Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Popüler kültürde değil, Hayatın derinliğinde

“Sanatı toplum için değil de ‘sanat için’ yapıyor olmanız sizi

“Sanatı toplum için değil de ‘sanat için’ yapıyor olmanız sizi toplumdan uzaklaştırıyor belki ama, bu şekilde popüler olandan da uzak kalıyorsunuz” diyen genç Şair Kerem Bereketoğlu, ikinci şiir kitabı ile raflarda.

İlk şiir kitabı “Rindistan” ardından ikinci kitabını çıkartan Kerem Bereketoğlu, “Her şeyin adı Moşe” ile hayat adına düşündürmeyi, şiir severleri de belli ve alışılmış kalıpların dışına çıkarmayı bir kez daha başarıyor. Popüler kültürün çok uzağındaki üretimleri adına konuştuğumuz genç Şair, oldukça tartışmalı tercihin (Sanat sanat için mi yoksa toplum için mi?) sanat kısmında durduğunun altını ise özenle çiziyor.
-DEDEM İÇİN-
Kitap isimlerine verdiği başlıklarla da dikkat çeken Bereketoğlu, “Bir önceki kitabımın başlığı Rindistan’dı. Aslında ‘sorulsun’ diye yaptığım bir şey. Dikkat çekmekten ziyade, merak edilsin istiyorum. Bir anlamda, okunup anlaşıldıktan sonra, okuyanı bir yere yönlendirsin amacıyla verilmiş isimler” derken, 5 senelik bir süre zarfında oluşan toplam 18 şiirin olduğu kitabını dedesine ithaf ettiğini söyledi.
-YAZIM SÜRECİ-
Şair Arif Nihat Asya, ‘Şiir yazan şair, doğum sancısı çeken kadına benzer… Sancı çeker ve bir şiir doğurur’ demiş. Bu nedenle o sancılı sürecin sonrasında ortaya çıkan her şiirin şairin çocuğu gibi olduğunun altını çizmiş.
Aynı süreci sorduğumuz Kerem Bereketoğlu, 18 şiirin sonuna, en azından bu kitap için koyduğu noktaya dair şunları söyledi:
“Kitabımın içinde bir şiir var, ‘yusuftutan’ adıyla… Orada, ‘yazmak, olmasını beklemektir’ der… O anlamda, yazdığım her şiirle tamamlanmaktan ziyade, yazmak, ‘ben varım’ demenin bir yolu aslında. O yüzden, tamamlanmaktan ziyade, ‘olmaya’ başlamak… Zira ‘tamamlanmak’ dediğimiz şey daha uzun bir süreçte olabilecek bir şey.”
-SANAT İÇİN-
‘Sanat sanat içindir’ düşüncesini savunanlar için, sanatın tek amacı vardır, o da sanatın kendisidir. Sanatın başka amacı olamaz… Bu düzlemde ilerleyen isimlerden biri olan Kerem Bereketoğlu, sanatı toplum için değil de sanat için yapmanın, onu, içinde yaşadığı toplumdan uzaklaştırdığı eleştirisine net bir cevap verdi:
“Aslında bu doğru… Toplumdan uzaklaştırıyor. Ama bunu yaparken de şunu sağlıyor, ki popüler olanı yapmıyorsunuz. Ben de bu noktada olanlardanım. Popüler olanı yapmıyorum ve popüler olanın peşinde olmamam da ‘daha sıkı ve daha derinlikli işler’ yapmama neden oluyor diyebilirim.
-AZ OKUYAN BİR ÜLKE-
Genç Şair Kerem Bereketoğlu, kitap okuma alışkanlığı istenen seviyenin oldukça gerisinde kalan Türkiye’de kitap çıkarmanın zorluğuna değinirken, ‘okunmak gibi bir çabanız var mı’ sorusuna şöyle bir cevap verdi:
“Tabi ki de var. ‘Benim okunmak ya da anlaşılmak gibi bir derdim yok’ diyen, aslında kendi varlığını reddediyordur. Çünkü herkes ‘belirmeye’ çalışır. Bakın Kitap’ta şöyle bir söz var… ‘Her mermer heykel olmak ister!’Bizler de birer heykel olmak istiyoruz. Ama baktığınızda, dün de az okunuyordu bugün de. Hatta şöyle bir örnek vereyim sizlere… Bundan 40 sene önce, bugün el üstünde tutulan şairler, kitap çıkartabilmek için arabasını satıyordu, ki bu isim Cemal Süreyya’dır! Papirüs adlı dergisini çıkartabilmek için arabasını satmıştır. Neden? Kendisini yaşatabilmek için. Çünkü ‘ben varım’ diyebilmesinin, var olabilmesinin yöntemi bir eser üretmesiydi.”
-BİR ELEŞTİRİ-
Sözlerinin sonunda, yayınevlerinin genç şairlere bakışını eleştiren Kerem Bereketoğlu’nun buna dair kelimeleri ise sanatın ticarete dönüşen haline dair oldu:
“Aslına bakarsanız, ilk kitabımdan ikincisine oldukça şanslı bir süreç yaşadım. İyi yayıncılarla ve iyi bir ekiple çalıştım. Ama büyük yayınevleri ya da çok satan yayınevleri kesinlikle genç şairlere yaklaşmıyor diyebilirim. Bunun, şiirin ne kadar sıkı ya da derin oluşuyla bir alakası yok, ki edebiyat artık tamamiyle bir endüstri… O anlamda ilkeli yayınevi yok denecek kadar az. Bu açıdan, kitap çıkarma hayalinde olan gençler ‘iyi düşünsünler’ derim. Hatta kitaplardan çok önce, üretimlerini dergilerde ya da fanzinlerde bir araya getirsinler. Yani önce pişsinler, ardından da pişeni servis etsinler.” -Tamer Yazar-