Yeni baskısı yapılan bir görkemli romanın yarattığı heyecan içindeyim: Robert Sabatier’in İsveç Kibritleri adlı kitabı (Çev. Yasemin Çalıkır, Eriken Yay., 2025). Sabatier aynı zamanda Fransız şiir tarihini de yazmış usta şair. Aslında İsveç Kibritleri romanının kaynaklık ettiği üçleme sözkonusudur. İkinci kitap Nane Şekerler, üçüncüsü ise Yaban Fındıkları’dır. Başka söylersek, bu eşsiz güzellikteki yapıtların Türkçe çevirilerinin adları. Üçleme Sabatier’in yaşamöyküsüne dayanır. Okuru esrikleştiren bir duyarlık, bir anlatım ustalığı.
Çocuk Olivier Paris’in yoksul Labat Sokağında yaşar. 1930’lu yıllar. Babası Birinci Dünya Savaşında ağır yaralanmış, izleyen zamanlarda ise bu darbenin etkilerinden kurtulamamış, ölmüştür. Dünya iyisi, anne güzel Virjinya tuhafiye dükkânı işleten, sevilen biridir. Olivier’in her şeyidir. Virjinya, verem yüzünden, genç yaşta ölünce Olivier kimsesiz kalır, yıkılır. Yine aynı sokakta yaşayan, yeni evli akraba çift, Jean ile Elodi yanlarına alırlar ama işsizdirler. Olivier‘yi sevmelerine karşın gerçek budur.
Labat Sokağında insanlar çok içtenlikli, dayanışmacı, sevgili, dostça bir ilişki içindedirler. Mado, Bugras, Mac, Madam Papa, Radyo onarımcısı ve tabii çocuklar… En önemli iletişim kurduğu kişi, nitelikli insan Bugras ve onun kadar olmasa da Örümcek takma adlı sakat adamdır. İkisi de yitip giderler. İbrahim Berksoy’un da belirttiği gibi Labat’ta çizilen atmosfer ortak insan duyarlığıdır (İsveç Kibritleri).
Olivier’yi bir süre sonra varsıl yengesi Victorya ve dayısı Henri evlatlık edinir, yanlarına alırlar. Ailenin iki oğlu vardır, ufaklık Jimi ile yetişkin Marsi. Verem hastasıdır Marsi. Daha birçok olay su gibi akar. Okula ara vermiş Olivier yeniden okula başlar. Tiyatro sevdalısı dayı ile eşi destek olurlar ve Olivier okuma tutkusu içinde bulur kendini. Kimler, ne olaylar girmez ki yaşamına. Çok sonra evden kaçıp gittiğinde anlar ki Labat Sokak o eski yer değildir. Alabildiğine düş kırıklığı… Ne Bugras ne Mado, Elodi…oradadır (Nane Şekerleri).
Üçüncü kitapta, alımlı, güzel Victorya’nın da köklerinin bulunduğu Suges’teyiz. Suges köyle kasaba arası, doğası bozulmamış, insanlarının yaşam biçimi yüzyıllardır değişmemiş bir güzel yerdir. Olivier tanıması için gönderilmiştir. Büyükbaba Pepe bilge insandır. Kavrayışı geniş, “kitapsız bilendir.” Duygusunu hemen gösteremeyen Büyükanne Meme, dost Amca Nalbant-Demirci Victor, adlarıyla çağrılan üç inek, köpek Beyaz Ayak…
Suges Güney Fransa’dadır ve burada Fransızcanın bir lehçesi konuşulmakta, bu lehçeyle yayınlar yapılmaktadır. Ne ki yayın yönü çok sınırlıdır. Lou patoues yerel ağız, köylü dili demektir. Bu sözcükle Oksitanca kastedilir. Oksitanca Fransızcanın köklerindendir ama egemen anlayış güneyi değil Kuzey Fransa Fransızcasını temel almıştır. Kitap tümüyle Oksitancanın savunusunu, korunmasını, kırsal yaşamın duru, yalın yapısını, halkbilimsel, tarihsel özellik ve inançlarını yansıtır.
Fransızcadan ayrı dil olmamasına karşın öyle dışlanmıştır ki anlaşılmaz duruma gelmiştir. Anlaşılmaz derken yalnızca bölge insanı, anadili Oksitanca olanlar anlayabilir. Sabatier romanın bir bölümünde kararı biçimde kınar, eleştirir bu tutumu. Dünyanın her köyünde görüleceği gibi sülale adları önemlidir. Örneğin Olivier, Eskalas sülalesindendir. Köylüler doğal şiddeti kanıksamışlardır. Ayrımında olmadan içselleştirmişlerdir. Bir anda domuzu, ördeği, tavşanı…başından, canından edebilirler. Yeryüzünde her köydeki gibi (Yaban Fındıkları).
Robert Sabatier hayranlık uyandırır üstünlükte, sinematografik görsellik sergiler anlatımında. Her öznenin ne yaptığını, göze çarpan yerleri, durumları, börtü böceğin yaşamını canlılıkla sıralar.
Nane Şekerleri ve Yaban Fındıkları da mutlaka yeniden basılmalı.

YORUMLAR