14 Şubat denilince, herkesin aklına Sevgililer günü gelir ama aynı zamanda Dünya Öykü günü olarakta kutlanmaktadır. Gençlerimizin batı kültürüne özenmesi, yardımlaşmanın yerini çıkarcılığın ve duyarsızlığın alması, anadilin yabancı kelimelerle yozlaşması, dini bayramların özünden uzaklaşıp tatile dönüşmesi, işyeri isimlerinin yabancı kelimelerden seçilmesi gibi etkenlerden kaynaklı toplumsal mirasımıza sahip çıkmayıp yozlaşmaya doğru yol alıyoruz. Kapitalizmin bize dayattığı tüketime dayalı amacını aşan özel gün kutlamaları kimilerinin kabusu haline dönüştü. Eşiniz veya sevgiliniz en pahalı hediyeyi size almış olabilir, ama sosyal medyada sırf başkalarına nispet olsun diye paylaşmak, hediyeleri yarıştırmak, gittiğimiz mekanlarda o anın tadını çıkarmak yerine insanların gözüne sokmayı kendimize görev edindik. Peki bunları yaparken mutlu (muyuz)??? Yada birilerine nispet yapmak mı bizi mutlu ediyor? Ne harika bir duygu başkalarının zaaflarından yararlanıp mutlu (!) oluyoruz. Başkalarını ezmek yada ezik görmek esasında bizlerin ne kadar mutsuz olduğumuzu ve bastırılmış duygularımızı bu şekilde tatmin etmeye çalışmak acınası bu durum. Hakkaten tüketime dayalı ve marka takıntılı bir toplum haline geldik. Gelirimiz giderimizi karşılamasa bile bir şekilde yolunu bulup, birbirimize benzemeye çalışmak toplumsal bir yara haline dönüştü. Uruguay Cumhurbaşkanı: ”Bana fakir denmesi yanlış, ben tutumlu bir insanım. Asıl fakirler sürekli yaşamdan talepleri olan ve elde ettikleriyle yetinmeyen insanlardır. Ben elimde hafif bir bavulla dolaşıyorum. Bu bana istediğim yaşamı sürdürmek için yeterli zamanı veriyor. Asıl özgürlük yaşamak için kazandığın zamandır” der.
Mutluluğu sırf konfor uğruna kendimizi tüketerek yok ediyoruz. Lüksün sınırı yoktur hiçbir zaman. Ama hayatımız sınırlı, ve giden zaman geri gelmeyecek, o nedenle hayatımızı birilerinin şekillendirmesine izin vermeyelim. Mutluluk yanı başımızda, uzaklarda değil. Başkalarının hayatına dokunabiliyorsanız, dünyanın en ” MUTLU ve ZENGİN” insanı sizsiniz…
Bu haftaki kitap tavsiyem: ERDAL DEMİRKIRAN ” KASHNA FELSEFESİ”