Türk ulusunun çeyrek yüzyıl içinde acı zamanları o denli çok ki bir halk için fazla değil midir? Hangi birini saymalı… Evet, ortak yaşam değerlerimizin büyük bir aşınmaya, giderek yitime uğradığını artık kimse yadsıyamaz.
11 Mayıs 2013 Reyhanlı Kıyımı. Anlatılır gibi değil… Bir krater sanılır patlamanın açtığı çukur. Öldürülen ellinin üzerinde insan. İnsan! Bu sözcüğün anlamı kaldıysa insan. Çukurun başında iki elini göğe kaldırmış kadın…
Ne Uludere konusunda ne uçağımızın düşürülmesiyle, Suriye sınırında öldürülen insanlarımızla ilgili açıklama yapmayanlar, büyük başarı göstererek, nasıl olduysa ilk birkaç saat içinde sözkonusu kıyımın sorumlularını buldular.
Öyle bir katiller listesi, kıyımcı listesi var ki Suriye Mahabaratı ile El Nusra, cihatcı katil sürüsü iç içe; adeta çorba. Bunların piyon olduğunu, hasta aparatlığını herkes bilir. Arkasında planlayanlar? Yok! Esad rejimini çökertmekle bu sorumluluk bitmiyor.
Oysa en basit bilgi alma kuralı, izlem (strateji) bilgisi şu soruya verilecek yanıtı aramayı gerektirir: Bu olaydan, kıyımdan, saldırıdan hangi güç ya da güçler kazançlı çıktı?
Bu sorunun yanıtı dışındaki çoğu söz boştur, anlamsızdır.
Görülmemiş, insanı ürperten, kanını donduran kıyımları yapan elikanlı teröristlerden oluşan karşı güçlerin Türkiye’yi kendilerine destek güç olarak savaşın doğrudan içine çekmekte çıkarları vardı.
Rusya Federasyonu ile Amerika Birleşik Devletleri’nin Suriye odağında bir denge durumu oluşturmaları Esad karşıtı güçleri görece yalnızlaştırmıştı. Baştan beri her yönden destekleyen Türkiye yönetiminden başka doğrudan yanlarında buldukları başka bir yakın, sınır güç bulunmamaktaydı.
Bir devlet yönetiminin en temel görevi gelecek kuşaklarının güvenliğini sağlamaktır. Bunun içinse uzun erimli, onyıllarca sonraki dönemleri planlayan bir iç, dış siyasa kurulur, izlenir ve benimsenir. Sözkonusu siyasa o değin sınama, çözümleme çalışmaları sonucunda belirlenmiş olur ve kararlı biçimde uygulanır ki ayrımlar ancak zaman içindeki değişik senaryolara ilişkin b, c, gibi birkaç seçenekle sınırlanır. Seçenekler hiçbir durumda birbiriyle taban tabana zıt olamaz. Çünkü dış siyasa tarihsel gerçeklere, bunlardan hareketle gelecek öngörülerine dayanır. İç siyasadaki yönetim değişikliklerinden dış siyasa çizgisi etkilenmez. Gerçek devlet yapılanması bunu gerektirir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesinin sıradan bir duygu seslenişi olmadığı, büyük bir dehasal bakışın sonucu olarak tarihsel, öngörüsel çözümlemelerle yaratıldığı yaşanan acı olaylarla bir kez daha anlaşılmıştır. Onca yıl geçse de Reyhanlı’da yaşamlarını yitiren canlarımızın derin acısı içindeyiz!
Elleri göğe yükselen kadınımızın yontusu yapılacak; o gün gelecek.
(

YORUMLAR