Röportaj/Tamer Yazar
Sorun: Bir Bütünlük Yok!
“Suriye savaşı ile başlayan Hatay turizmindeki çöküş, başarılı kadrolar kuramayan ve bir arada çalışmayı başaramayan yöneticiler ve idareciler yüzünden daha da hızlandı” diyen, Hatay Turizm Derneği Başkanı Hakan Boyacı’dayız bugün…
Önce Suriye ile başlayan süreç, yaşanan ekonomik sıkıntılar, azalan turist sayısı… Ardından pandemi ile başlayan kapanma ve ertelenen beklentiler, kenara çekilen masa-sandalyeler, kapatılan kapılar, indirilen darabalar!
Bugün, eldeki turizmin yorgun halinin fotoğraflarını çektik, Hatay Turizm Derneği Başkanı Hakan Boyacı ile beraber ama… Ne o fotoğraflar mutlu etti, ne de o fotoğrafları içine yerleştirdiğimiz çerçeveler bu kent için yeterli geldi! O zaman sorularımıza geçelim ve ilk fotoğraf karemizle başlayalım bugüne…
Hatay Turizm Derneği Başkanısınız. Tam da bu noktada, salgının katı kuralları içinde sessizce tüketilen Turizm Haftası adına ne düşündüğünüzü merak ediyorum. Sizce, bu kadar yorgun düşmüş bir kent turizmi için bir politikamız var mı? Buna yönelik bir rehabilitasyon sürecimiz yürürlükte mi? Yoksa “sen sağ ben selamet” durumuna devam mı?
Hatay Turizmi, son 5-6 yılda çok geriledi. Kazanılmış birçok değerini kaybetti. Suriye savaşı ile başlayan Hatay turizmindeki çöküş, başarılı kadrolar kuramayan ve bir arada çalışmayı başaramayan yöneticiler ve idareciler yüzünden daha da hızlandı.
Hatay Turizmi üzerine planlarımız ve çalışmalar her zaman var. Strateji planlarımız da… Ama bu planlar, eksik ve yarım uygulanıyor. Bir bütünlük yok. Bir tesis yapılıyor, büyük paralar harcanıyor, ama tanıtımı yok! Bir müze açılıyor, çevresinde düzenleme yok! Bir yer restore ediliyor, yolu yok!
Pandemi süreci, tüm işletmeleri zor duruma soktu. İşletmelerimiz, iflasın eşiğinde. Bu yıl Turizm Haftası, geçen yıl olduğu gibi, ne yazık ki salgın gölgesinde buruktu, kutlanamadı. Kutlansaydı bile; sektörün heyecanı tükenmiş, herkes kendini kurtarma çabası içerisine girdiğinden, gene heyecan yok. Kentimizin turizm politikasının başarıya ulaşabilmesinin ilk maddesi, birlikte çalışmak ve sen-ben kavramlarını bırakıp ‘biz’ olabilmekten geçiyor.
2020 Mart ayı ile gündemimize giren, aynı yılın Nisan’ı itibariyle de maskeli ve sosyal mesafeli bir hayat yaratan salgınla beraber dijital bir hayatın içine de daldık. Tüm etkinlikler ve toplantılar, bu hayatın içinde akıyor artık. Sektörün ihtiyaçları, en çok da bu kentin tanıtımı adına, bu alan, bu süreçte ne derece devreye sokulabildi sizce?
Hatay Büyükşehir Belediyesi tarafından 23 Nisan-29 Ekim 2021 tarihleri arasında yapılması planlanan EXPO 2021’in açılış tarihi 21 Aralık’a alındı, salgın şartları kapsamında ama… Görsel bir şov ortaya koyması beklenen ve tüm planların da bunun üzerine yapıldığı bir etkinlik tarihi için, kış şartlarının en ağır geçtiği bir dönemin belirlenmesi yanlış bir tercih olmadı mı sizce?
EXPO konusunda daha önce de gelen sorulara verdiğimiz cevaplar, EXPO ekibinde memnuniyetle karşılanmıyor. Doğru eleştiriyi kimse dikkate almıyor. Ama doğrular tabi ki bir tane ve teknik anlamda da evrensel. Doğru söyleyeni…
Hatay turizmi, daha çok ilkbahar ve sonbaharda ziyaretçi alıyor. Bizlerin, kış turizmine yönelik bir potansiyeli yok. Açılışın kış ayına denk gelmesi nedeniyle, turizm potansiyelimiz açısından zorluklarla karşılaşılacağı aşikar. Diğer taraftan, bir şehre EXPO aracılığıyla turist davet edildiğinde, gelen ziyaretçilerin sadece EXPO alanlarında sınırlı kalacağını düşünmek de yanlış bir düşünce olur. Gelen turist, gününü planlarken; ören yerleri, müzeler, doğa turizmi, bisiklet yolları, alternatif turizm aktiviteleri, eski şehir merkezi gibi gezi ve etkinlikleri de dolu dolu planlayacaktır. Doğru olan da budur. Antalya’ya EXPO için gidenler de sadece EXPO için değil, oranın tüm güzelliklerini yaşamak için gitmiştir. İşte tam da bu noktada, kış ayı içinde yapılan bir açılışın ne kadar verimli olabileceğine siz karar verin.
Sosyal medyanın gücünü hep çok konuşuyoruz ve bu anlamda eleştiri oklarımız, Hatay Gastronomisi için belirlenen kurumsal hesaplar oluyor hep! Twitter adresinin (@HatayGastronomi) düne göre daha yoğun kullanıldığını izliyoruz ama… Kurumsal web sitesi (http://hataygastronomi.com) hala Şubat 2020 tarihli bir haberle açılıyor. Bu işi profesyonel ekiplerle yapıldığını düşünecek olursak, sorun tam olarak nerede?
Sosyal medya, gerçekten de çok önemli. O nedenle, bir şehrin tanıtımı, ortak bir stratejiyle ve planlı bir şekilde yapılmalı. Çünkü bir şehrin turizm açısından pazarlanması, tıpkı bir ticari markaya benzer. PR süreci aynıdır. Neyi, ne zaman, nasıl tanıtacağınız ve pazarlayacağınız çok önemlidir. Siz, doğru pazarlayamazsanız, turizm pastasından yeterli pay da elde edemezsiniz. “Yaptım, oldu” dersiniz! Ama olan bir şey yoktur aslında.
Ben hala, EXPO gibi organizasyonların bir şehir için önemli olduğunu, fakat şehrin her anlamda hazır olduktan sonra buna girişilmesini uygun görenlerdenim. Yollarımız, ne yazık ki Suriye’nin Afrin ilçesinden bile daha kötü. Altyapı çalışmaları, çok uzun ve yavaş yapılıyor. Her yer inşaat tozu, moloz vs… Belediyelerimizde, şehir kültürü oluşmamış! Sök, tak çok! Ören yerlerimizin yolları, altyapısı yeterli değil. Danışma Bürolarımız yeterli değil. WC ve karşılama merkezlerimiz yok. Sokak sağlıklaştırma faaliyetlerimiz çok yetersiz. Restorasyonlar, eksik bilgiyle ilerliyor ve aslına uygun yapılmıyor. Bunun gibi birçok konuda eksiğimiz olduğu, herkes tarafından söylenen ve bilinen bir gerçek.
Açıldığı günden bugüne hep sorunlu bir alan oldu, Arsuz Kale Köyü ve Samandağ Çevlik arasında açılan sahil ve bisiklet yolu! Kapandı, açıldı, güvenlik sorunu yaşandı! Hatta bisiklet yoluna giren arabalar görüntülendi! Ya da bu yolun standart olmadığı söylendi! Bisiklet ya da sahil yolunun neden Kale Köyü’ne kadar gittiği de çok sorgulandı! Sanırım, tantanalı açılışları seviyoruz, ama gerisini getiremiyoruz! Ne dersiniz, bisiklet merakı olan bir Başkan olarak?
Bu konuda, Çevlik-Kale yolu, gerçekten fikir olarak bizlerin de desteklediği ve heyecanlandığı bir proje oldu. Ancak hala eksikliklerin giderilmemiş olması çok üzücü. Bisiklet yoluna insanları davet ediyoruz, ama bu eksiklikler çok eleştiri alıyor. Yol boyunca otomobillerin park edeceği bir alan yok! WC ve benzer ihtiyaçlar için fiziki bir yapı yok! Lastik şişirmek istediğinizde, bir istasyon yok! Kaza ve benzeri durumlarda ilk yardım önlemleri yok! Birçok noktada, acil durumlarda telefon çekmiyor! Trafik sinyalizasyonları zayıf! Gelen ziyaretçilerin hizmet alacağı mola yerleri, tesis yok! Yolun devamı hala yapılmamış! Evet, bu başlıklarda çok şikayet alıyoruz. Turizm aktiviteleri açısından bir projeyi “yapmak” değil, “eksiksiz yapmak”, hizmetin oluşması ve hedefe ulaşması açısından çok önemli. Doğru bir projenin, acele ve eksik bir şekilde açılışının yapılması doğru bir anlayış değil. Gene burada olduğu gibi, sorunların çözümü noktasında ilk günden itibaren kurumların diğer paydaşlarla birlikte çalışması çok önemli.
Hatay’daki Turizm Sektörü’ne gelelim mi biraz? “Sektörün, Ankara’dan beklentisi nedir” diye soracağım ama… Öncelikle sıkıntıları sıralayalım mı biraz? Boş kalan oteller, kenara çekilen masa-sandalyeler ve çok daha fazlası için… Ne söylersiniz?
Hatay Turizm sektörünün sıkıntıları büyük. Pandemi sürecinde sektörümüzün beklentileri büyük. Enerji indirimi, vergi indirimi, sigorta indirimi, beklentilerin başında geliyor. Sektörümüzün Ankara’dan en büyük beklentisi; turizm ruhundan anlayan, genç, inovasyona inanan, çağın ihtiyaçlarını bilen yöneticiler konusunda daha hassas olmaları… Alanında uzman idarecileri göreve getirmeleri… Her projede, sektörün paydaşları ile iletişim halinde olmaları… Kaynakların doğru kullanılması ve hedefe tam yürümek açısından, “aklımıza geldi, olduğu kadar yaptık oldu” anlayışından uzak durmaları… Sadece açılışlarda değil, sektörün sorunlarının çözümüne yönelik faaliyetler içinde olmaları… Farklı siyasi düşündeki idarecilerle birlikte, şehrimizin menfaatleri için etkileşim içinde olmaları, ilk akla gelenler diyebilirim.
Bu kent adına yapılan çok şey arasında en dikkati çeken adreslerden biri, Antakya’nın yöresel hayatının da bir karşılığı olan Uzun Çarşı ama… Dükkânlar için yapılan mermer giydirmeler çok eleştirildi. Zemin için ne yapılacağı henüz belli olmadı. Çarşı içindeki yapılar ise bu çalışmaya dahil edilmedi. Tarihi çeşmeler de! Siz ne görüyorsunuz, baktığınızda? Sıraladığımız başlıkların altına ne eklemek istersiniz?
Tarihi Antakya Uzun Çarşımızın restore ediliyor olması, gerçekten de mutluluk verici. Bu projenin gerçekleşmesinde, finans bulunması için büyük emeği olan Sayın Ak Parti Milletvekili Hüseyin Yayman’a minnettarız. Gerçekten de Hüseyin Bey, Hatay Turizm’i için çok çabalıyor ve çalışıyor. Ancak projenin hayata geçirilmesi sürecinde, keşke bir komisyon toplantısında, yerel dinamiklerle fikir alışverişi olsaydı. Ben, bir fotoğraf sanatçısı olarak, gittiğim şehirlerin örneklerinden bahsetmek isterim. Mesela Gaziantep’te kale civarı Bakırcılar Çarşısı ya da Mardin, Safranbolu, Beybazarı, Cumalıkızık ve Şanlıurfa gibi birçok yerde gördüğümüz çarşılarda olduğu gibi, dönemin mimari özelliklerine göre restore edilmesinin uygun olacağı düşüncesindeyim. Antakya Uzun Çarşı’nın, bende; 1890-1910-1940-1950 gibi dönemlere ait görselleri var. Bu görselleri incelediğimizde, dükkanların dış cephesinin ahşaptan yapıldığı, tam ortadan açılan, yukarı kalkan kısmın, kepenk/güneşlik/yağmur engelleyen bir görev yüklendiği, öne doğru açılan kısmın ise tezgah gibi kullanıldığı görülebiliyor. Yer döşemeleri ise dönemin mimarisine göre, taş olmalı. Kısaca söyleyecek olursak, keşke otantik hissi veren, gelen turistler için de tarihten çıkıp gelmiş gibi, o dönemi yansıtan bir restorasyon anlayışı hakim olsaymış.
Biz, hep haberini yaptık, Defne Uğur Mumcu Alanı’ndan bir dönem sessiz sedasız çıkartılan, yine aynı sessizlikte müzeye taşınan eski Roma dönemi mozaikleri ve diğer eserleri. Ancak ne çıkarılırken, ne de müzeye taşınıp sergi alanlarına konulduklarında, onlara dair tek bir açıklama duymadık! Bu kentin tarihini bu kadar sessiz ve gizemli yürütmek bir strateji mi, yoksa iş bilmemek mi?
Ben, şartlar uygun olduğu sürece, yerinde sergilemenin önemli olduğunu düşünenlerdenim. Ne kadar çok ören yeriniz olursa, turist, şehirde gezmek için daha çok zaman harcayacaktır. Aynı zamanda, şehrin tarihine dair ruhunu hissetmede de çok önemli bir şeydir bu.
Aslında bir strateji olduğunu söyleyemeyiz. Bu, biraz heyecansızlık bence. Aynı çerçeveden bakamamak belki de. Anlayacağınız, sahip olduğumuz değerleri yeterince tanımıyoruz ve tanıtamıyoruz. Olaylara sadece bürokratik sınırlar ve görevler penceresinden bakıyoruz. Tabi ki Hatay Turizm Derneği olarak, fikir veren ve eleştiren konumda olmak da gerçekten çok üzücü. Ama gerçekler bir tanedir. Derneğimiz, imkanları ve yetkileri doğrultusunda çalışmaya devam ediyor. Bize görüş sorulduğunda, elimizdeki kaynak bilgi ve belgeleri her zaman paylaşmak, ayrıca Derneğimizin görevleri arasında.
Son olarak… Siz de dijital alandasınız, Hatay.com YOUTUBE adresiyle. Hedefiniz nedir, burada olma sebebiniz? Diğer herkese, “aslında bu iş de bu şekilde yapılır” deme çabanız da olabilir mi, amaçlarınız arasında?
Hatay.com projesi, aslında bir şehrin dijitalleşme adımı şeklinde planlandı. Başlangıçta özel bir proje gibi görünse de, gelecekte, kurumsal paydaşlarla Hatay’ın tanıtımında büyük rol oynayacaktır. Hatay.com’un, şu an deneme-test çalışmalarında tüm altyapı planlamaları bitti. Yakında, daha detaylı yayına geçmeyi amaçlayan bir dijital portal projesi konumunda. Tabi ki profesyonel bir stüdyo kuruldu. Bu arada isim o kadar önemli ki, test aşamasında, toplamda şu an bile günlük 15.000-20.000 görüntülenmeye ulaştı. İnşallah, gelecekte Hatay için güzel ve ilk bakılan tanıtımların yapılabileceği bir platform olacak.
Teşekkürler…