SOVYETLER’İN AFGANİSTAN’I İŞGALİ
Sovyet ordusu, 24 Aralık 1979’da Afganistan’ı işgal etmeye başladı. Ulusal Güvenlik Danışmanı Brzezinski, ABD Başkan’ı Carter’a: “Artık Sovyetler’in kendi Vietnam’ını hazırlama imkânına kavuştuğunu” söyler. ABD, Afganistan’ın işgali için Rusları adeta teşvik etmişti. Brzezinski, bu konuda şu açıklamayı yapar: “Başkan Carter, Kabil’deki Sovyet yanlısı yönetime karşı savaşanların desteklenmesi yönündeki ilk direktifini, Sovyet işgalinden altı ay önce vermişti ve ben aynı gün Başkan Carter’a yazdığım notta, bu yardımın Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgal etmesine neden olacağını açıklamıştım.”
Sovyetler, Afganistan’ı işgal ettiğinde Usame bin Ladin 22 yaşındaydı. Babası, milyoner bir müteahhitti. 1984’te Afganistan’a gönüllüler toplamak için, Suudi Arabistan gizli servisinin yöneticisi Prens Türki’yle görüşmeye başladı. Bin Ladin, gönüllü savaşçılar için Pakistan’ın Peşaver kentinde bir kamp yaptırdı. 1987’de Sovyetler Birliği’ne karşı bizzat çatışmalara katıldı. CIA (ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı) ve Brzezinski koordinatördü. İşte, Pakistan’ın Peşaver’i böyle ünlü oldu ve zamanla El Kaide yetiştirme çiftliğine dönüştü.
ABD’nin cihatçı savaşçılara verdiği helikopterlere karşı kullanılan Stinger füzeleri, savaşı Sovyetler’in aleyhine dönüştürdü. Mücahitlerin ihtiyacı olan para, CIA ve Pakistan İstihbarat Örgütü (ISI) üzerinden verildi. Ayrıca, radikal cihatçı savaşçılar için ABD’de eğitim kampları açıldı. CIA, Afganistan’daki radikal cihatçılara 10 yıl süren savaşta üç milyar dolar sağladı.(1) CIA ve Brzezinski görevlerini başarılıyla yapıyorlardı.
Afganistan’da Sovyet işgaline son vermek için, ABD’nin eğittiği, silahlandırdığı radikal cihatçılar, Taliban ve El Kaide adıyla dünyanın ve ABD’nin başına bela oldu. 1979 Afganistan işgali sonunda, Brzezinski’nin dediği gibi Sovyetler İmparatorluğu gerçekten çöküşe doğru hızla yol almaya başladı. Koca Sovyet, yaklaşık 50 bin ölüyle, 60 milyar doları Afganistan topraklarına gömmüştü.
PAKİSTAN’A NE OLDU?
Peşaver’in radikal cihatçı üretme çiftliği olması nedeniyle, bugün Pakistan çöküş yolunda ilerliyor. Nükleer silahlara sahip olmasına rağmen, elektrik kesintileri saatlerce sürüyor. Okuma yazma oranı yaklaşık %55. Ordusu, ülkenin sınır bölgelerini kontrol edemez durumda. Mezhep çatışmaları ve terör hep sahnede. Pakistan’da üç milyon civarında Afganlı mülteci olduğu söyleniyor. Bir zamanlar Hindistan’la yarışan Pakistan’ın durumu bu.
1979’DAN 2018’E
ABD, Fırat’ın doğusunda 70 bin kişilik PYD/PKK bölücü terör örgütünü, 600 kilometrelik sınırda güçlendirerek büyütüyor. Hedefi, 100 bin kişilik terör ordusu ve devletçiği… Kime karşı? İran ve Türkiye’ye mi?
Hatay’a sınır Suriye’nin İdlib kentinde aileleriyle beraber yaşayan, ülkelerin terör örgütü olarak kabul ettiği yaklaşık 40 bin radikal cihatçı var. ABD, Pakistan Peşaver’de El Kaide için ne yaptıysa; Suriye, Rusya, Türkiye, İran ve bölgedeki diğer ülkelere de öyle yapacaktır.
Brzezinski’ye, “Radikal İslamcıları desteklediğiniz, onlara silah sağladığınız ve onları eğittiniz için pişman değil misiniz” sorusu sorulur. Cevabı çok netti: “Dünya tarihi için hangisi daha önemlidir? Taliban mı, yoksa Sovyet İmparatorluğu’nun çökmesi mi? Kışkırtılmış birkaç Müslüman mı, yoksa Orta Avrupa’nın özgürleşmesi ve Soğuk Savaş’ın bitmesi mi?”(2)
Farkında mıdır bilinmez ama Brzezinski, aslında ABD’nin değişmeyen stratejisini iki cümlede özetlemişti.
Radikal cihatçıların, ABD dâhil dünyanın başına bela olması; 2001’de New York’ta ABD’nin ikiz kulelerini yerle bir etmesi, üç bin kişinin ölmesi önemli değildi.
Yıl 2018, aylardan Ekim… Irak, Libya ve Suriye için ABD yetkililerine, Brzezinski’ye yöneltilen soru sorulduğunda cevap değişmeyecektir: “ABD için hangisi daha önemli? IŞİD/DAEŞ’mi yoksa Irak, Libya ve Suriye’nin yıkılması mı? Ortadoğu’da Rusya ve İran’ın etkisinin yok edilmesi mi? IŞİD/DAEŞ’mi, yoksa İsrail’in güvenliğinin sağlanması, İran’ın yıkılması ve PYD/PKK devletinin kurulması mı?”
ABD FBI (Federal Soruşturma Bürosu) uzmanı John O’Neil’in şu sözü, ABD’nin Ortadoğu ve Afganistan politikasının özetidir: “İslami terörizmin soruşturulması karşısındaki en büyük engel, Amerikan petrol şirketlerinin çıkarları ve Suudi Arabistan’ın rolüdür.” Evet, doğru söze ne denir? ABD o kadar açık sözlü ki… Tarih bu yüzden önemli. Tarihi önemsemeyenler, ayakları tökezleyince farkına varıyorlar.
ABD Dış Politika Uzmanı, Samuel Huntingon’un 1997’de: “Amerika birliğini, bütünlüğünü korumak için, bugün düşmana diğer ülkelerden daha çok ihtiyaç duyuyor.” sözleri de bugünü anlatır gibi…
Bugün, Trump’ın ABD’si iki şeye çok ihtiyaç duyuyor… Birincisi, düşman; ikincisi de savaş…
Sırada kim var? İran… Ya sonra… 100 bin kişilik PYD/PKK terör örgütü ve İdlib’teki El Kaide türevi radikal unsurlar… Doğu Akdeniz’deki enerji savaşları ve olası İran iç çatışmasının Türkiye’ye yansımaları… Bölge, tehdit üreten bir coğrafyaya dönüştü…
Özetle, “Tarih ulusların tarlasıdır. Her ulus bu tarlaya ne ekerse, gelecekte onu biçer.”
(1) Jürgen Elsasser, Batılı Gizli Servislerden IŞİD’e Giden Yol, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015.
(2) Jürgen Elsasser, Batılı Gizli Servislerden IŞİD’e Giden Yol, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2015.
YORUMLAR