaba göster, bu arada sabırlı /tahammüllü de ol.

Sad-86. Ya Muhammed! İnsanlara de ki; “Ey şirk koşanlar! İşte Kur’an’dan Bana bilgi olarak vahyedilenler böyle. Size haber verdiğim bu bilgilere karşılık olarak, sizden bir ücret istemiyorum. Ben bun­ların dışında kendiliğimden de hiç bir şey söyleyemem /başka bir mükellefiyetim /yetkim de yok”

-Peygamberler, kendilerine vahyedilen dışında tek bir söz veya dinî bir kural ilavesi yapmamışlardır.

Ra’d-38. Yemin olsun ki, Biz Senden önce de birçok elçi gönderdik ve on­lara da eşler ve çocuklar verdik. Allah’ın izni olmadan ve vahyettiğimiz dışında hiçbir elçi kendiliğinden hiçbir ayet /kural /hüküm getirememiştir. Gönderdiğimiz ayetlerin /delillerin /bilgilerin de kitabımızda yazılı birer ecelleri /geçerlilik dönemleri olmuştur,

-Hatta herhangi bir ekleme yapma hatalarına karşı şeytanın vesveselerinden de korunmuşlardır.

Hac-52. Ey Peygamber! Senden önce gönderdiğimiz hiçbir resul ve nebi yoktur ki, bir şeyi gönüllerinden geçirdikleri za­man /düşündükleri zaman, şeytan onların olumsuz nefsleriyle ilgili düşüncelerini benimsemeleri için vesvese vermiş olmasın. Fakat Allah, resul veya nebinin olumlu nefslerini itidal /orta düzeyde kullanma yeteneklerini kuvvetlendirmiş ve şeytanın soktuğu vesvesesini etkisiz kılmış ve sonra olumsuz nefslerden temizlenmiş olan bilinçlerine ayetlerini yerleştirmiştir. Şüpheniz olmasın ki Allah, her şeyi bilen ve her şeye hakim olandır.

-Her Peygambere, tebliğ ettiği anlaşılsın ve insanlar bu bildirilenlere göre inançları ile yaşamlarını düzenlesinler diye ana dilleri ile vahiyler yapılmıştır. Dolayısıyla da, farklı ana dilleri olup, uygun bulduğu Peygambere iman edenler de, bildirilenleri kendi ana dilleri ile okuyup anlamak durumundadırlar. Bu nedenle de her vahiy kitabı, her toplumun diline tercüme edilmelidir.

İbrahim-4. Biz, görevlendirdiğimiz her elçiye, ayetlerimizi kendi hal­kının ana diliyle gönderdik ki, halkına anlayacakları bir dil ile tebliğlerini yapsın. İbrahim-9. Ey insanlar! Sizden önce gelmiş Nuh, Ad ve Semud kavminin ve onlardan sonra gelip de, sayılarını sadece Allah’ın bildiği halkların sonlarının ne olduğunu biliyor musunuz? Her topluma gönderdiğimiz elçilerin her biri kendi halklarına Allah’a şirk koşmamalarını ve Allah’ın apaçık ayetlerini yine anlayacakları kendi ana dilleriyle bildirmişlerdi.

-Peygamberlere ilk inananlar garibanlar olduğundan, her biri birer devrimci ve kitapları da birer devrim kitabına dayanan toplumsal yapılanmalarını da başlangıçta daima toplumun ezilen kısmı ile yapmışlardır

Şuara-111. Kavmi, “Senin söylediklerine inananlar bayağı işlerle uğraşan ayak takımı kimselerdir. Biz nasıl olur da, onlarla eşit şart­larda Sana itaat ederiz?” diyerek inananları küçümsediler.

-Dolayısıyla da bütün Peygamberlere ilk itiraz edenler, toplumu sömürmekte olan kodamanlar olmuşlardır.

Zuhruf-23. Ya Muhammed! Şimdiki şirk koşan ve riyakârların ileri gelenleri gibi, Senden önce de hangi kente bir uyarıcı gön­derdiysek, oranın çıkar çevreleri, “Biz, atalarımızı bir din üzerinde bulduk ve onların öğretilerini uyguluyoruz” demişlerdir.

-Ve ilk itiraz eden bu kodamanlar, daima Peygamberlerle alay etmişler ve eziyet etmişlerdir.

Yasin-30. Yazıklar olsun o kullara /beşerlere ki, kendilerine her ne zaman bir elçi /uyarıcı resul gelse, onunla alay etmişler ve karşı çıkmışlardır, ona eziyet etmişlerdir.

-Peygamberlerin delilleri /mucizeleri, kitapları ve olumlu kişilik özellikleri olmuştur.

Ankebud-51. Bu kitabı Senin aracılığınla indirmiş olmamız ve kendilerine tebliğ etmen bir mucize olarak onlara yetmez mi?

Ra’d-7. Küfre sapmış olanlar yine akıllanmıyor ve “Muhammed eğer peygamber ise, Rabbinden bir mucize ile gelmesi gerekmez miydi?” diyerek küfürleri için bahaneler arıyorlar.

Hz. İsa ile ilgili olarak Meryem-29, 33, Al-i İmran-46, 48-49 ve Maide-110 ncu ayetlerde Lepra’lıyı iyileştirme ve ölüyü diriltme şeklinde semboller halinde değinilmiş olan konular, birer mucize değil, bir hekimin yanında çalışmış olan Hz. İsa’nın bir yeteneği, ölüyü diriltme sembolü ise, insanları din ve ilâhî konularda bilgilendirmesi demektir.

-Peygamberlerin, Allah izin vermedikçe gaybı bilmediklerine A’raf-188 ve En’am-50 nci ayetlerde değinilmiştir.

A’raf-188. Ya Muhammed! “Ben Allah’ın uygun görmesi dışında, kendi nefsime yarar sağlama, ya da zarar verme yetkisine de sahip değilim. Ayrıca gaybı /bilinmeyen geleceği bilseydim, Bana dokunacak zarar için daha önceden tedbirimi alırdım. Böylece Bana hiçbir zarar ve kötülük de gelemezdi. Ben iman etsinler diye insanlar için, sadece bir müjdeci ve uyarıcıyım” diyerek insanları durumun hakkında bilgilendir.

-Peygamberler, gaybı bilmedikleri gibi, vefatlarından sonra Dünya ile de iletişimlerinin olmadığına Maide-109 ve 117-118 nci ayetlerde belirtilmiştir.

Maide-109. Hesap için toplanılacak kıyamet gününde, Allah elçileri toplayıp: “Yaptığınız tebliğlere ve çabalarınıza uyulup uyulmadığı konusunda ne diyorsunuz?” diye soracak, peygamberler de; “Bizden sonra olan gelişmeler hakkında bizim hiç bilgimiz yok. Bütün gaybları ancak sen bilirsin” diye cevap verecekler.

– Kur’an’da bu yönde herhangi bir bilgi olmadığı halde, asırlardır Peygamberlerin ve bu meyanda Hz. Muhammed’in de şefaatçi olacağına inanılmaktadır. Ancak Enbiya-28, Necm-26, Tövbe-80 ve 113 ncü ayetlerde şefaat /günah bağışlamanın sadece Allah’ta olduğuna değinilmiştir.

Tövbe-113. Allah’a şirk koşmaları nedeniyle Cehennem’lik oldukları açıkça belli olan ölmüş müşrikler için, akrabaları bile olsalar, ne peygamber, ne de iman edenler, onlar için bağışlanma /şefaat dileyemez ve dua etseler bile, böyle bir bağışlanmayı /şefaati sağlayamazlar da.

NOT- NÖVAK Vakfımızın kitaplarının gelirleri ile Eskişehir Tıp Öğrencilerine burs veriyoruz. Özel günlerinizde kitaplardan alır veya hediye ederseniz bize destek olur ve öğrenci sayımız artar: “DİN VE BEYİN”, “SON DAVET KUR’AN Tercümesi”, “KUR’AN KADINI KORUYOR”, “OKU! Konularına göre Kur’an ayetleri”, “KUR’AN’IN KULU KÖLESİ MEVLANA”, “TEVRAT VE İNCİL’DE ÖNCEKİ İSLAM”, “KUR’AN VE SON İSLAM” ve “ALLAH İLE ANLAŞMAMIZ VAR”

Exit mobile version