Prof. Dr. Tacettin İnandı…

Toplumsal şiddetin tırmanışındaki olası nedenleri sıraladı  Toplumsal Barış Sağlığın Ön Koşuludur       Mustafa Kemal Üniversitesi Tayfur Ata Sökmen Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tacettin İnandı, küresel barış indeksinde geriye gidişimizin olası nedenleri ile toplumsal şiddetin tırmanışındaki olası nedenlerini meslektaşları Dr. Ekrem Karakaya’ya atfen  değerlendirdi.       Sağlıkta şiddet olaylarının, toplumsal barışın sağlığın […]

Toplumsal şiddetin tırmanışındaki olası nedenleri sıraladı 

Toplumsal Barış Sağlığın Ön Koşuludur

      Mustafa Kemal Üniversitesi Tayfur Ata Sökmen Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tacettin İnandı, küresel barış indeksinde geriye gidişimizin olası nedenleri ile toplumsal şiddetin tırmanışındaki olası nedenlerini meslektaşları Dr. Ekrem Karakaya’ya atfen  değerlendirdi.

      Sağlıkta şiddet olaylarının, toplumsal barışın sağlığın ön koşullarından biri olduğunu bir kez daha gösterdiğini belirten Prof. Dr. İnandı, Türkiye’nin Küresel Barış indeksinde son 20 yılda büyük bir gerileme gösterdiğini, sağlık alanı dahil, kadına, çocuğa, çalışana hatta insanın kendine yönelttiği şiddetin giderek arttığını bildirdi.

      Bir toplumsal olaya yaklaşırken ilk aşamanın sorunun tanımlanması ikinci aşamanın ise nedenlerin ortaya konması olduğunu bildiren Prof.Dr. Tacettin İnandı, 6 Temmuz 2022 de görevi başında öldürülen değerli meslektaşları Dr. Ekrem Karakaya atfen, sorunun nedenlerini anlamaya yönelik olarak değerlendirmelerde bulunacağını ifade etti.   

      Bu sonuçların Küresel Barış indeksi ile de uyumlu çıktığını, peki Türkiye’de küresel barış indeksinin gerilemesinde, diğer ifade ile şiddetin ilerlemesinde hangi faktörlerin rol oynayabildiğini sorgulayan Prof.Dr. Tacettin İnandı,  okuduklarıma, gözlemlerime ve sentezlerine dayanarak şunları sıraladı:

1- Hızlı nüfus artışı, göç, bununla ilişkili olarak çarpık kentleşme, ekonomik ve sosyal sorunlar. Türkiye’de ilk nüfus sayımı 1927 yılındadır ve toplam nüfus 13.6 milyondur. Nüfusun % 20 si (yaklaşık 2.7 milyon) kentsel bölgede yaşamaktadır. Bugün Türkiye’de nüfus yaklaşık 90 milyon ve bunun % 80’i (yaklaşık 72 milyon) kentte yaşamaktadır. Bir insan yaşamı içinde kentlerimizdeki nüfus 2.7 milyondan 72 milyona ulaşmış, kırsal nüfus göç nedeni aşağı yukarı aynı kalmıştır.  

Türkiye’de hem doğudan batıya, hem de kırdan kente doğru bir göç uzun yıllar sürmektedir. Son yıllarda bölgesel savaşlar nedeni ile de bölge ülkelerden Türkiye’ye  milyonlarca insan göç etmiş, ve etmeye devam etmektedir.

Yöneticiler bu gelişmeleri erken görüp çözüm üretememişlerdir. Yaşam alanları insanların konut, ulaşım, güvenlik, dinlenme, eğlenme gibi temel gereksinimlerini karşılayamamıştır. Hava kirliliği, gürültü kirliliği, trafik karmaşası toplumsal stres kaynaklarındandır.

2- Ekonomik Nedenler; Yoksulluk, eşitsizlikler ülkede son derece keskindir. Ülkenin bir bölümü gıda, giyinme, barınma, ısınma, aydınlanma gibi temel gereksinimlerini karşılayamaz iken üst tabaka ülke gelirinin büyük bir kısmını almaktadır.  Yoksulluğu ve eşitsizliği önleyici politikalar yoktur. Temel gereksinimi karşılanmamış birey büyük bir gerginlik içine girer.

3-Adalet mekanizmana olan güven sarsılmıştır. Yargı bağımsızlığı tartışmalı haldedir. Süreç çok yavaş ve yıpratıcıdır. 

4-Siyasal nedenler; elbette kutuplaştırıcı, ötekileştirip düşmanlaştıran siyasal söylemler de toplumsal barışa zarar verir. Kutuplaşan toplum demek, toplumsal ahlak, adalet, hukuk gibi asgari müşterek değerlerini kaybeden toplum demektir. Bir toplumun en kolay uzlaşı sağlayabileceği bu alanlar kaybolursa toplumsal barış tehlikede demektir. Toplum hemen her gün kitlesel olarak siyasal söylemlerde sözel şiddete maruz kalıyor.  

Yayılmacı siyasal politikalar de bir başka şiddet nedeni olarak karşımıza çıkabilir. 

5- Ayrımcılık; işe alımlarda, atama ve yükselmelerde liyakat yerine adam kayırma ve torpilin sistemli bir biçimde uygulanması bir diğer gerilim noktasıdır.  

6- Kültürel değerler; suçluyu ve suçu öven, şiddeti teşvik eden toplumsal değer yargıları; Toplumdaki bireylerin büyük bir kısmı kendini hakim ve savcı gibi görüp, ötekini yargılamaya kalkıyor. Yargılamakla da kalmayıp, infaz yoluna gidiyor. Bir toplum olarak temel hak ve özgürlerimizi bilmiyor, bu mevcut eğitim sistemimiz ve yöneticileri bile bu konudan çok uzak bir dünya görüşü ile hareket ediyor.

7- Etik ve ahlaki değerler kayıpları: Kapitalist sistemde öncelik paranındır ve kar etmek, daha çok kazanmak gibi bir amaç vardır. Bu durumla etik değerler pek çok noktada çelişir. Hastanın, çalışanın, kurumun ve toplumun çıkarlarında çatışma olur. Bu çatışmaların çözümünde bugün ekonominin kuralları daha çok belirleyici olmaktadır. Bu da meslek etiği, toplumsal ahlak ilkelerinden  uzaklaşma ile sonuçlanmaktadır.  

8- Sağlık alanında şiddet özel nedenler; Sağlığın ticarileştirilmesi, performans sistemi, gereksiz abartılmış sağlık talebi, bunun sonucu aşırı iş yükü, hizmet kalitesinde düşme, hasta hekim güveninde azalma, hekimler arası, kurumlar arası yardımlaşmanın yerini rekabete bırakması, ödeme sisteminin çalışanları kar odaklı düşünmeye ve hareket etmeye zorlaması, sistemin sorunlarının kaynağı olarak siyasilerin sağlık çalışanlarını göstermesi, devasa hantal hastaneler gibi pek çok faktör sayılabilir. Ama elbette ki toplumda şiddeti doğuran tüm etkenler burada da az çok etkilidir. 

Elbette toplumsal şiddetin altında yatan daha pek çok neden olabilir. Benim Türkiye’de yaşayan biri olarak Türkiye’de toplumsal barışın neden gerilediğine ilişkin ilk bakışta yazabildiklerim.”  -Haber/Mehmet ÖZGÜN-

Exit mobile version